Hayko Cepkin, arabeskten türküye dillerden düşmeyen şarkıları yeniden yorumladığı ‘Beni Büyüten Şarkılar' isimli albümüne yönelik eleştirilere, “Geçmişimizde Neşet Ertaş'lar, Âşık Veysel'ler, Müslüm Gürses'ler var. Bunları görmezden gelemeyiz.” sözleriyle cevap verdi. Yapmak istediklerini yolundan şaşmadan yaptığını söyleyen Cepkin, "Bir fantezim kaldı o da sahneye paraşütle inmek" dedi.

Zaman'dan Ali Pektaş'ın sorularını cevaplayan Cepkin'in açıklamaları şöyle:

Bugüne kadar genellikle kendi şarkılarınızı söylediniz. Tamamen cover bir albüm yapma fikri nasıl gelişti?

Hayko Cepkin: Bu fikir bende hep vardı. On bir yıl önceki röportajımda ileride arabesk, türkü ya da cover bir albüm yapmak isterim demişim. Sözümü tuttum ve bu albümü yayınladım.

Albümü yapmak neden bu kadar uzun sürdü?

Cover kültürü bana göre bilindik şarkıları yapıp popülerliğini kazanmak üzere bir matematik değil. Genelde herkes yapar, işe de yarar hatta ticarî gol olur. Ben bu ticarî matematiği kullanmayıp insanlara kendi yolumu göstermek istedim.

Bu risk değil mi peki?

Büyük bir risk. Güzelim şarkıları paramparça edip yamultabilirsin. İnsanlar yapacağın bu muydu der. 11 sene içinde sürekli not alarak ilerledim. 30-35 şarkı üzerinde çalışıp en uygun dokuzunu çıkardım.

Albümdeki şarkıları seslendirenler önemli isimler. Cesaret ister bunları söylemek…

İyi makam bilgisi gerekiyor. Bunun hakkını vereyim istedim. Şarkı zaten seviliyor, dört akor üstüne koyup gitarları geri alıp ufak ufak söylemek saygısızlık olurdu.

Albümün adı ‘Beni Büyüten Şarkılar'. Büyüdü mü Hayko Cepkin?

İçim hâlâ çocuk ama bence büyüdüm. Babam bile artık sen büyüdün dedi. (Gülüyor)

Keşke albüm kapağındaki gibi ana rahminden hiç çıkmasaydım dediğiniz oldu mu?

Öyle bir şansım olsa çıkmazdım herhalde.

Albümde türkü de var, arabesk de, Anadolu rock da… Bu ülkede büyüyen bir neslin özeti gibi…

Karmaşası aslında çünkü şarkıların profiline baktığın zaman hepsinin hakim olduğu bir yıl ve fikir var. Hepsi bir yere sesleniyor ama birbiri içinde tezat sesler de bulunuyor. Bundan yirmi yıl sonra albümüme bakanlar o dönemlerde neler yaşadığımı, neler anlatmak istediğimi ve o dönemin müzikal değerlerini bulabilir.

Bazı rockçılar, “Biz arabesk söylemeyiz, bazıları ağlak rock yapıyor.” gibi çıkışlarda bulundu. Siz böyle bir topa girmediniz...

Girmem. Metal müzikle tanıştığım ve bu türde idealist olduğum dönemlerde o kaosun içinde yuvarlandım. Fakat yaş ilerleyip de ne olduğuna aklımın ermeye başladığı zaman doğrular ortaya çıkıyor. Senin kökenin ve geri dönüşün bu topraklara ait olan müziğin olduğu yerde. Geçmişimizde Neşet Ertaş'lar, Âşık Veysel'ler, Müslüm Gürses'ler var. Bunları görmezden gelemeyiz. Ben de gençliğimde Led Zeppelin ve Metallica kültürüyle büyüdüm. Bu beni besledi ama yaş ilerledikçe dinlemek istediğin kendi müziğin oluyor.

Biraz da olgunlaşmayla ilgili o halde bu seçim.

Evet, zaten biz buna olgunluk albümü diyoruz. Yirmili yaşlarda yaptığım her şey için çok mutluyum. Bunun için ekibime, zihnime, düşünceme teşekkür ediyorum. Şimdiki yaşım bunları değil başka şeyleri yapmak istiyor. Belki daha elektronik şarkılar yapabilirim. Bir gün bitmedim ben deyip daha sert bir albüm yapayım diyebilirim. Belki bana bir şey katmayacak ama kime ne. (Gülüyor)

Dinleyici kitleniz çok değişken. Sizin tarzınızda müzik yapan biri için çok da alışılmış bir durum değil. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Sanırım çok kurallı oynamadığımdan kaynaklanıyor. Röportajda ya da televizyon programında bile kurallı cümle dağarcıkları dediğimiz stiller var. Ama benim hangi soruya ne cevap vereceğim kestirilemez. Bu tavır, yaptığım ve marjinal olarak adlandırılan müzikle zıt aslında. Ama bu zıtlık da ilgi çekici ve insanları araştırmak zorunda bırakıyor. Neden 33 yaşında ölümden bahsediyor, neden aşk şarkılarıyla dalga geçiyor, neden saçları böyle… Bir merak hali var. Bu da zaman içinde idolleşiyor ve sıkı takipçi kazanan bir durum haline geliyor.

İşin güzeli de sizin bunun için ekstra bir şey yapmıyor olmanız değil mi?

(Gülüyor) Tabii. Ben hiç özel bir şey yapmadım, tam tersi yaptığım her şey beni seyirciden uzaklaştıracak hamleler.

Sizi seven çok seviyor, sevmeyen hiç sevmiyor. Ama sevmeyen tam olarak neden sevmediğini bilmiyor. Bu garip bir durum değil mi?

Evet. (Gülüyor) Mesela son dönem çıkan yazılara bakıyorum. ‘Cover albümü yapmamalıydı. Şarkıları çok güzel söylemiş ama yakıştıramadım. Keşke kendi şarkılarını söyleseydi.' gibi enteresan şeyler var. Birader sen ne dediğinin farkında mısın? Benyaşımı almışım yani değişime uğrayan kişi ben değilim. Hayatımın bir rutini var ve o rutinde ilerliyorum. Değişenler aslında genç olanlar. Sen kendinin ne kadar değişip değişmediğine bakmalısın bence.

Siz de zaten herkesi yakalama derdinde değilsiniz sanırım…

Aynen öyle. Kimseyi kovalamıyorum. Ben de seyircimi seçiyorum. Beni neden sevdiği veya sevmediğini bilmeyen ve fikir yürütemeyen adamın bana faydası yok. Bu adamı sadece bilet satacağım bir müşteri olarak görmeyi arzu etmiyorum. 11 senedir neredeyse tüm konserlerim dolu geçiyor. Biletsiz konser yapmamın sebebi kendi seyircimi oluşturabilmek. İsteyip gelecek konserime. Ben de aldığı biletin hakkını iade edeceğim.

Sürekli marjinal müzisyen olarak lanse ediliyorsunuz...

Marjinal değil çok doğalım.

Diğer sanatçılarla aranız nasıl?

Çok dostum var. İyi adam çok camiada. Ya yaptığı işle ya da şirketinin ondan istemesiyle farklı davrananlar var. Ben fikirlerimi şirkete direten bir adam olduğum için kimse bana yön vermiyor. Her toplantım şöyle geçiyor: Şu ay albümü çıkarıyoruz, ikinci klibi şu zaman şu şarkıya çekiyoruz, dağıtımları şöyle yapacağız diyorum. Bu benim yolum. Tavsiyelere de kapalı değilim ama kuralları kendime göre uygulamayı tercih ediyorum.

Kuşadası'nda yaşıyorsunuz. Oraya yerleşme sebebiniz neydi?

İstanbul çok sıkıcı, kötü. Burası fabrika. Bu fabrikanın kokusunun üstüme sinmesi gerekmiyor. İşimi yaptıktan sonra döndüğüm yerin huzurlu olmasını istedim. Burada üretimim tükenmeye başladı. Üretemez, düşünemez, yorgunluktan çalışamaz hale geldim. Sokakta rahatça yürüyebiliyorum. Şapka takmak zorunda değilim.

Bugüne kadar hep farklı ve ekstrem şeyler yaptınız. Hâlâ yapmak istediğiniz bir şeyler var mı?

Yapmak istediklerimi yolumdan şaşmadan yapıyorum. Bir fantezim kaldı o da sahneye paraşütle inmek.

Planınız var mı peki?

Benim adım Hayko ise bunu yapacağım. Görüştüğüm bir-iki iş var. Çözülmez bir iş değil. Eninde sonunda yapacağız.