“Tek bir kişinin hayatı, dünyadaki en zengin insanın
mal varlığından milyonlarca kat daha değerlidir”

Cem Yılmaz esprisidir...
Kardeşim aynı koğuşta, aynı ranzada yatıyoruz, sen üstte ben altta; ne torpili...
Lan pezevenk, sen üstte yatıyorsun, ben altta ama aynı ranzadayız, gel sen altta yat!
Aynı karda sürünüyoruz...
“Yok abi sen torpillisin, senin süründüğün yer sıcak”...
değil!
Kimse, “coronavirüs” riski açısından, ötekilerden daha şanslı veya torpilli değildir.
Hepimiz eşitiz.
Kimse rahat uyumuyor bu riskten dolayı...
Alınan sağlık tedbirleri, evet herkes için eşit alınıyor!

-*-*-

arada tek fark var; bazıları umursamıyor...
Kimisi ise “mutlaka bize de bulaşması lazım, aksi takdirde atlatamayız” diyor, ötekilere göre daha rahat.

-*-*-

Londra’da Kıbrıslı Türk ölüm oranı da şaşırtıyor!
Evet büyük çoğunluk yaşı daha ileri insanlardan oluşuyor olabilir ama sanki, bir umursamazlık, bir dikkatsizlik, bir sallamazlık söz konusu...

-*-*-

Evde kal; tedbirini al...
Hijyenine dikkat et...
Oraya buraya dokunma...
Kimseyle temas etme...
Torun, çocuk ziyaretlerine gitme...
Bulaşma, bulaştırma...

-*-*-

Evet, sağlık tedbirleri hepimiz için alınıyor.
Yeterli mi değil mi?
Test sayısı veya test uygulanması hızı daha yukarılara çekilebilir mi?
Tartışılabilir.
Ama bu konuda şöyle olmalıydı, böyle olmalıydı tartışmaları; siyasi ve ekonomik geleceğimiz kadar “tartışılabilir” değildir...

-*-*-

Sağlık riski ve sağlık tedbirleri karşısında eşitiz.
Ancak siyasi ve ekonomik tedbirler açısından eşit değiliz.
Ve bu eşitliği sağlamak o kadar kolay değildir.

-*-*-

Devleti yönetenler, bu coronavirüs belasından kurtulduğumuz zaman, nereden ve nasıl başlayacağımız konusunda net siyaset belirlemedi.
Bunu vay hainler, vay ısgartalar anlamında söylemiyorum.
Belki daha iyiye, daha doğruya gidilir iddiasıyla “kendimce” eleştiriler getiriyorum.

-*-*-

Araya girip şunu yazmam lazım; içinde bulunduğumuz dönemde, acil olarak yapılması gereken her şey, alınması gereken her kararın “çok iyi niyetle” alındığı inancındayım.
Belki de 52 yıllık hayatımda, Kıbrıs Türk toplumunu yönetenlerden ilk defa şüphelenmiyorum... Bu çok iyi bir şey bence...
İlk defa birilerinin, birilerine, bir şeyleri peşkeş çekmediğine tanık oluyorum...
İlk defa, sadece toplum için ve belki belirli iş grupları için “hiç bir çıkar gözetmeksizin” karar üretildiğini izliyorum.

-*-*-

İhale yok, komisyon yok mesela.
KTFD ve KKTC tarihinde görülmemiş bir şeydir bu!
Büyük bir istisnadır, büyük bir aydınlıktır, büyük bir ilerlemedir...

-*-*-

Elbette siyasi gelecek korkusu vardır ve bu konuda ağır eleştiriler de getirmiş olabilirim ama şunu itiraf edeyim; geçmişe oranla, ilk defa bu kadar düşük seviyede “siyasi endişe düşüklüğü indeksimiz” olduğunu söyleyebilirim...

-*-*-

Yabancı ülkelerdeki vatandaşların, öğrencilerin getirilmesi, burs almamış olsa bile, gelmeyen öğrencilerin düşünülmesi, uzaktan eğitimin bir nebze olsun ileriye taşınması, evde çalışma ortamının kabul edilmesi, “bunlar sadece para için çalışıyor” denmesinden korkan sendikalı grupların ortaya çıkması ciddi ilerlemelerdir.

-*-*-

Hala, insanların konuşma tarzları ile dalga geçenlerimiz elbette yok değildir...
Bu konuda Dr. Ali Pilli ve Ersin Tatar’ın eleştirilmesi de “aşmamız gereken” zavallı “entel dantel” eleştiri çeşitleridir.

-*-*-

Aşmamız gereken bir eleştiri çeşidi de, her Türkiye eleştirisinde veya dün “Hala Sultan Camisi’ni sahra hastanesi yapalım” gibi öneriler yaptığımda, “vay vatan haini vay” denilmesi ve hala inatla ısrarla “Bu adamı atmazsanız Kanal T’yi izlemem” şeklinde mesaj yazılıyor olmasıdır.
Bu iki cins eleştiri mekanizması, soldan olsun cahiliye kesiminden olsun tamamen aynıdır.
Bu olağanüstü durumda bile, insanların doğal hallerini; insanın en birincil hakkı olan eleştiriyi ve belki de hicvi anlamamakta ısrar ediyorlar...

-*-*-

Hayatları boyunca bal yapmayan, hiç bir işe yaramamış, insan gammazlamayı düşünen yapılarından başka hiç bir şeyi olmayan bu garibanların sayısının azalmasını da umuyorum... Aman sakın yanlış da anlaşılmasın, “coronavirüs bulaşsın ve bir şey olsunlar” demiyorum. Onları, insanca düşünmeye ve insanları, düşüncelerinden ya da konuşma tarzlarından dolayı eleştirmekten vazgeçmeye; kısacası “insan olmaya” davet ediyorum.

-*-*-

Şunu bilmenizi isterim ki; maaşımı aldığım şirket, Kanal T değildir...
Ve maaşımı aldığım şirket, olağanüstü dönem başladığı andan itibaren çok sıkıntıya girmiştir...
Duran ekonomik yaşam nedeniyle tüm diğer zora giren şirketler gibi alacağını alamamaktadır.
Ve zatı aliniz, iki buçuk aydır, bu ekrana bedava çıkmaktadır. Maaş almamaktadır...
“Dur” dedikleri güne kadar ve “sağlığım” müsade ettiği sürece de maaş almadan çıkmaya devam edeceğim.

-*-*-

Kendimi övmek için söylemiyorum bunları.
Övülmesi gereken sağlık çalışanlarımız, polislerimiz gibi hala yüksek riske karşın ön cephede vuruşanlardır.
Ama lütfen, bu dönemde olsun, sağlığını ve canını riske atıp bu ekranlara çıkan, çok zor koşullarda sizlere haber ulaştırmaya çalışan ve sıfır maaş alan tüm gazetecilere hangi görüşte olursa olsun saygı göstermesini öğrenin.
Öğrenme sorununuz varsa da bu evde kalma sürecini avantaja çevirin ve bol bol internet üzerinden tavsiyeler okuyun.
Nasıl iyi insan olunur?
Nasıl insanların ekmeğine saldırılmaz?
Neden insan insana yalakalık etmemelidir?
Demokrasi nedir?
Hazım sorunu sadece midede değil, beyinde de çok ciddi sağlık sorunudur!
Bu gibi soruları, konuları “Google” yapın, arayın, okuyun, vakit geçirin.

-*-*-

Çok canınız sıkılacak ama üzgünüm söylemem lazım; artık hiç bir Dini inanç eskisi gibi olmayacak.
Artık insanlar, hiç anlamadıkları dillerde okunan duaları dinlemek için büyük kalabalıklar halinde ibadethanelere toplanmayacak.
Toplananlara İran’da, İtalya’da, İspanya’da ve en önemlisi Amerika’da ne olduğunu artık bilim Dünyası çok iyi biliyor.
En yoğun bulaş oralardan çıktı. Hatta Washington’da hastalık, doğrudan bir kilisede, papaz tarafından en kalabalık kilisede dağıtıldı.
Tanrı bilinci ve inancı, kişi ile Allah arasında olacak.
Araya din tacirleri, din istismarcıları girmeyecek.

-*-*-

Ve en başta yazdığımız gibi, bu ne olduğu, nasıl durdurulacağı, nasıl önleneceği, nasıl tedavi edileceği henüz bilinmeyen ortak düşmanımız virüsün bizi birleştirmesi gerektiğini de herkes öğrenecek...
Tüm insanların kardeş olduğunu mesela...
Ve yine herkes anlayacak ki; Komutan Ernesto Che Guevara’nın dediği gibi, “Tek bir kişinin hayatı, dünyadaki en zengin insanın mal varlığından milyonlarca kat daha değerlidir”…