Kıbrıs meselesinin çözümüne yönelik 1968’de başlayan ve yaklaşık 50 yıldır yürütülen bir süreç olduğunu belirten Uluçay, Kıbrıs Türk tarafı olarak bu süreçte hep yapıcı olduklarını ifade etti.
Uluçay, “Çünkü biz Kıbrıs Türk tarafı olarak Kıbrıs sorununun bir an önce çözülmesi, Kıbrıs Türk halkının da en az Kıbrıs Rum halkı kadar dünyada hak ettiği yeri alması için yoğun bir mücadele içerisindeyiz. Gerek siyasal partiler gerekse siyasetçiler olarak her platformda çözümü isteyen taraf pozisyonunda, kararlı bir şekilde, ne istediğimizi bilen ve sonuç itibariyle Kıbrıs Rum halkının da bizimle Ada’nın yönetimini paylaşabileceği bir model çerçevesinde görüşmelerimize bugüne kadar sabırla devam ettik. Bundan sonra da aynı kararlılık ve sabırla devam edeceğiz.” diye konuştu.

Kıbrıs Türk tarafının siyasi eşitlik ve kararlara etkin katılım gibi konularda ısrarcı olduğunu söyleyen Uluçay, “Güney Kıbrıs, Ada’nın yönetimini bizimle paylaşmak istemiyor. Esasında temel sorun bundan kaynaklanıyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Uluçay, Kıbrıs sorununun; Birleşmiş Milletler nezdinde, sonuç odaklı ve ucu açık olmayan bir takvim çerçevesinde siyasi eşitlik temelinde çözülmesini arzuladıklarını dile getirdi.
KKTC olarak eskiye nazaran gelişmiş bir ekonomiye ve demokrasi kültürüne sahip olduklarını vurgulayan Uluçay, bu konularda kendilerine en büyük katkıyı Türkiye’nin sağladığına, Kıbrıs konusundaki mücadeleyi de Türkiye ile birlikte yürütmekte olduklarına ve yürüteceklerine işaret etti.

En son 2017’de Crans-Montana’da sorunun çözümüne çok yaklaştıklarını fakat Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin seçimleri bahane ederek, yine masayı terk eden taraf olduğunu hatırlatan Uluçay, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Güney Kıbrıs Rum YönetimiBaşkanı NikosAnastasiadis’in yakın zamanda biraraya geldiklerini kaydetti.
Eylül ayı sonunda New York’ta BM Genel Sekreteri AntonioGuterres’le üçlü bir görüşmenin söz konusu olduğunu söyleyen Uluçay, muhtemelen bu görüşmede tekrardan beşli görüşmeye geçiş yapılmasıyla ilgili bir zemin yoklaması olacağını ifade etti.

Bu aşamada beşli görüşmenin kesinlikle yapılması gerektiğine işaret eden Uluçay, “Çok net olarak Ada’nın etrafındaki münhasır ekonomik bölgede ciddi anlamda tespit edilmiş bir ekonomik değer vardır. Bunlar hidrokarbonlar dediğimiz doğal gaz ve belki de petrol içerecek ekonomik değerdir. Bu ekonomik değerin Ada’da yaşayan insanların, gerek Kıbrıs Türk gerekse Rum halkının ekonomilerine ekstradan bir değer katabilmelerini sağlamak biz siyasetçilerin görevidir.” dedi.

Uluçay, doğal gaz kaynaklarıyla ilgili fırsatın iki toplumun siyasetçileri ve yöneticileri tarafından mutlaka somut bir sonuç elde edecek pozisyona dönüştürülmesi gerektiğini belirtti.
“Bu sadece bizim geleceğimiz için değil Doğu Akdeniz’deki gerginliğin ortadan kalkması içindir. Yani bu doğal gazın gerginlik aracı değil, uzlaşı aracı olmasını temenni ediyoruz ve bunun için çalışıyoruz. Kıbrıs sorununun çözülmesi, Doğu Akdeniz’deki gerginliğin ortadan kalkabilmesine dönük ve belki de Orta Doğu’daki çatışmaların önlenmesi bakımından bir unsur olacaktır.” ifadelerini kullandı.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin münhasır ekonomik bölgesinde doğal gazla ilgili araştırma faaliyetlerine başlayacağını ilk duyurduğunda onlara bir iş birliği teklifi götürdüklerini anımsatan Uluçay, bu çağrılarına olumlu yanıt alamadıklarını, bunun üzerine Türkiye ile bir uluslararası anlaşma yaptıklarını kaydetti.

Uluçay, Türkiye’nin organize ettiği gemilerin şu anda Doğu Akdeniz’de araştırma yaptığını, yakında sondaja da başlayacağını dile getirerek, “Biz yine de bütün bunları yapıyorken bile aynı çağrıyı yinelemekteyiz. Diyoruz ki, ‘Gelin bu konuda iş birliği oluşturalım. Diğer konular baki kalmak kaydıyla ona da razıyız.’ Bu konu elzemdir. Oluşması muhtemel faydası sadece bize değil, Doğu Akdeniz’deki gerginliklere de olumlu bir hava yaşatacaktır. Doğu Akdeniz’de yeşerecek bir iş birliği, dünyanın bu bölgesinin gelecek 50 yılına ciddi bir katkı sağlayacaktır.” diye konuştu.

Kıbrıs’ta hidrokarbonlar konusunda bir iş birliği geliştirilmezse, Türk tarafının kendi sondajlarına, Rumların da kendi sondajlarına devam edeceğini söyleyen Uluçay, ileride ekonomik değer yaratacak doğal gaz açığa çıktıktan sonra, uluslararası kuruluşlar ve devletlerin bunun bir ekonomik değer olarak insanlığa yarar vaziyete dönüştürülmesi için gereğini yapacaklarını söyledi. Uluçay, “Münhasır ekonomik alan içerisinde yürütülmekte olan ve bundan sonra da yürütülecek sondaj faaliyetlerinde olası bir sıcak çatışmayı mümkün görmüyorum” diyerek, iki tarafın daha çok ayrı ayrı faaliyetlerini yürüteceği ve birbirlerini engellemeyeceği bir atmosferin oluşacağını ifade etti.
Uluçay, bunun Kıbrıs sorunun çözülmesi için pozitif bir ortam yaratmayacağının altını da çizdi.