CTP Basın Bürosu’ndan verilen bilgiye göre, CTP Genel Başkanı Erhürman, bugün beraberindeki heyetle birlikte, “çevre felaketinin yaşandığı” Dipkarpaz bölgesine gitti ve incelemelerde bulundu. 
Erhürman’a, Dipkarpaz Belediye Başkanı Suphi Coşkun, Mehmetçik Belediye Başkanı Cemil Sarıçizmeli, CTP İskele Milletvekili Biray Hamzaoğulları, CTP Girne Milletvekili Fazilet Özdenefe ile CTP Mağusa Milletvekilleri Teberrüken Uluçay ve Erkut Şahali eşlik etti. 
 “BU DENİZ HEPİMİZİN ORTAK DENİZİ”
Olayın 23 Ağustos tarihinde meydana geldiğini ve şu anda Kıbrıs adasının sahillerini tehdit eden bir noktaya ulaştığını ifade eden Erhürman yaptığı açıklamada, 15-20 bin tonluk atıktan bahsedildiğini dile getirdi. Bu bölgede ortaya çıkacak bir çevre felaketinde “bizim kıyılarımızda olup olmadığı” tartışmalarının yapılmaması gerektiğini vurgulayan Erhürman, hükümete “rehavete kapılmamaları” yönünde uyarılarda bulundu. 
Akdeniz’in herkesin ortak denizi olduğunu, ancak şu an yaşanılan riskin kıyılara doğru ulaşması olduğunu kaydeden Erhürman, “Biz bunun benzerini daha önce yaşadık ve neler yaşatabileceği konusunda tecrübeliyiz. Şu an 10 deniz mili uzaklığımızda bulunduğu düşünülüyor. Rüzgarın şu anki etkisinin İskenderun Körfezi’ne doğru yönelmesinin daha yüksek ihtimal olduğunu gösteriyor ama İskenderun’a doğru yönelmiş olması bizi pas geçtiği anlamına gelmiyor. İskenderun’a doğru gidiyor olması, ortak denizimizi kirletiyor olması gerçeğini değiştirmiyor. Dolayısıyla bu bir rehavet sebebi olamaz” ifadelerini kullandı. 
“TEKRAR BİZİM KIYILARIMIZA DOĞRU YÖNELEBİLİR”
Rüzgarın etkisiyle yakıtın İskenderun Körfezi’ne doğru ilerlemesine rağmen 3 Eylül’den sonra rüzgarın yeniden yön değiştirme ihtimalinin olduğunu ve yakıtın yeniden Kıbrıs adası kıyılarını tehdit eder bir noktaya ulaşabileceğine dikkat çeken Erhürman, bunun günübirlik bir risk olmadığını, bir süre bu riskin taşınacağını aktardı. 
Alınacak önlemler ve planların bu doğrultuda yapılması gerektiğini belirten Erhürman, şu an atıklarda seyrelme ve kopuşların da meydana geldiğini, yer yer katılaşma ve çökmenin de başladığını ifade etti. 
Bunun riski daha da artırdığını kaydeden Erhürman, “Endişenin çok abartılmaması gerekir ama rehavetin de abartılmaması gerekir. Çünkü çok ciddi bir çevre felaketiyle karşı karşıyayız. Katılaşma ve çökme zaten bizim o felaketle bu yüzden sonra da karşı karşıya kalacağımızı gösteriyor” dedi. 
“NENE HATUN VE SEYİT ONBAŞI GELDİĞİNDE MÜCADELE ARTACAK”
Şu anda Türkiye’den gelen ekiple birlikte kıyı emniyetinin de denizde görev yaptığını aktaran Erhürman, Nene Hatun ve Seyit Onbaşı gemilerinin de yolda olduğunu, bu gemilerin gelmesiyle birlikte çok daha mücadele edilebilir bir noktaya gelineceğini ifade etti. 
Katılaşmanın yaşanması halinde emici bariyerlerin yetersiz kalabileceğine işaret eden Erhürman, hükümetten yapılan “Bizi teğet geçiyor, pas geçiyor, endişe edecek bir şey yok” şeklindeki açıklamaları doğru bulmadığını belirtti. 
Bu tip çevre felaketlerinin İskenderun Körfezi’nde yaşansa dahi Kıbrıs’ı teğet geçmiş olmayacağını dile getiren Erhürman, “Bu deniz ortak denizimiz. Zaten çökmeyle risk gerçekleşmiş durumdadır. Tekrar bunun takibini yapmamız lazım. 23 Ağustos’tan beri ancak bugün kriz merkezi oluşturulabildi. Tek merkezden ve sağlıklı bilgi akışını kamuoyu ve medyaya sağlamak durumundadır ki teyakkuz hali kamuoyu ve medya için de geçerli olsun” dedi. 
“HÜKÜMET DIŞ DÜNYAYLA BAĞLANTIYI KOPARMAMALI”
Rüzgarın 3 Eylül’den sonra yön değiştirme ihtimaline karşı her türlü hazırlığın yapılması gerektiğini söyleyen Erhürman, hükümetin dış dünyayla da bağlantıyı koparmaması gerektiğinin altını çizdi. 
Erhürman, Türkiye’nin Kıbrıslı Türklerin yanında olduğunu ancak senaryoların ayrı ayrı çalışılması gerektiğini, bu kapsamda da dış dünyayla bağlantı kurulması gerektiğini belirtti. 
Her ülkenin dışarıdan yardım talep edebileceğini ifade eden Erhürman, “Koskoca Türkiye Cumhuriyeti orman yangınlarını yaşadı ve dışarıdan yardım da aldı. Dış yardım utanılacak bir şey değildir ama bizim gibi küçük ve olanakları sınırlı olan ülkeler için dış yardım daha da önemli hale gelmektedir. Çevre öyle bir şey ki, Akdeniz öyle bir deniz ki, ben bu dış yardımları çok da dış yardım olarak görmüyorum. Çünkü bu bizim hepimizin ortak denizi ve bu denizi korumak için ortak mücadele şart. Bizim bu tip felaketlere karşı teknik altyapımızı sürekli olarak geliştirmemiz gerekiyor. Elbette dışarıdan desteğe ihtiyacımız olacak ama içeride kendimizi ne kadar hazır bulunma konusunda hazırlarsak o kadar iyi” diye konuştu.