Yeni Bakış gazetesinden Eniz Orakcıoğlu'nun haberine göre; tiyatro, sahne sanatları arasında en önemli ve o derecede de zor ve zahmetli olanlarından biri. Ülkemizde yıllardan beri bir avuç yürekli insan tarafından sürdürülen Tiyatro sanatı, sanat ve sanatçıya önem veren ülkelerin aksine, Ada’nın kuzeyinde zor şartlar altında yaşatılmaya çalışılıyor. Yeni Bakış, 27 Mart Tiyatro Günü nedeniyle bu sanata baş koyan sanatçıların görüşlerine başvurdu.

Tiyatro sanatçıları ne dedi ?

Devlet Sanatçısı Erçağ;

“Yanmış tiyatro ülkemizin aynasıdır”

Devlet Sanatçısı, Tiyatro Yönetmeni ve Oyuncusu Doğan Erçağ, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nün önemine dikkat çekerek, “Tabi ki özelde sanata, genelde kültüre ayrılan pay, ilgi ve alaka maalesef yeterli değildir diye düşünüyorum. Örnek olarak Devlet Tiyatrolarının 19 yılı aşkın yanmış binasını gösterebiliriz. Bilindiği üzere özelde sanat, genelde kültür bir devletin aynasıdır ve devlet tiyatrosunun 19 yıldır küllerinin halen savrulmamış olması, yapılmaması ve atıl durumda kalması da çok üzgünüm ama bizim aynamızdır” şeklinde konuştu.

“Seyirci baş tacımız”

Seyircinin baş tacı olduğunu vurgulayan Erçağ, “Çok değer verdiğimiz bu seyircinin de tiyatroya olan ilgisi bana göre çok büyüktür. Tiyatro ile ilgili ve alakalı birçok derneğimiz, okuldaki müsamerelerde katkı sağlayan birçok öğretmenimiz de var. Bunların yanında, Belediye Tiyatromuz ve elinden geleni yapmaya çalışan bir Devlet Tiyatromuz mevcut. Ama tiyatro bağlamında yürekten bir devlet politikasının özelde sanata, genelde ülke kültürüne daha büyük katkı sağlaması önemli bir noktadır. Kısacası, 19 yılda devlet tarafından devasa binalar yapılırken, bir devlet tiyatro binasının yapılmaması da tiyatroya olan ilginin ne kadar olduğunu gözler önüne sermektedir” dedi.

Tiyatro Sanatçısı Nevzat Şehitcan:

“İzleyici çok azdır”

 Tiyatro Sanatçısı Nevzat Şehitcan ise, Dünya Tiyatro gününün global bir anlatım olduğuna dikkat çekerek, “Esas olan tiyatronun işlevidir. 20-30 yıl önce Dünya Tiyatro Günü’nde bir metin hazırlanır ve o metni bütün tiyatrolar okurdu. Ama daha sonra her ülke kendi metnini, kendi tiyatrosunu hazırlayarak bu geleneği farklılıkla sürdürdü. Bugün artık tiyatronun işlevi, ülkenin ekonomik, politik ve sosyal kalkınmasıyla gider mi, gitmez mi? Tiyatronun verdiği mesajlar, halka ulaşır mı, ulaşmaz mı? tartışılabilir. Güney Kıbrıs’ta yüzde 15-20 civarlarında tiyatro izleyicisi olduğunu biliyoruz, ama maalesef bizim ülkemizde tiyatro izleyicisi çok azdır bunu nüfusa vurduğumuzda bu sayının çok az olduğunu söyleyebiliriz” dedi.

“Nitelik olarak iyiye gidiyor”

Ülke standartlarına bakıldığında ise, tiyatronun durumunun iyiye gittiğini vurgulayan Şehitcan, “Kısacası tiyatro nitelik olarak, oyun, oyuncu ve sahneleme olarak ülkemizde iyiye gitmekte, ama seyirci kapasitesi olarak azdır ve sabit bir seyirci kitlesi vardır. Örneğin Eylül ayında yapılan tiyatro şenliğinde 12-13 oyun oynanır ve 600-700 kişilik salon dolar ama, biz her oyunda aynı insanları görüyoruz. Bu durumun etkenleri olarak da televizyonları, yarışmaları, dizileri sayabiliriz” diye konuştu.

“Tiyatrolar atıl vaziyettedir”

Devletin, ülkenin eğitim, sağlık gibi sorunları ile başa çıkamadığını, bu nedenle tiyatro ile hiç başa çıkamayacağını belirten Şehitcan, “Devlet, tiyatroya gereken ilgiyi göstermemektedir. Ülkemizdeki tiyatrolar atıl vaziyette, belediye tiyatrosu harabe gibi dururken, 19 yıl önce yanan devlet tiyatrosunun hala onarılmaması devletin bu alanı ne kadar önemsediğini ortaya koymaktadır. Tiyatro yoluna eylem yapılacak olsa veya bu konuda çağrı yapılsa eylemde 100 kişi zor toplanır” diye konuştu.

Tiyatro Sanatçısı Kıymet Karabiber:

“Kutlanması gereken günlerden biridir”

LTB Kültür, Sanat Şube Amiri, Tiyatro Sanatçısı Kıymet Karabiber de, Dünya Tiyatro Gününde tüm sanatçıların tiyatro için gereken istekleri ulaştırma şansını elde ettiklerini belirterek, “27 Mart bizim günümüzdür ve bizim bayramımızdır, bu özel günde bizim konuşmamız gerekir. Biz yıllarca Belediye Tiyatrosu olarak siyasilere çeşitli mesajlar göndererek, tiyatronun daha da ileriye gidebilmesi için büyük mücadeleler verdik ve vermeye devam edeceğiz. Mücadelemizi verirken, LTB Başkanı Mehmet Harmancı’nın inancı ve Sanat Yönetmenimiz Aliye Ummanel’in çabası ile Bandabulya sahnesi açtık. Bu da bizim için yeni bir umut olmakla beraber bugün Bandabulya’da oyunumuzu sahnelemeye hazırlanıyoruz. Öte yandan savaşların ve açıların yaşandığı bu günde, 27 Mart Dünya Tiyatro Gününü kutlamak ne kadar doğrudur bilmiyorum ama, kutlanması gereken günlerden biri olduğunu düşünüyorum” dedi.

“Maddi anlamda destek olunmalı”

Seyirci yönünden tiyatroya müthiş bir ilgi olduğunu vurgulayan Karabiber, “Ben hem bizim sahnelediğimiz oyunlarda, hem de gerçekleştirdiğimiz festivallerde nitelikli ve köklü bir tiyatro seyircimiz olduğunu görmekteyim. Bunun yanında, her sahnelediğimiz oyun eğer kapalı gişe sahnelenebiliyorsa bu seyircinin yoğun ilgisi var anlamına gelmektedir. Devletin burada yapması gereken ise tek bir şey var, o da sadece tiyatroya değil ülkemizde kültür sanata maddi anlamda destek olmasıdır” şeklinde konuştu.

Devlet Tiyatrosu oyuncusu Cevahir Caşgir:

“Devlet figüran bile değil”

Devlet Tiyatrosu oyuncusu Cevahir Caşgir ise, Dünya Tiyatro Günü’nün bütün insanlığın günü olduğunun altını çizerek, “27 Mart Tiyatro tanıtımı farkındalığını yaratmak için vardır, çünkü tiyatro her gün seyircisi ile buluşmaya ve onlara dokunmaya çalışan bir sanat dalıdır. Biz oyuncular olarak bunu her gün yaşıyoruz, bu nedenle de bugün bizim günümüz değildir. Bu günde seyircilerle bir kez daha buluşarak onlara bir kez daha tiyatroyu sevdirmek, tiyatronun varlığını göstermek amacıyla buluştuğumuz özel bir gündür” diye konuştu.

“Devlet rolünü yitirdi”

Devletin rolünü yitirdiğini ve figüran olarak bile tiyatroda olmadığını vurgulayan Caşgir, “19 yıldır sahnesiz bir tiyatro ve ülke olduğumuz için devletin herhangi bir rol üstlendiğini ya da destekçi olduğunu düşünmüyorum. Biz de devlet tiyatrosu olarak seyirci ile buluşmak için çok zor bir savaş veriyoruz. Öte yandan bu nedenle yitirdiğimiz bir seyircimiz var, süreklilik sağlayamadığımız için de nerde ne olduğunu takip edemeyecek kadar yılgın bir seyircimiz var. Doğal olarak onların da yurt dışından gelen ünlü oyuncuları merakla gidip izlediklerini gözlemliyoruz. Haksızlık da edemeyiz çünkü yıllardır tiyatroya gelen, izleyen ve çocuklarına da aşılamaya çalışan bir izleyici kitlemiz olduğunu da söyleyebiliriz” dedi.

Tiyatro Yönetmeni ve Oyuncusu Hüseyin Köroğlu: 

“Avrupa’da tiyatro su içmek gibidir”

Tiyatro Yönetmeni ve Oyuncusu, Tiyatro Aşhk’ın Sanat yönetmeni Hüseyin Köroğlu da, tiyatronun ilk çağdan bu güne varlığını sürdürdüğünü anımsatarak, “Dünyanın var olduğu günden beri varlığını sürdüren tiyatro, ilk insanla başlamıştır. Hayvanları avlamaya giden ilk insanlar hayvan kürklerini üstüne alıp taklit yaparak avlanmayı sürdürmekte ve böylelikle tiyatronun ilk adımları atılmaktaydı. Ben ileriye gitmek isteyen toplumların sanatı daha çok tercih etmesi gerektiğini savunuyorum, çünkü sanatın varlığının hâkim olduğu topraklarda demokrasinin, barışın ve insan haklarının üst seviyede olduğunu gözlemliyorum. Dünyaya ve özelliklede Avrupa’ya baktığımızda, tiyatronun oralarda su içmek gibi bir ihtiyaç olduğunu görmekteyiz. Tiyatroya gitmediği zaman insanlar hayat damarlarının kesildiğini hissederler. Öte yandan Sanatın egemen olmadığı toplumlara baktığımızda da ne yazık ki kargaşa, savaş ve kaos vardır ki bu duruma da Ortadoğu örnek gösterilebilir. Bu noktada sanatın, hele ki 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nün çok kıymetli olduğunu söyleyebilir ve tiyatronun değerinin daha çok bilinmesini umut edebiliriz. 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde (Bugün), Gazi Mağusa’da Rauf Raif Denktaş Kültür ve Kongre Sarayı’nda kendi kurduğumuz Tiyatro Aşhk’la Esaretten Özgürlüğe adlı oyunumuzun perdesini açacağız” dedi.

“Birçoğunda gereken ufku göremiyorum”

KKTC’de tiyatroya ilginin olmadığını da vurgulayan Köroğlu, “Var olan koşullara baktığımızda bizim ülkemizde taş atan çok ve taş atan çok olduğunda da bahçeye ağaç ve çiçek ekmek zorlaşıyor. Bu noktada ivedilikle yapılması gereken bu işin yasasının çıkarılması, bunun yanında da topluma tiyatronun ne kadar değerli ve kıymetli olduğunun çeşitli etkinliklerle kanıtlanması önemli noktalardır. Öte yandan 19 yıldır devlet Tiyatrosunun yanmış hali ile atıl durumda durması ve bu konuda bir şey yapılmaması da devleti ilgilendiren diğer bir konudur. Sivil Toplum Örgütleri devletten bir şeyler istedikleri zaman yürüyüşler ve eylemler gerçekleştirmektedir, umut ederim ki bir gün de tiyatro binası için yürürler ve o binayı bizim için yapın diye çağrıda bulunurlar. Kısacası devletin yapacağı çok şey var, ama bunların yapılabilmesi için de ufku olan siyasilerin Meclis’te yer alması gerekiyor, ama ben birçoğunda bu ufku göremiyorum.”