Türkiye ile aramızın açık olması mı?

Neden açık olsun ki!

Asla böyle bir düşüncem yok!

Kıbrıs Türk toplumunun tüm Dünya ile barışık olmasından yana biri, neden Türkiye ile aramızın açık olmasını istesin ki!

Ancak şu anda gerçek buz gibi ortadadır ve o gerçek de “KKTC – TC” ilişkilerinin son derece “yalama” olmasıdır...

-*-*-

Hemen canınızın sıkılmasına gerek yok “canlarım” benim!

Bu konu hangi açıdan bakarsanız bakın çok önemlidir ve gerçekten ilişkilerimizin “mevcut şeklinin” ya da daha doğru ifadeyle “görüntüsünün” mutlaka “düzeltilmesi” gerekiyor!

-*-*-

Şu andaki “görüntü” nasıl bir görüntüdür?

Abi ister beğenirsiniz, ister beğenmezsiniz; ister onaylarsınız, ister onaylamazsınız ama şu andaki görüntü; ne “ana – yavru” ne de “iki eşit kardeş” görüntüsüdür!

-*-*-

Birileri talimat veriyor; yol gösteriyor; empoze ediyor ve ötekiler de harfiyen uyguluyor!

-*-*-

“Asla öyle değildir” mi diyorsunuz?

Elbette diyeceksiniz!

Benim de iddiam, “öyledir”den çok, görüntüyle alakalıdır!

Görüntü budur!

-*-*-

“Ersan gel top al” noktasındayız!

Abi çağırıyor git!

Abi gezi düzenliyor gez!

Abi para gönderdi dağıt!

-*-*-

KKTC eğer eşit ve egemen bir devletse; bu görüntü, o eşitliğe ve egemenliğe son derece zararlı bir görüntüdür.

Yani “KKTC Forever”ci olanların en başta şikayet etmesi gereken bir durumdur.

-*-*-

“Kuzey Kıbrıs”, “Güney Kıbrıs’ın” egemen eşitiyse; yine mevcut görüntü; çok fazla dikkate alınmamamızı sağlayan bir görüntüdür...

-*-*-

Kıbrıs sorunu çözülmelidir...

Bu en başta gelen “şart”tır...

Ama o güne kadar; o gün gelinceye kadar, TC ile KKTC ilişkilerinin saygı duyulan, aşağılanmaya veya aşağılamaya sebebiyet vermeyecek bir noktada olması kaçınılmazdır.

-*-*-

Israr ve inatla, “yazdıkların yalandır, sen zaten Rumcusun, TC – KKTC ilişkileri mükemmel seviyede eşittir” demeye kalkmayın sakın, değildir.

-*-*-

Kıbrıs sorununun çözümü “birincil” şart dedik ya; ikinci şart da tamamen yalama olmuş iç siyasetin erken seçimle düzlüğe çekilmesi şartıdır...

-*-*-

Toparlıyorum; evet Kıbrıs sorunu çözülmelidir ve evet iç siyasetin düzlüğe ve istikrara kavuşabilmesi adına erken seçim kaçınılmazdır ama bu ikisiyle birlikte veya en başta çözmemiz ya da rayına oturtmamız gereken, TC – KKTC ilişkisinin görüntüsünü veya bizzat mevcut şeklini “olması gerektiği” yere getirmektir.

-*-*-

Yalana, propagandaya hiç gerek duymadan...

Gerçekten sevgi ve saygıya dayalı bir ilişkiden söz ediyorum...

-*-*-

Bunun “KKTC’nin daha sağlam temellere oturtulması” veya “Kıbrıs sorununun çözümü için oturulacak masada, Kıbrıs Türk lideri veya liderliğinin elinin sağlamlaştırılması” adına kaçınılmayacak şartlar olduğu ortadadır.

-*-*-

Gelelim erken seçime...

Erken seçimin önündeki en ciddi engel, UBP’deki genel başkanlık meselesidir ki bu mesele de TC – KKTC ilişkilerinin görüntüsünü yalama hale sokan meselelerden biridir. Belki de birincisidir.

-*-*-

“Türkiye şu isimden yanadır” söylentisi dahi; sadece UBP’yi değil, KKTC’yi itibarsızlaştırmaktadır.

Haliyle gerekirse bir kaç hafta içinde UBP’nin tüm ilçe ve gerekli örgütlerinin kongreleri yapılır; sonraki iki hafta içinde genel başkan seçilir.

45’inci günün sonunda ise erken seçime gidilir.

Tarih mi?

Ağustos 2021’in sonlarına doğru...

-*-*-

Bir hafta içinde yeni hükümet oluşur; yeni Meclis, yeni bütçeyi yapar...

2022 içerisindeki “seçim yasakları” nedeniyle yaşanacak ağır kayıp da önlenmiş olur ve yeni bütçenin, yeni dönemin, yeni sorumlusu olacak yeni hükümet belli olur...

Buyurun...

-*-*-

Toplumsal çıkarlar, vatan aşkı, anavatan sevgisi, çözüm arzusu, istikrar isteği mi demiştiniz?

Hodri meydan!