Vücudumuzun şekere ihtiyacı var. Fakat bunu doğal yollarla, yani sebze ve meyvelerden almamız, en doğru yol. Beyaz şeker tüketimi ise oldukça zararlı. Şeker gıdalarda birçok formda bulunuyor ancak en zararlı olanı GDO’lardan üretilmiş beyaz şeker türü. Aşırı beyaz şeker kullanımı ile vücudumuzda onarılmayacak hasarlara sebebiyet verebiliriz.  Bazı insanlar ise şekeri hayatlarından tamamen çıkarmış durumda. Şeker yemeyen bu insanların bildiği bir şeyler var. İşte bildikleri şeyler...

Alkol kadar zararlıdır

Şeker ile vücuda giren glikoz ve fruktoz ihtiyaç fazlası karaciğer üzerinde alkol ile aynı etkiyi yaratıyor. Hasar gören karaciğer, kendini vücuda aşırı kilo aldırarak ve verdirerek gösteriyor.

Göbek ve bel yağlarını artırıyor

Şeker vücutta yağlanmanın birincil sebebidir. Fruktoz içeren içecekler bel çevresindeki yağları arttırarak diyabet ve kalp hastalıklarına sebebiyet verir. Ek olarak sürekli yeme arzusu ve uykusuzluk sorunları da görülebilir.

Kalbe zarar verir

Şeker kullanımı kalp hastalıkları riskini yüksek oranda arttırıyor. Şeker, kalbin kan pompalama mekanizmasını etkiliyor. Meydana gelen sorunlar sadece bunlarla da kalmıyor, kötü kolesterol de yükseliyor.

Bağışıklık sistemi zayıflar

Aşırı şeker tüketimi sonrasında vücudumuz hastalıklara karşı güçsüzleşir; parazitlere, virüslere ve bakterilere yenik düşer. Günümüzdeki şeker kullanımını düşündüğümüz zaman bağışıklık sistemimizin yarı performansla çalıştığı kanısına varabiliriz.

Ömrünüzü kısaltır

Yapılan araştırmalar aşırı şeker tüketiminin kronik diyabet riskine, kansere, kalp hastalıklarına sebebiyet verebileceğini göstermiştir.

Kronik hastalıklara sebebiyet verir

Aşırı şeker tüketimi vücuttaki insülin miktarını artırmaktadır. İnsülin ise pankreasta kan şekerini yükselten bir hormondur. Şeker tüketildiği zaman bu hormon pankreasta üretilmeye devam eder. Kronik olarak yüksek olan insülin; vücudun mineral dengesinin bozulmasına, bağışıklık sisteminin bozulmasına, kansere, sivilceye, konsantrasyon problemlerine, vücuttaki yağ asidi miktarının artmasına, yumurtalık kanserine, magnezyum emiliminin yavaşlamasına, gözlerin zayıflamasına, duygusal tepkilerin dengesizleşmesine, kandaki E vitaminin azalmasına, alerjilere ve katarakta neden olabilmektedir.