Siyaset ve Fatih Terim…

Ne alakası mı var?

Galatasaray’ın teknik direktörü, Glasgow Rangers’a 2-1 yenildikleri maçta, saha kenarında sürekli birilerine bir şeyler anlatmaya çalıştı.

Rakiple sanki daha çok ilgilendi.

Hatta medyaya açıklama yapan Rangers’ın Teknk Direktörü Steven Gerrard, “Takımıyla ilgilenmek yerine, sürekli bana bir şeyler anlatmaya çalıştı, anlamadım” dedi.

-*-*-

Sakın yanlış anlaşılmasın…

Terim, benim futbol keyfimi renklendiren en değerli isimler arasındadır.

O’nu çok seviyorum, hastasıyım.

Siyasetle bir alakası var mı yok mu hiç ilgilenmiyorum.

Beni, futbol denen büyük eğlencemin içerisinde, her şeyiyle çok eğlendiriyor olması ilgilendiriyor daha çok…

-*-*-

Peki Terim ve siyaset ne alaka?

Oraya geliyorum…

-*-*-

Üçüncü dünya ülkelerinin tümünde, siyaset de futbol da, “rakip” gerektiren bir şey…

Şunu demek istiyorum; geri kalmış demokrasilerde, hiç bir siyasetçi, kendi yetenekleri veya yeteneksizlikleri ile ilgilenmez.

Futbolda da durum aynıdır.

Daha çok rakibi kötülersiniz, rakibe saldırırsınız, rakibi belden aşağıya vurursunuz, hakemi baskı altına alırsınız…

-*-*-

Fatih Terim bunu çok fazla yapıyor.

Bir tek Terim mi yapıyor?

Elbette hayır.

Ama gündemde o olduğu için söyledim.

40 yaşındaki eski efsane Liverpool futbolcusu Gerrard’a bağırırken fotoğrafları çok dikkat çekici…

Gerrard da diyor ki, “anlamadım ne demek istediğini, takımıyla ilgilenseydi keşke”…

-*-*-

Bakın KKTC seçimlerine…

Ana akım adaylar dersem, öteki arkadaşlarım bozulmasın ama ilk altı içerisinde özellikle bazıları veya bir kaçı, kendi siyasetlerine bakmaksızın, ne yapacaklarına odaklanmaksızın, rakiplerini vurmayı, rakiplerine zarar verip puan almayı ya da tur geçmeyi hedefliyor.

-*-*-

Sahayı beğenmiyor.

Zeminden şikayet ediyor.

“Maça müdahale var, şike yapılıyor” gibi şikayetler ortalığa saçılıyor…

Sadece bir maçı değil, olduğu gibi turnuvayı kazanma siyasetini, “o şike iddiası” temelinde oluşturmuş aday bile var…

“Bana karşı şike, bana karşı şike” diyerek kampanyayı yürütüyor.

-*-*-

Aslında Terim gibi…

Kendini yenilememiş gibi duruyor Sayın Terim…

Takımına da çeşitli etkenlerle, Türk futbolunun içinde olduğu sıkıntılar nedeniyle, belki TL’nin ciddi değer kaybındandır, yani ekonomidendir, sağlam transferler de yapamamış…

Rakibe girişiyor…

Rakip teknik adama dalaşıyor…

Hakeme girişiyor…

Hatta zaman zaman kendi takımının oyuncularını da eleştiriyor…

-*-*-

Terim, kazanmak için o kadar hırçınlaşıyor ki zaman zaman; tüm tribünün çöküp, izleyicilerin, taraftarların yaralanmasını, hatta ölmesini umursamıyor gibi…

Bizim siyasetimizde de benzer hava yok mu?

-*-*-

Oysa niye rakiple oynuyorsun ki?

Takımına sağlam bir taktik ver…

Çok iyi idman yap, hazır ol…

Evet, kazanmak hedefiyle oyna ama kazanmak için temiz ol…

-*-*-

Ne yapacaksın?

Seçilince, ne değişecek?

Neyi değiştireceksin?

Veya neyi değiştirdin?

Senden önceki teknik direktörlerden farkın olacak mı, oldu mu?

-*-*-

Rauf Denktaş, Mehmet Ali Talat, Derviş Eroğlu ve Mustafa Akıncı…

2000’lerin başına kadar, sözde teknik direktörlerimiz bu dört isimdi…

2000’lerin başına kadar, eski komünist devletlerin dev spor kulüpleri gibi, bizim teknik direktör de hep ordu ile idare etti.

Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk Milliyetçiliği çizgisindeki Sivil Burjuva görüntülü bürokrasisi; asıl taktiklerin gizli merkezi oldu.

-*-*-

2000’lerin başından itibaren, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin siyasetteki ağırlığı ve etkinliği “kışlaya” çekildi.

Türk Milliyetçiliği çizgisindeki burjuva görüntülü monşerler bürokrasisi ile diplomasisi ise yerini Ak Parti’nin siyasi farklılığına devretti.

Mehmet Ali Talat, Derviş Eroğlu ve Mustafa Akıncı döneminde de “taktik odası”, Lefkoşa’da değil, Ankara’daydı…

-*-*-

Ve bunun değişmesi için kimse uğraşmadı.

Sadece seçim zamanı şimdi “taktik odası” kavgası yüksek seviyeden yapılıyor.

Çünkü Ankara’daki taktik odası, aynen duruyor…

Mesela hedeflerden biri, “doğal gaz kupasının zenginliği turnuvası”nda başarılı olmak…

Kimisi bu zenginliği birlikte kazanabilmenin hesaplarını yapıyor.

Ama kimisi ısrarla ve inatla, “banane turnuvadan” dermişçesine, “teknik direktör” olayım veya kalayım da ne olursa olsun hesabını yapıyor.

-*-*-

Sonuç ne olursa olsun, “taktik odası”nın yeri de esas taktikçiler de değişmeyecek.

Buna rağmen, teknik direktörün değişip değişmeyeceğine ise taraftar karar verecek.

Çok doğru taktikleri birlikte almak mı doğal gaz kupası veya benzer kupalarda şansımızı artırır; yoksa taktik odası ile teknik direktör arasında kavga olması mı?