Bu başlık benim değil…

Çaldım…

Ertuğrul Özkök, dünkü Hürriyet gazetesindeki yazısında “başlık” olarak kullandı.

-*-*-

Haşaaa haddimizi biliyoruz elbette!

Kendimizi oralarda görecek halimiz elbette yok ama Özkök’ün yukarıdaki başlıkla kaleme aldığı yazıda bahsettiği The New York Times adlı ünlü Amerikan gazetesindeki makale benim de ilgimi çekmişti…

“Activists and Ex-Spy Said to Have Plotted to Discredit Trump ‘Enemies’ in Government” başlıklı bu makalede anlatılanları Özkök muhteşem özetledi…

-*-*-

Başlıktaki cümle son derece çirkin…

Özkök, “pespaye” diye niteliyor başlığı ve “başlamadan”, özrünü diliyor…

Ben de diliyorum…

-*-*-

Abiciğim, ablacığım fazla uzatmaya gerek yok; “gizli servisler” hatta bazı kişilerin kurduğu bazı gruplar; bazı önemli kimselerle ilgili olarak bilgi toplamak, onların görüşlerini öğrenmek ve belki de dönüp onlara karşı her türlü şantajı yapabilmek için “bazı kadınları” kullanıyorlar…

İngilizce başlıkta denildiği gibi ya da, “bazı düşmanların güvenilirliğini (Kredibilitelerini) ortadan kaldırmak” maksadıyla, her türlü oyunu yapabiliyorlar.

-*-*-

Olay bundan ibaret…

Amerika’da da Donald Trump, gerek muhaliflerine, gerekse yanındaki kişilere bu tür tuzaklardan kurmuş.

“Ne düşündüklerini” öğrenmek istemiş ve onları zayıflatmak amacını gütmüş…

-*-*-

Tabii gerek orijinal yazı gerekse Ertuğrul Özkök’ün muhteşem anlatımından hareketle; bu tür olayların ülkemizde de var olup olmadığını düşünmek istedim…

-*-*-

Bazı dönemlerde bazı “vatandaşlarımız” da benzer tuzaklara düşmüş olabilir mi?

-*-*-

Şimdi Dünya’da “kadın casus”larla ilgili çok fazla film izlemişsinizdir…

Mata Hari var mesela…

Anna Chapman…

Hatta en ünlülerinden biri herhalde Ethel Rosenberg’tir…

-*-*-

Evet ne yazık ki, büyük olasılıkla, “büyük siyasetçi” pozundaki büyük adamlar; kadınlar karşısında “çözülüyor” olsa gerek ki; bu konudaki senaryolarda baş kahraman “erkek ve kadın”lar; genellikle “devlet adamı ile kadın casus” oluyorlar!

-*-*-

Kadın – erkek ayrımı yapmak istemem; oraya düşmek de istemem ama Dünya’daki ve belki de ülkemizdeki tüm benzer olaylarda erkek mutlaka ya siyasetçidir, ya kumandandır ve kadın da kesinlikle çok güzel ya da çok seksidir…

Veya, kadın yerine “para” bulunmaktadır!

-*-*-

Bir zamanlar Londra’da bir “aşırı milliyetçi” abiyle sohbet etmiştim…

İsmi lazım değil!

“Bir zamanlar Kıbrıs” veya “Bir zamanlar Kıbrıs’ta” diye film ya da dizi senaryosu yazacak olsam, bu hikayeyi mutlaka yazardım.

-*-*-

İnanıp inanmamak size kalmış bir şey…

Neyse bu “aşırı milliyetçi” ağabey, 1963 - 21 Aralık tarihinde olaylar başladığı zaman, Rum bir kadın sevgilisi olduğunu anlatmıştı…

“O kadından aldığım tüm bilgileri bizimkilere aktarmıştım” demişti…

Elbette inanmıştım!

Hatta hala inanıyorum!

Ama KKTC’ye geldiğim bir tatilde, konuyu yakından tanıdığım eski bir “Teşkilat” ağasına aktardığım zaman; o ağadan ters bir hikaye işitmiştim!

-*-*-

Teşkilat ağasının iddiası şuydu:

“… Bahsettiğin adam, 1965’te Kıbrıs’tan kaçtı… O dönemde Teşkilat üyesi olup da Ada’dan çıkacak kimse olamazdı! Peki neden kaçmıştı hiç düşündün mü? Çünkü bizim adam, kadından bilgi topluyorum derken, aslında kadın O’ndan tüm bilgileri alıyordu ve bizimkiler çok kızmıştı… Korkup kaçtı” demişti…

-*-*-

Amacım kimseyi suçlamak değil!

Sadece bu tür olayların, varlığından bahsetmek için bu örneği aktardım…

Elbette “bizim adam”, “Rum kadından” bilgi aldığına inanıyordu ama “bizimkiler”, aynı fikirde değildi ki “ülkeden çıkış yasağı varken, o kişi kaçacaktı”…

-*-*-

Aradan yıllar geçti…

Bir dönem, siyasetimizin zirvesindeki karakterler neredeyse toptan değişti!

Yenilendi!

Bu değişiklik üzerinden de yıllar geçtiği günlerde ben hala İngiltere’deydim…

-*-*-

İngiltere’de, resmi bir toplantıda, Türkiyeli çok “önemli” bir adamla tanıştım…

Ahbap olduk…

Toplantı dışında da birlikte kahve içtik…

Hatta O’nu alış verişe götürdüm…

“Pub”a gitmeyi ve bira içmeyi teklif etmiştim; “ben alkol içmem” demişti…

“Doğrusu, uzun yıllardır, içmeyen kimse ile karşılaşmadım” demiştim; Türkiye’de artık içmeyenlerin iktidarda olduğunu hatırlatmıştı.

Bahsettiğim kişi de “o içmeyenler” arasındaydı…

“Bazı erkekler, alkol içmeyi ve kadınlarla ilişki kurmayı bilmezler; o erkeklerden siyasetçi olmaz” diye ilginç bir ders verdi…

-*-*-

Anlattıkları çok ilgimi çekiyordu…

Dünya’dan ve Türkiye’den birkaç örnek verdi…

Bizim ülkede de “kadın” karşısında “zayıf” düşen ya da “düşürülen”leri sıraladı…

İnanılmaz ve işittiğim zaman tüylerimi diken diken eden bilgiler aktarıyordu…

Çok ciddi siyaset değişikliklerinin yaşandığına inandığım bir dönemle alakalıydı anlattıkları!

-*-*-

Siyasette, özellikle de bizimkisi gibi daha Doğulu geleneğin hakim olduğu coğrafyalarda, hiçbir şekilde güçsüz duruma düşmeyecek siyasetçi bulmak çok kolay değildir.

-*-*-

İlla ki “kadın” ya da “erkek” casusların kurbanı olmak, oyununa gelmek değildir anlattığım…

Ne olursa olsun, hiçbir siyasetçinin, hiçbir çıkar grubuna, kişisine, adamına, kadınına, iş insanına, “gebe kalmaması”dır asıl olan!

-*-*-

Ve bunun için de şeffaf, hesap verebilir, doğru, dürüst siyasetçi şarttır…

Var mı?

Hala bozulmayanlar vardır ama sayıları fazla değildir.

Çok üzgünüm.