İnsanların “düşüncelerini” veya “siyasi tercihlerini” eleştirmek gayet doğaldır...

İnsanları, “düşünce” ve “siyasi duruş” değiştirmeleri halinde de eleştirebilirsiniz...

-*-*-

Ama, “siyasi amaçla”, yani “seçim kazanmak” amacıyla, “sizinle aynı kişiyi desteklemediği” için, “sen değiştin, döndün” diyerek birini eleştirmeye kalkarsanız, bunun adı tek kelimeyle “zavallılıktır”...

-*-*-

Kıbrıs sorununa çözüm bulunması, bu illet meselenin çözülmesi, ülkemize huzur ve refah getirecektir...

Bu inancım değişmezdir...

Benim için Kıbrıs bölünmez bit bütündür...

Tıpkı Türkiye gibi...

Bu inancım da “sabit”tir...

Hayalimdeki gönlümdeki kafamdaki tek çözüm de “üniter” devlettir.

Federal çözüm de, son taviz noktamdır!

-*-*-

“Efendim Rumlarla asla birlikte yaşayamayız” mı diyorsunuz?

Ben de diyorum ki, değil sadece Rumlarla, 180’den fazla ayrı ulustan, halktan, toplumdan insanla 15 yıl birlikte yaşadım...

Ve ekliyorum, Rumlarla bir arada yaşamak kötü bir şey değildir...

Barıştır, çözümdür, refahtır, savaşsız, kavgasız yaşamaktır...

-*-*-

Aklımın erdiği tek çözüm modeli yukarıda anlattığımla özetlenir...

-*-*-

Ve bu, benim için değişmezdir...

-*-*-

Peki başka çözüm modelleri yok mudur?

Elbette her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır...

Kimseye, Kıbrıs’ta farklı bir çözüm modeli önerdiği için hakaret etmedim...

-*-*-

Haaaa, bazı insanların zamanla görüşlerinin değiştiği de “olağan” bir şey midir?

“Döneklik” desek de, buna da “olabilir” diye bakarım...

Ama tekrar edeyim, barış, çözüm kırmızı çizgilerimdir...

-*-*-

Ve her sorunu çözümsüzlüğe bağlamaya da bayılırım...

“Haklı” olduğuma da yürekten inanırım...

Dünya’dan izole olmamızın, toplumsal kimliğimizi yitiriyor oluşumuzun, evrodo kalışımızın, sadece Türkiye ile eğreti ilişki içerisinde olmamızın sebepleri, kesinlikle “çözümsüzlük”tür!

-*-*-

Ama buna inanıyor olmam, beni hiç bir ulusun, halkın veya toplumun düşmanı yapmaz...

-*-*-

Övünüyor muyum?

Evet!

Kendimden bahsediyorum?

Evet!

Ama gereklidir...

-*-*-

Neden gereklidir?

Çünkü sizlerin (kendilerini biliyorlar), seçim maksatlı suçlamalarınızdan gerçekten usandım...

“Niye yanıt veriyorsun?” diye kendi kendime sorduğum da olmuştur ama bazen yanıt vermek kaçınılmaz oluyor...

-*-*-

11 aday da bana aynı uzaklıktadır...

İçlerinden bazılarını işim gereği daha iyi tanırım...

Bir tanesine oy vereceğim...

Ve oy vereceğim kişiyi belirlerken, hayatımı adadığım “Kıbrıs sorununun çözümü” ile en yakından ilgileneni veya bana en yakın olanı” aramayacağım!

Çünkü, bu konuda “yetkili” veya “etkili” bir pozisyon belirleyeceğimiz, belirleyebileceğimiz inancında değilim.

-*-*-

Neden?

Çünkü siyasi piyasamız, yani “siyasamız”, buna müsait değildir...

Gerek Türkiye’nin varlığı ve tartışılmaz etkisi; gerekse uluslararası konjenktür buna engeldir.

Ve hiç bir aday, Türkiye’nin varlığı ve tartışmasız ağırlığına “gık” diyemeyeceği gibi; geçmişte diyen de olmamıştır.

-*-*-

Kıbrıs sorununun çözüm şartlarını; en başta Türkiye, Yunanistan, İngiltere ve Kıbrıs Cumhuriyeti devletleri olmak üzere; bu ülkelerde yaşam süren insanların iradeleri ve uluslararası güçlerin ihtirasları belirlemiştir. Bundan sonra da belirleyecektir.

-*-*-

Hiç bir adayımızın, yukarıda saydıklarımdan hiç bir ile “kavga ederek” çözüme ulaşmamızı sağlayacağını düşünmediğim gibi; KKTC Cumhurbaşkanı veya Kıbrıs Türk Toplumu Lideri unvanını vereceğimiz kişinin tek başına “çözüm” bulacağını asla düşünmüyorum...

Ancak şunu eklemek zorundayım; günümüz siyasasında özellikle Türkiye ile didişerek, zıtlaşarak, kavga ederek çözüme ulaşılabileceğini hayal etmenin de doğru olmadığına inancım tamdır.

-*-*-

Seçim tarihine yaklaştığımız dönemde çok gerildiğimiz açıktır.

Bu gerilmelerin “hakarete” varan yorumları beraberinde getirmesi ise normal olmayandır.

Daha önce de yazdım; işim gereği, siyasi analiz, yorum yazıyorum...

Mesela “katılım oranı düşük olacak, bu da örgütlü partilerin adaylarına yarayacak. Çok geniş ve köklü parti örgütlenmeleri olanlar daha şanslıdır” dedim...

-*-*-

Yukarıda da belirttiğim gibi, “şu anda, içinde olduğumuz günlerde veya dönemde, Türkiye ile kavga ederek çözüme ulaşmak imkansızdır” diye yorum yaptım...

-*-*-

İnanç özgürlüğünden yanayım...

Faşist – ırkçı düşünceler dışında her siyasi düşünceye saygım sonsuzdur...

Siyasi düşüncesi veya her türlü manevi inancı nedeniyle insanları aşağılamanın “ırkçılık” olduğundan eminim; bunu da eleştirdim...

-*-*-

Evet, UBP’nin ve CTP’nin adaylarının, daha örgütlü tabanlarından dolayı, isim vererek, “ikinci tur şanslarının daha yüksek olduğunu” da yazdım...

Edindiğim izlenim budur...

-*-*-

Ve bunları yazdığım için de ikide bir “değiştin, döndün” denmesinden de gerçekten usandım...

Yaşantımın hiç bir döneminde, hiç bir şekilde, siyasi duruşumu ve düşüncemi gizlemedim...

Zaman ve mekan, “haykırarak söylememi” engellemiş olabilir ama bu mekan, hiç bir zaman “Kıbrıs Adası” olmamıştır...

-*-*-

Ve son olarak şunu belirteyim; “sizin adayınız”la “benim adayım” farklıysa eğer; inanın, o var sandığınız fark veya farkların hiç biri, gerçekte hiç yoktur!

Bilmem anlatabildim mi?

-*-*-

Seçim zamanları neler söylenmedi neler...

2015’te mesela...

Ama ne demiş Muallim Naci?

 “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.

 Yani demek istemiş ki; “İnsan hafızasının eksikliği; unutmasıdır, unutkanlıktır.