19 Temmuz 2019’da çalıştığım Diyalog Gazetesinde, aşağıdaki yazıyı yazmışım. Dün arşivleri tararken çıktı karşıma. Aynı yazıyı bir kez daha paylaşma gereği hissettim. Yazının bitiminde neden böyle bir şeye gerek duyduğumu da yine belirteceğim…

“Yarım asırdır aynı sorular, aynı manşetler ve aynı açıklamalarla geldiğimiz nokta ortada. Artık “farklı” dilden, farklı pencereden olaylara bakmak gerekiyor. Kafaları biraz yenilemek gerekiyor, biraz dünyalı gibi davranmak gerekiyor.  Lefkoşa Sanayi Bölgesi ile ilgili hiç yazmadıysam son 20 yılda 200 kez yazı yazdım, TV’de program gerçekleştirdim. Ama gel gelelim bu konuda bir arpa boyu yol alamadık, alacak gibi de durmuyoruz.

Çünkü kendi çöplüğümüzdeki farelerden hiçbir farkımız yok. “Çöplüğümüz elimizden gitmesin, biz bu çöplük içinde ne tırtıklayabilirsek kardır” anlayışı hepimize yerleşmiş bir durum. Ne gelen ne de gelecek olan “Ben bu sanayi bölgesini” işin ehli birisine veya özel sektöre veyahut Kıbrıs Türk Sanayi Odasına vereyim anlayışı yok, olmayacakta. Bunu göremeyeceğiz bu gidişle.

Bu ülkede bunu gerçekleştirebilecek vizyona sahip siyasetçi, o siyasetçiye yön verebilecek misyon sahibi bürokratlar olmadı, olmayacakta.

Bizdeki küçük hesaplar, var olan düzenin devamından, statükonun korunmasından yana. Hatta biz statükoyu yıkacağız diyenlerin bile bunun tam tersini yaptığını birçok kere şahit olduk. O yüzden zaman zaman, aynı haberleri temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze koyacak gazeteler. Dün bir gazete bugün başka bir gazete aynı haberi servis edecek. Bu dediklerimi de bugün ben yarın başkası yazmaya devam edecek bu ülkede… (Diyalog Gazetesi,19 Temmuz 2019)

Sevgili okurlar, gördüğünüz gibi aradan iki yıl gibi bir süre geçmesine karşın bu konuda nede herhangi başka bir konuda en ufak bir adım bile atılmamış.

Yazıda da dediğim gibi “atılmayacak” da. Çünkü bu ülkede,  bunu gerçekleştirebilecek vizyona sahip siyasetçi, o siyasetçiye yön verebilecek misyon sahibi bürokratlar olmadı, olmayacakta…

Tüm sistemler teker teker çöküyor. Maalesef benim gibi KKTC’yi savunan ve siyasette “milliyetçi” çizgide bile olanlar artık bu yapının savunulacak bir tarafı kalmadığını çok net olarak görebiliyorlar.

Eğer KKTC’yi savunacaksak ve hala daha “kendi devletimiz diye ortada dolaşacaksak, sadece devlete sözle sahip çıkmak yerine artık bu devletin sistemindeki “arızları” da çözmek zorundayız…