The Independent gazetesinin Suriye ve Irak konularında uzman kabul edilen köşe yazarı Patrick Cockburn’un “İngilizce” kaleme aldığı yazıları bazen anlamak benim için bayağı zor…

Ancak bu gazetenin “Türkçe” versiyonu da yayınlanıyor internette…

Ve haliyle “anadilimde” Patrick Cockburn okumak, boş zamanlarımın “işleri” arasında…

Son günlerde ünlü Ortadoğu uzmanı yazar, İngiltere’yi de sık sık yazıyor…

Tabii ki “Kovid 19” meselesini…

-*-*-

İrlanda kökenli Cockburn, “Peş peşe gelen fiyaskolar halkı Johnson yönetiminin planları konusunda kuşkucu yaptı” başlıklı çok ilginç bir yazı yazdı.

Neden ilginç?

Çünkü, “KKTC yöneticilerinin de vatandaşlarının da merakla okuması gerekiyor” da ondan.

-*-*-

Cockburn, bu yazının girişinde, şu bilgiyi veriyor mesela:

“’Five O’Clock Follies’, Vietnam Savaşı sırasında ABD ordusunun var olmayan zaferlerini ve çılgınca abartılmış düşman zayiatını duyurmasıyla nam salan basın brifinglerine verilmiş bir isimdi…”

-*-*-

Saat Beş Revüsü!

Five O’Clock Follies bu anlama geliyor…

Bu konuda, bizim yöneticilerin de çok dikkatli olması lazım…

Olmayan zaferler ve çılgınca abartılmış bazı konuları bir kenara bırakmak lazım.

Halka, topluma “gerçekleri” propagandaya gerek duymaksızın aktarmak lazım…

-*-*-

Çünkü çok fazla fiyasko yaşanıyor!

Uçak olayı fiyaskoydu!

Toplumun yüzde 95’i o olayın gerçek bir skandal olduğundan emindir.

-*-*-

Türkiye ile imzalanan protokoller fiyaskodur.

Gelmeyen ve olmayan para fiyaskodur.

Bitmeyen projeler fiyaskodur.

Bizi bekleyen bir yığın tehlike fiyaskodur.

-*-*-

Sağlık Bakanımız Dünyalar iyisi bir insan olabilir, çoğunlukla Doğal gelişmelerle atlattığımız ve çok başarılı bir “salgın dönemi”nin özellikle “Pandemi Hastanesi” kısmı, daha çok verilen sözler açısından, yapılan açıklamalarla da renklenmiş bir “sirk” fiyaskosudur.

Neredeyse tüm cambazların yere çakılmasıdır!

-*-*-

Sabaha kadar skandalları, fiyaskoları sıralayabiliriz.

Küçüklü – büyüklü onlarca fiyaskomuz vardır.

Sadece Kovid 19 özelinde, hükümetin alamadığı kararlar – yapamadığı işler açısından değil, KKTC’yi “bağımsız bir demokratik devlet” olarak ele alacak olursak, Doğu Akdeniz’deki doğal gaz gelişmelerinden tutun, müzakere sistemimizde ve Türkiye ile ilişkilerimizin tümünde “fiyasko” bulmak çok “ucuz” ve “kolay” bir iştir.

-*-*-

Cockburn diyor ki, “…Boris Johnson’ın pandemiyle başa çıkmaya çalışmasını takip etmek, gitgide Pembe Panter filmlerinde Müfettiş Clouseau’yu canlandıran Peter Sellers’ı izlemeye benzedi…”

-*-*-

Bir komedi filmden bahsediyor…

Çok dikkatli olmak lazım…

Müfettiş Clouseau’yu canlandıran Peter Sellers, müthiş bir aktördür ve bu filmler, hayran kitlesine hayran katmıştır.

-*-*-

Siyasette “Müfettiş Clousseau” pozisyonuna düşmek; hiç bir siyasetçinin “seçmen” sayısına “seçmen” katmaz!

-*-*-

1 Temmuz!

Gerçekten heyecanla beklenen bir tarih…

Açılıyoruz!

Ama KKTC’nin özel şartlarından dolayı; “… A Kategorisi”ne aldığımız ülkeleri, B Kategorisi’nden işleme tabi tutacağız!

Tam bir fiyasko!

Tam bir yalan hali!

Tam bir kafa karıştırma meselesi!

Neden?

Kardeşim, “KKTC’ye herkes Güney ile aramızdaki geçiş noktalarından ve Türkiye’den gelmeyecek mi?”

O zaman, bu kategori ayrımı yapmak, tam bir “Saat Beş Revüsü” olmuyor mu?

Herkes mi “Müfettiş Clouseau?”

-*-*-

Cockburn şöyle yazıyor: “… Johnson ve bakanları, Kovid-19 gibi gerçek bir krizle karşı karşıya kaldıklarında her konuyu Britanya bayrağıyla paketleyebildikleri o günlere özlem duyuyor gibi görünüyor.”

-*-*-

Çok muhteşem bir saptama!

Ve bize yüzde yüz uyuyor!

Biz sadece “olası 1 Temmuz sonrası kaosunu” değil; 1958’den beri her fiyaskoyu, her skandalı, her hırsızlığı, her yolsuzluğu, her hatayı, her siyasi çaresizliği, her ahlaksız biat tavrını hep aynı şekilde, “bayrakla” örtmüyor muyuz?

-*-*-

Lider veya liderler, hiç bir konuda, lideri olduğu toplumun çıkarları söz konusuysa, “zavallı” duruma düşmemeli!

Tüm “liderim” diyenlerimiz için geçerlidir bu durum…

Cockburn bu konuda (Johnson için) şunları yazıyor: (Biz kendi liderlerimiz açısından düşünebiliriz).

“… bu kadar zavallı bir lider böylesine ciddi bir krizde uzun süre dayanamayacak… Tıpkı Macbeth’teki gibi gitmek zorlaştığında… şöyle hissedecek: ‘Artık unvanı ona bol geliyor; tıpkı cüce bir hırsızın devden çalıp giydiği giysiler gibi.’”

-*-*-

İyi Pazarlar…