Komünizim koronavirüsün yaratacağı ekonomik yıkımın tek çaresi mi?
Bence tartışmak lazım.
Yoksa hiç tartışmayalım mı?
Çünkü en güzeli, paylaşmasını bilmeyen aşırı milyarderler yaratıp, yoksulları daha da yoksullaştırmak mıdır?

-*-*-

Dünya salgın sonrasını çok ciddi bir şekilde tartışıyor…
Tabii ki hala neo liberalizmin mutlak etkisindeki tüm Dünya, asla komünizmden bahsetmiyor ama aradaki mesajların hep o yöne gittiği gayet açık…

-*-*-

Kapitalizmin veya neo liberalist felsefenin Türkiye’ye bir dönem “ekonomiden sorumlu eleman” yaptığı, 2001 mâli krizi sonrası dönemin Başbakanı Bülent Ecevit tarafından, Dünya Bankası’ndaki görevinden çağırılarak Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevine getirilen Kemal Derviş bile, açıkça olmasa da, üstü örtülü bir şekilde, son derece komünist sayılabilecek mesajlar verebiliyor.
Derviş’e göre Kovid-19 krizi, benzeri görülmemiş bir insan dayanışması sınavından geçildiğini gösteriyor.
“İnsan dayanışması”, bence komünizmin en temel prensibidir... Ki bunu da başka zaman ayrıca tartışırız...

-*-*-

Danışmanlığını yaptığı “İstanbul Politikaları Merkezi” için bir makale kaleme alan Derviş, “Ekonomide, nesiller arasında ve uluslararası anlamda dayanışmayı temel alan dirençli bir dünya düzeni kurmanın zamanı geldi” diyor ve pandeminin ve felç geçiren küresel ekonominin etkilerinin minimize edilmesi için dünyanın, aşağıdaki üç soruya “Evet” yanıtı vermesi gerektiğini söylüyor:
1 - Sabit gelirli ya da birikimli onca zengin, yoksul ve ekonomik açıdan güvensizleri desteklemek için gerekli tedbirleri alacak mı?
2 - Ölüm oranı daha düşük olan gençler, yaşlıları korumak için fedakârlıkta bulunacak mı?
3 - Zengin ülkelerin vatandaşları, yoksul ülkelere kaynak transferini kabul edecek mi?

-*-*-

Araya girelim ve bir haberden bahsedelim; doğru bir haber olup olmadığını teyit etmek imkansız ama bazı kaynaklara göre, “…Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vakalarının tespit edilmediği sayılı ülkelerden olan Kuzey Kore'de test ve karantinaların sürdürüldüğünü, ancak ülkede henüz bir vakanın tespit edilmediğini bildirdi.”
Bu ne demektir?
En sağlıklı tedbirlerin, komünist Kuzey Kore gibi ülkelerde bulaşı önleyebildiği midir acaba?
Yoksa, “mutlaka başbakan dahil herkese bulaşmalı, atlatabilen atlatmalı mı?”
Mesela bir haber daha, Kanada Başbakanı’na bir şey olmadı.
İngiliz Başbakanı da kesinlikle iyileştirilecek.

-*-*-

Peki “sıfır ilaçlı KKTC ne yapsın?”
“İşte bu soruya mutlaka çok sağlıklı yanıt vermek için, çok acil toplantılar yapılmalı” diyoruz ve Kemal Derviş’le devam ediyoruz…

-*-*-

Birleşik Krallık Prensi Charles’ı, Başbakanı Boris Johnsson’ı, profesyonel sporcuları, birçok Hollywood yıldızını yakalayan Kovid-19’un zengin-fakir ayrımı yapmadığını vurgulayan Derviş, söz konusu ayrımın kendini ekonomik açıdan eşit olmayan gruplarda göstereceğini söyledi:
İş yerlerinin belirsiz süreli kapanması, karantinalar gibi sosyal sağlık önlemlerinin ekonomik sonuçları, düşük gelirlilerin, saatlik çalışanların, uzaktan çalışamayanların da aralarında olduğu ekonomik açıdan güvensiz gruplarda kendini daha orantısız şekilde gösterecek.
Hükümetlerin, pandeminin ekonomik zararını engellemek için strateji geliştirirken bu farklılıkları göz önünde bulundurması gerekiyor. Ve şimdiye kadar bu, beklenen seviyede gerçekleşmedi.

-*-*-

Derviş bu saptamayı bence Türkiye için yaptı…
Ama bizimkisi gibi “Dünya listeleri dışında” müzik çalan bir ekonomi için de geçerli.
Düşük gelirliler…
Hiç çalışamayanlar…
Batanlar…
Çek yasaklılar…
Ne olacağız?

-*-*-

Yazdığı makale Independent Türkçe tarafından haberleştirilen Derviş, “Gelir grupları arasında dayanışma sağlamak için ülke liderlerinin, uluslararası dayanışmayı hakir gören dar görüşlü milliyetçiliği reddedip, savaş dönemlerindeki fedakârlıklarda kendini gösteren, bencil olmayan vatanseverliği teşvik etmesi gerekiyor” ifadelerini de kullandı.

-*-*-

Bu saptama da bizi yakından ilgilendiriyor…
Evet, bir yandan gelir grupları arasında dayanışma sağlanmalı ama bir yandan da örneğin Türkiye’deki liderliğin, “dayanışma kapsamında KKTC de var mı yok mu yoksa bu tembel asalaklar ne halleri varsa görmeli mi?” sorusuna yanıt vermesi kaçınılmaz…
Bu yanıtın da, son yıllardaki hamasi yanıtlardan olmaması ayrıca çok önemli…

-*-*-

Kemal Derviş’e göre nesiller arası dayanışma, yukarıda bahsedilen sınavın ikinci boyutu.  
Derviş, Kovid-19 hastalığının komplikasyonlarını yaşayabilecek ancak ölüm oranının daha düşük olduğu genç kuşağın sosyal izolasyon kurallarına yeterince riayet etmediğini, yaşlı kuşağın da benzer şekilde çocuklarının ve torunlarının geleceğini garantiye alacak (başta iklim politikaları olmak üzere) yeterli aksiyonu almadığını savundu.
Salgının “bir gelişim fırsatı” olabileceğini söyleyen Derviş, “Eğer gençler, kısa vadeli ve etkili önlemlere uyarsa, daha yaşlı jenerasyon, orta vadede kararlı bir iklim hareketine bağlılık gösterebilir” değerlendirmesini yaptı.

-*-*-

Ve gelelim, “Kemal Derviş’e göre üçüncü tip dayanışma sınavına”…
Derviş’e göre, geçmesi en zor olan sınav bu. Zira uluslararası dayanışmaya ve kaynakların bölüşülmesine her ülke razı olmayabilir… Ve biz de buradayız… “... Yedi devlet tek millet, et – tırnak mıyız?” yoksa “ne haliniz varsa görün” müyüz?
Bakın Derviş ne diyor:
“… Siyasi liderlerin sadece kendi ülkeleri içerisinde bir dayanışma talep ettiği, milli ekonomilerin kayıplardan zarar gördüğü bir zamanda, cömert kaynakların gelişmekte olan ülkelere transferi, “yutması zor olan bir hap” olacaktır. Hâlihazırda Fransa ve Almanya gibi bazı ekonomiler, kritik tıbbi malzemenin ihracatını ya sınırlamış ya da yasaklamış durumda. Kanada ve Almanya’da olduğu gibi milli gelirin 50 bin dolar olduğu ülkeler yüzde 10 ekonomik daralma yaşasa bile durumları hâlâ, düşük ve orta gelirli ülkelerin pandemiden önceki durumlarından 10 kat daha iyi olacak.”
Şimdi buraya kadar Derviş’in ne demek istediğini “anladığım kadarıyla” aktarayım:
Tüm milli ekonomiler zarar görüyor… Yani Türkiye de zararda… Günlerdir bunu söylüyorum ve suçladığım da yok… Özellikle son dönemlerde, bazı siyasi “laf dalaşları” nedeniyle de Türkiye kamuoyu, sanırım “bize” hafiften veya “ağırdan” kırgın! Böyle bir durumda, tek yardım için başvurabileceğimiz yer olan Türkiye’nin bize karşı cömert bir katkısı olabilir mi?
Bu soruya da yanıt bulmak lazım…
Haaa Türkiye – KKTC ilişkileri için geçerli olmayabilir bu ama Dünya’daki tüm yoksul ülkeler, koronavirüs salgınını kontrol edemezse virüs, kaçabildiklerini zanneden zengin ülkelerde kendini yeniden gösterecektir. Bu da Derviş’in saptamaları arasında… Yani Derviş diyor ki, “… Varsa, yoksul ülkelere de verin çünkü onlar atlatamazsa, size yeniden bulaş yalaş olacak.”

-*-*-

Dayanışmanın uzun vadeli ahlaki bir vizyon olduğunu söyleyen Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Eski Başkanı Derviş, bu sınavı geçemeyen ülkelerde salgından iç çatışmalara kadar farklı krizlere yol açan psikolojik yaralar oluşacağını söylüyor ki bu da bence hayati bir konu!
“Bizde asla olmaz” mı diyorsunuz?
“Büyük konuşmayalım, ‘asla olmaz’ dediğiniz çok şey aha oluyor!

-*-*-

Derviş, gelişmiş ülkelerin, uluslararası kurumlarla birlikte gelişmekte olan ülkelere yardım için stratejiler geliştirmesi gerektiğini savunuyor ki bunun bana göre Türkiye – KKTC ilişkisi açısından çevirisi şudur; “Türkiye, tüm kurumlarıyla birlikte, KKTC’ye yardım için strateji geliştirmelidir”.

-*-*-

Ama bütün bunların bizim ülkemizdeki temeli, tabanı, siyaseti çok geniş katılımlı bir sanal platformda belirlenmiş olmalıdır.
Önce salgının yayılmasını önlemek birinci gündem maddesidir tamam.... Ama ikinci gündem bence budur.
Bunlar ortadayken, son günlerde popüler olan “Kabinede değişiklik” iddiası, saçmalık ötesi bir UBP tavrıdır ki bu konuyu da lütfen akıldan çıkarmayalım.