Yeni Bakış'tan Özlem Çimendal'ın haberine göre, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Guterres açılımını genel anlamı ile doğru ve yerinde bulan siyasi parti temsilcileri ve aktivistler, buna karşın cumhurbaşaknının samimi olmadığı yönünde bazı tereddütler yaşadıklarını belirtti.Kıbrıs sorunu temelinde yeni yollar ve arayışlar içerisine girilip tarafların gizli ajandalar ile hareket etmesinin Kıbrıs’ı felaket götürebileceğine işaret eden siyasi parti temsilcileri ve aktivistler, bu tutumun Kıbrıs’ın kalıcı olarak bölünmeye götürebileceği bir süreci başlatabileceği endişesi taşıyorlar. 

BKP Genel Başkanı İzcan:  “Özersay’ın eleştirme yapmaya hakkı yok”

Birleşik Kıbrıs Partisi'nin (BKP) Genel Başkanı İzzet İzcan Guterres belgesi açılımını ve Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın tavrını olumlu bulduklarını dile getirdi. 

"Akıncı’nın tavrı doğru ve yerinde"

Guterres Belgesi çerçevesinde görüşmelerin yeniden başlaması gerektiğini dile getiren İzcan, doğru tavrın bu olduğunun altını çizdi. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin de bundan sonraki süreçte uluslararası bir konferansın toplanmasının Guterres zemininde olabileceğini söylediğini ifade eden İzcan, “Daha da ileriye giderek her iki liderdeki irade eksikliğini ortaya koydu. Guterres çerçevesinde görüşmeye niyetiniz varsa size yardımcı olalım demesinin de yanında, niyetiniz yoksa da boşuna uğraşmayalım gibi bir tavır sergilemesi de söz konusu olmuştur” dedi. 

"Karşı çıkanlar federal Kıbrıs’ı istemeyenler"

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Guterres belgesi çerçevesindeki açılımının doğru ve yerinde olduğunun da altını çizen İzcan, “Akıncı, Guterres çerçevesini taslak olarak kabul edelim, 30 Haziran 2017 tarihinde bize sunulan belgeyi zemin kabul ederek, konuyu sulandırmadan, kısa bir süre içerisinde bir tarih limiti koyarak görüşmeye başlayalım diyor. Burada yanlış bir şey yok. Buna karşı çıkan kesimler Federal Kıbrıs’ı istemeyenlerdir” ifadelerini kullandı. 

"TC’den Kıbrıs konusunda yeni bir yola girme baskısı" 

TC Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Kıbrıs ziyaretinde Cumhurbaşkanı Akıncı ile yaptığı görüşmenin perde arkasına da değinen İzcan, şöyle konuştu: “Çavuşoğlu, yeni bir yola girmemiz gerektiğimizi bu noktadan sonra iki devletli çözümü veya konfederasyon zeminini savunmamız gerektiğini, federal çözüm ve BM kararları çerçevesinde izlenen yolun değiştirilmesi gerektiğini söyledi.”

"Çavuşoğlu’nun önerisi Akıncı tarafından kabul görmedi" 

Çavuşoğlu’nun bugüne kadar izlenen yolun değiştirilmesi yönündeki baskısına Cumhurbaşkanı Akıncı’nın yanıtının olumlu olmadığını ifade eden İzcan, “Sayın Akıncı, bunu kabul etmeyerek, bunun bir macera olabileceğini söyledi. Doğalgaz konusunda Rumlar’ın işine yarayacak olan bir tutum olduğunu hatırlatarak, mevcut durumun da dünyaya anlatılamayacağının altını çizdi. Tüm bunların sonucunda bir görüş birliğine varılamadı ve ortak bir açıklama yapılamadı Bir görüş birliğine varılamadı ve Cumhurbaşkanı bunun ardından bu açılımı yaptı” şeklinde konuştu. 

“Özersay’ın eleştiri yapmaya hakkı yok”

KKTC Dışişleri Bakanı Kudret Özarsay’ın konu ile ilgili tutumunu da değerlendiren İzcan, “Bunu eleştirmeye hakkı yoktur çünkü koalisyonda bulunduğu hükümetin dış politikası yoktur. Kıbrıs konusunda hükümet programında bir tek ortak tutum ve paragraf yok. Her parti kendi görüşünü ifade edecek dediler, bu da bütünlüklü bir yapının olmadığını göstermektedir. Doğal olarak da bu konuda yetki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dadır” dedi. 

"Anastasiadis net bir tavır ortaya koymuyor"

Guterres belgesi açılımında Rum lider Nikos Anastasiadis’in açık ve net bir tavır ortaya koymadığına da vurgu yapan İzcan, 30 Haziran belgesi yerine 4 Temmuz belgesinden hatta olup olmadığı belli olmayan başka bir zeminden bahsettiğini söyleyerek, zaman kazanmaya yönelik taktiklere devam ederek, kesin bir şey söylemediğini dile getirdi. 

“AKP hükümetinin masayı devirecek önerileri Kıbrıs Türkü’ne bir şey kazandırmaz”

Kıbrıs sorununda bugün gelinen aşamada yeni arayışlar peşinde koşarak AKP hükümetinin bu masayı devirerek, tamamen ortadan kaldıracak yeni öneri altında aslında önceden birçok kez denen ve başarısız olan argümanların Kıbrıs Türkü’ne hiçbir şey kazandıramayacağını ifade eden İzcan, Akıncı’nın durum ve duruşunun doğrusu olduğunu söyledi. 

YKP Genel  Sekreteri Murat Kanatlı: “Kıbrıs’ı felakete götürerek, kalıcı bölünme sürecine sokabilir”

YKP Genel  Sekreteri Murat Kanatlı  ise,Kıbrıs sorunu konusunda hükümetin bir açıklama yapmadığını ancak bunun da siyasi partilerin açıklama yapmayacağı anlamına gelmeyeceğini kaydetti. 

“Özersay’ın açıklaması sürpriz değil, TC Dışişleri ile işbirliğinde”

Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ın Akıncı’nın Guterres çerçevesindeki açılım hakkındaki yorumlarının önceki gelişmelere de bakıldığında sürpriz olmadığının görüldüğüne de dikkat çeken Kanatlı, “Özellikle TC Dışişleri ile yakın işbirliği halinde olduklarını biliyoruz, o nedenle açıklamalarının pararlel düşmesi gayet normal olarak görülüyor. Siyasal sürecin böyle yaşanacağı da açıktır” dedi. 

“Anastasiadis hızla sağa kayıyor, eski karakterine bürünüyor”

Rum lider Nikos Anastasiadis’in tavrının seçime yorulmasının çok da doğru olmadığının altını çizen Kanatlı, asıl nedenin Anastasiadis’in hızla sağa kayarak, eski  karakterine bürünmesi olduğunu vurguladı.

“Kıbrıs’ı felakete götürebilir”

Kanatlı,  “Bu çok tehlikeli ve Kıbrıs’ı felakete götürebilecek bir tutum” dedi. Anastasiadis’in sıkıntılı ve samimi olmadığının da söylenebileceğini dile getiren Kanatlı, kendi gizli ajandası ile yol haritası çizdiğine dikkat çekti. 

“Akıncı, güvenlikler konusunda açıklama yapmak durumunda”

Kuzey’in süreci yanlış okuduğuna da işaret eden Kanatlı şöyle konuştu: “Yalnızca başlıkla süreci okumaya çalışıyorlar. Başlık Akıncı’nın Guterres açılımı ancak ardından gelen cümlelerin kabul edip etmediği yönünde bir net tavır ortaya koymadığını bize söylüyor. Eğer Guterres belgelerini kabul ettiklerini söylüyorlarsa, masadan kalkarken güvenlikle ilgili olarak çalışma yapılması konuşulmuştu. Bu çalışmayı Akıncı’nın yapıp yapmadığını kamuoyuna açıklamalıdır. Guterres belgesi yarım bir harekettir ve yeterli değildir. Masaya dönerken bunu ortaya koymanız gerekmektedir. O nedenle biz Akıncı’nın samimiyetle bunu isteyip istemediğini sorguluyoruz” şeklinde konuştu. 

“Kıbrıs’ı kalıcı bir bölünme taşıyacak sürece dönüşebilir”

Kıbrıs sorunundaki atılımların yeterli olmadığı ve taktiksel oyalamaya yönelik bir yol çizdiğini dile getiren Kanatlı, bu tutumun Kıbrıs’ı kalıcı bir bölünme taşıyacak sürece dönüşebileceğine vurgu yaparak, kaygı verici olduğunu belirtti.  

Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Münür Rahvancıoğlu: “Akıncı’nın görüşmelerin devamı yolunda bir tavır takınmasını olumlu bulduk”

Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Münür Rahvancığlu da Bağımsızlık Yolu olarak, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın önceki “yol ayrımı” içerikli ve demoralizasyon düzeyi yüksek tutumunun tersine görüşmelerin devamı yolunda bir tavır takınmasını olumlu bulduklarının altını çizdi. 

“Guterres Belgesi yüceltilecek bir belge değil”

Kıbrıs sorununun sadece görüşmeler yolu ile bir çözüme bağlanabileceğine, daha doğrusu Kıbrıs halklarının çıkarları doğrultusunda bir çözüme bağlanabileceğine yönelik beklentilerinin olmadığını belirten Rahvancıoğlu, “Birlikte; halkların barış mücadelesinin yanı sıra görüşmelerin devam etmesini de önemli buluyoruz. İngiliz Üslerini tartışmaya açmayan bir metin olarak Guterres Belgesi yüceltilecek bir belge olmamakla birlikte, adamızın yeniden birleştirilmesi saikini taşıması bile bizim için yeterli bir olumluluktur” dedi. 

"Özersay, en baştaki açıklamaları ile çelişti"

 Bu bağlamda Dışişleri Bakanı Özersay’ın Cumhurbaşkanı’na siteminin, görüşmeler sürecinin bir süre daha başlamayacağına dair öngörüsünün yanlış çıkmasından kaynaklandığının altını çizen Rahvancıoğlu, “Ancak burada yanlış olan, en başından ‘Kıbrıs konusunda tavır almayacağı’ açıklamasıdır. Şimdi bilgilendirilmek isteği değil” şeklinde konuştu. 

“Görüşmeler kapalı kapılar ardında değil, şeffaf olmalı”

Rahvancıoğlu şöyle konuştu: “Bağımsızlık Yolu olarak, Kıbrıs görüşmelerinin kapalı kapılar ardında yürütülmesini her zaman eleştirdik. Bizce görüşmeler şeffaf bir şekilde yürümeli, halklar her aşamadan ve konuşulan her konudan haberdar olmalı, fikir öne sürebilmeli ve müdahil olabilmelidir. Bu fikirde olduğumuzdan Sayın Dışişleri Bakanı’nın da bilgi edinmek arzusunu çok iyi anlayabiliyoruz.” 

“Akıncı’nın çıkışından Ankara dahil çeşitli kesimler rahatsız oldu”

Kıbrıs konusunda ne Kuzey’de ne de Güney’de hiçbir zaman yekpare bloklar olmadığına işaret eden Rahvancıoğlu, “Tük tarafı’na karşı ‘Rum tarafı’ dili her zaman sorunluydu ve gerçeği yansıtmıyordu. Çoğu noktada her iki halkın çıkarları ortaktır ancak halklar iç ve dış egemenler tarafından manipüle edilmektedir. Kendisine KKTC tarafı ismini veren taraf için de bu söylediğimiz geçerlidir. Sayın Akıncı’nın çıkışından Ankara dahil çeşitli kesimlerin rahatsız olması muhtemeldir. Eğer böyleyse bu ilk kez yaşanmıyor ve şaşırtıcı olmaz. Burada benim altını çizmek istediğim nokta şudur ki; Sayın Akıncı duruşunda samimi ise, pozisyonunu halka açmalı ve desteği de halktan aramalıdır. “Ben hallederim siz bana destek olun” gibi bir beklenti içerisine girerse, yine hayal kırıklığına uğraması ve şoven çevrelerle uzlaşı yolu arama ihtiyacı hissetmesi muhtemeldir. Halka özne muamelesi yapılmadığı ve taraftar statüsüne indirgendiği her defasında, sonuç hüsran oldu, şimdi de süreç böyle yaşanırsa sonucun daha farklı olması beklenemez” ifadelerini kullandı. 

"Türkiye de kendi içinde çatlaklar içeren özen olabilir"

Türkiye’nin de bu tabloda değerlendirildiğinde diğer özneler gibi pozisyonunun kendi içinde çatlaklar içerebilecek bir özne olduğuna vurgu yapan Rahvancıoğlu, “Bu sebeple Çavuşoğlu’nun dediğini topyekun bir politika olarak algılamak doğru olmaz. Ama öyle olsa dahi, buna tamamen tabi olmamak da kendine ayrı bir siyasal kimlik yakıştıran herkesin birincil görevidir. Eğer gerçekleşen buysa, biz memnun oluruz” diye konuştu. 

“Esas olan, halkların barış istencinin günlük hayatta somutlaştırılacağı süreçlerdir”

Kıbrıs’ın siyasal anlamda içinde bulunduğu süreçlerde iklim hızlı değişebileceğini de hatırlatan Rahvancıoğlu şöyle konuştu: “Olumsuz demeçler birden bire farklı bir şekle bürünebilir. Tıpkı Sayın Akıncı’nın daha yakın zaman önce ‘yol ayrımı’ndan, ‘bu işi gelecek kuşaklar çözecek’ söyleminden bugünkü pozisyonuna gelmesi gibi. Bizce esas odaklanması gereken bu gibi diplomatik rekabetler değil, halkların barış istencinin günlük hayatta somutlaştırılacağı süreçlerdir. Eğer beklentiler salt görüşmelere bağlanırsa yeni bir Mont Pellerin yaşanması muhtemeldir. Bu sebeple görüşmelerin devamını desteklemek ama görüşmecilerden umut etmek yerine halkların ortak barış mücadelesine yığınak yapmak gerekiyor.”