Özkan Yorgancıoğlu’nun CTP Genel Başkanlığı’na seçildiği kurultayla ilgili ilk izlenimlerimi dün aktarmaya çalışmıştım.

Yeni Genel Başkan’ın ateşten gömlek giydiği hususunda da bir değerlendirmede bulunmuştum.

Özkan Yorgancıoğlu’nun, temel siyaseti “Kıbrıs’ta Çözüm ve Barış” olan bir partide, bu hususta ciddi sıkıntı yaşayacağını düşünmüyorum.

Neticede CTP’de kimsenin kolay kolay elleyemeyeceği derinlikte bir “Kıbrıs siyaset” geleneği vardır ve Başkanlar da bu siyasetle, - harfiyen olmasa bile – çok büyük ölçüde uyumlu çalışır.

Bu noktada üslup farklılıkları bile deprem yaratır ki, yakın geçmişte bu eksende tartışmaya girenler, “birtakım tabulardan teğet geçmenin daha hayırlı” olacağını da bilirler.

Başkan’ın esaslı mesai harcaması ve bana göre gün 24 saat üzerinde çalışarak fikir üretmesi gereken üç önemli ana başlıktan en önde geleni, – diğer ikisini de daha sonraki yazılarımda ele alacağım – bence şu sorudadır:

- 24 Nisan 2004 sürecinde ciddi sarsıntı geçiren ancak yıkılmayan ve yıkılmadığı için de tahkimatını çok daha fazla kuvvetlendiren STATÜKO, yani mevcut sosyo-ekonomik ve siyasi sistem, yani adaletsiz ve acımasız rejim karşısında CTP’nin izleyeceği net politika ne olacaktır?

* * *

Tabii “CTP özeleştiri yapsın, ondan sonra karşımıza çıksın” şeklinde, mevcut rejim ve onun iktidardaki siyasi manivelası UBP kaynaklı olarak kamuoyuna pompalanan bir propaganda söz konusudur bugün… UBP’nin hâlihazır iktidardaki günahlarını gizleme amaçlı, bayatlamış, kokuşmuş ve de artık insana baygınlık getiren bu propagandaya CTP yönetimin net bir dille son vermesi ve kamuoyunun, UBP tarafından acımasız bir şekilde sürüklendiği “geçmiş CTP iktidarı fobisinden” öncelikle kurtarılması gerekmektedir.

Eğer CTP’nin beş yıllık iktidar döneminden kalma bir özeleştiri yükümlülüğü varsaydı kamuoyuna;

Parti Başkanlığı ve yönetim kademelerindeki değişimlerin gerçekleştiği 23. CTP Kurultayı olduğu gibi bir özeleştiridir ve böyle de kabullenilmelidir. Hem kamuoyu tarafından hem de hala UBP kaynaklı propagandaların bilinçaltı etkilerini taşıyan bazı CTP’liler tarafından…

Yeni Başkan Yorgancıoğlu, bu konuda kitle psikolojisini de çok iyi bilen uzman profesyonel bir ekiple çalışarak, kamuoyu nezdinde partisine yüklenen bu acımasız “geçmiş iktidarın günahı” propagandasını ve “enkaz” edebiyatını yerle bir etmek durumundadır.

* * *

Şimdi… Tüm sorunların, Kuzey Kıbrıs’ta UBP’nin kurduğu ve 1980’li yılların ortasından itibaren devletin omurgasına bir hançer gibi soktuğu mevcut siyasi rejimden, yaygın deyimiyle “statükodan” kaynaklandığını düşünen bir gazete yazarı olarak öyle inanıyorum ki;

Tüm dünyada toplumsal değişim ve devinimlerin önde gelen dinamosu olan Sol parti geleneğinden hareketle, yeni dönemde de CTP’den toplumun sorunlarına yönelik “değişim” hamleleri beklenmektedir.

Gençleşen parti meclisi, daha yüksek oranda kadın katılımı ve en nihayet parti başkanının değişmesi de bunun kanıtıdır.

Lakin Yorgancıoğlu’nun “değişim” anlayışını doğrusu merak etmiyor değilim…

Şu acımasız adaletsiz rejim kökten değişmeden, şu kokuşmuş ve 1974 sonrası yağma ve vurgun düzeninin derebeyleri tarafından oluşturulan sosyo-ekonomik ve siyasi sistem olduğu gibi, tüm mekanizmalarıyla ortadan kaldırılmadan;

Yani “statüko” yerle bir edilmeden;

Salt bir iktidar değişimiyle değişim sağlanabileceğine mi inanmaktadır Yorgancıoğlu;

Yoksa, “yeter arkadaş 24 Nisan 2004’de Rum ‘oxi’sinden dolayı küsüp statüko karşıtı mücadeleyi yarım bıraktık. Ancak bu statüko tümüyle yıkılmadan, CTP’nin iktidara gelmesiyle de, kolay kolay birşey değişmeyecek, sonunda geçmiş iktidar dönemindeki gibi rejimin propaganda ve saldırılarıyla yeniden iktidardan götürüleceğiz, sadece iktidarı değil, rejimi de değiştirmek, yarım bıraktığımız işi tamamlamak için yola çıkacağız” mı diyecek?

Statüko ise ya çözümle yıkılır, ya da Kuzey Kıbrıs’ın iç dinamiklerinin rejim karşıtı mücadelesinin yükseltilmesiyle…

Çözüm ihtimalinin eğer biraz uzak olduğu düşüncesi varsa CTP üst yönetiminde, yolu yok, derhal kolları sıvayıp Kuzey Kıbrıs’taki rejim karşıtı mücadeleyi yükseltmek durumundadırlar.

Salt iktidar değişimiyle hiçbir şeyin değişmeyeceği, üstelik rejimin daha da “aşılanıp”, tahkimatını güçlendireceği gerçeği ise, CTP’nin yeni yönetiminin geçmiş iktidar deneyiminden çıkaracağı en önemli ders olacaktır.