Karadayı'nın Songül'ü Leyla Lydia Tuğutlu, dün vizyona giren komedi filmi İçimdeki Ses'te aşkın peşinden cesurca koşan Ayşıl'ı canlandırıyor. Erkeği zekanın çekici kıldığını söyleyen Tuğutlu müzikten ve yemekten anlayan erkekleri beğeniyor.

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın meşhur dizeleri ne güzeldir: "Leyla... Ela gözlü bir çöl ahusu. Saçları bahtından daha siyahtır." Leyla Lydia Tuğutlu da şiirde anlatılan Leyla kadar güzel bir kadın, tam bir ahu. Sokakta yürürken insanlar dönüp bakıyor edasına. Konuşurken söylediğini dinletiyor karşısındakine. Üstelik sadece güzel değil, akıllı ve çalışkan da. Tuğutlu 25 yaşında ama bu genç yaşına pek çok iş sığdırmış bir isim. Eski bir Türkiye güzeli, sunuculuk ve dizi oyunculuğundan sonra ilk defa bir komedi filmiyle izleyiciyle buluşuyor. Tüm gözyaşlarını Karadayı'da akıtan Tuğutlu İçimdeki Ses'te Ayşıl rolünde bu sefer güldürüyor. 

- Teklif size nasıl geldi? 

- Her şey çok hızlı gelişti. Ağustos başında filmden haberdar oldum. Tanışmaya gittim. Ertesi gün oyuncu seçmeleri vardı. Engin Günaydın'la bir deneme çekimi yaptık. Aynı gün içinde kabul ettim. En fazla bir hafta sonra setteydim. 

- Daha önceden tanışıyor muydunuz Engin Günaydın'la? 

- Hayır. Takip ettiğim, çok sevdiğim bir oyuncuydu ama tanışmıyorduk. 

- Serenay Sarıkaya'nın rolü reddettiği konuşuldu. Haberdar mısınız konudan? 

- Değilim. Öyle şeyler çok konuşuldu ama beni ilgilendirmiyor... Filmin bir parçası olduğum için çok memnunum.

SULU ZIRTLAK KOMEDİ SEVMEM 

- Nasıl bir film oldu sizce? 

- İçime sindi. Beni heyecanlandırmayan senaryoları kabul etmiyorum zaten. Bu yaz çok sinema teklifi geldi. Neredeyse hepsi komediydi. Hiçbirini beğenmedim. Sulu zırtlak komedilerden hoşlanmıyorum. Hem seyirci hem de oyuncu olarak bakıyorum.

- İlk defa bir komedi filminde oynuyorsunuz. Ne hissettiniz öncesinde? 

- Çok cesaretim yoktu. Hep dram oynamıştım. Komedi oyunculuğunun nasıl olduğunu bilmiyordum. Ama iyi ki yapmışım diyorum şimdi. 

- Farklı mı komedi oyunculuğu? 

- Aslında çok farklı değil. Komedide de karakterler ne kadar gerçeğe yakınsa o kadar güzel bir iş çıkıyor. İşin matematiği biraz daha farklı. 

- Ayşıl'la benzer yönleriniz var. O da yurtdışında doğmuş. Karakter olarak da benziyor musunuz? 

- Senaryoyu ilk okuduğumda benden farklı bir karakterdi. Oynadıkça ortak yönlerimiz olduğunu fark ettim. Ayşıl farklı kültürlerle büyümüş bir kız. Bunun getirdiği özgürlük var üzerinde. Özgür ruhlu, alımlı, cana yakın ve eğlenceli. Özgüveni yüksek. Beni insanlar üç sezondur Songül olarak izliyor. Bu filmdeki hallerime şaşıracaklar. Ayşıl kendisinden bambaşka biri olan Selim'e aşık oluyor. Selim ondan büyük, onun tam tersi hayatta pasif, kendi halinde bir yazar. Ayşıl onun kelimelerine ve zihin oyunlarına aşık oluyor. 

- Gerçek hayatta pek de mümkün olmayacak bir aşk değil mi bu? Siz yaşar mısınız böyle bir aşk? 

- Neden olmasın? Böyle ilişkileri yadırgıyoruz belki ama yaşanıyor bunlar. Bu kadar yaş farkı olmasa daha iyi olur elbette. Benim de erkekte çekici bulduğum şey zekadır. Müzikten ve yemekten anlayan erkekleri beğenirim. 

- Çirkin de olsa aşık olabilirsiniz yani? 

- Evet, olabilirim. 

İÇİME SİNMEYEN BİR İŞİ PARA İÇİN ASLA KABUL ETMEM

- Kariyer basamaklarında nasıl bir noktada görüyorsunuz kendinizi?
- Olduğum noktadan mutluyum. Aralar vererek ilerledim oyunculukta çünkü üniversiteyi bitirmek istiyordum. Bitti sayılır. 

- Bundan sonra ne yapmak istiyorsunuz? 

- Komedi oynamayı çok sevdim. Devam etmek isterim. Önümüzdeki yaz yeni bir sinema filmi çekmek istiyorum. Ama bambaşka bir karakter olursa... İçime sinmeyen bir işi para için asla kabul etmem. Kesinlikle acelem yok. Uluslararası projelerde oynamak isterim. Ortak yapımlar ilgimi çekiyor. Bağımsız filmlerde rol almak, festivallerde yarışan işlerde olmak istiyorum.

ÇOCUĞUMLA BİRLİKTE BÜYÜMEK İSTİYORUM

- Nasıl tanışmışlar annenizle babanız? 

- Babam Almanya'da okumaya gitmiş. Okulu bitirdikten sonra çalıştığı iş yerinde annemle tanışmışlar. Babamın ailesi İstanbul'da olduğu için burada yaşamak istemiş. Ben beş yaşındayken birlikte Türkiye'ye gelmişler. Türkçe'yi babaannemle annem arasında tercümanlık yaparak ve Türkçe şarkılar söyleyerek öğrendim. Babam bana kasetler alırdı, onları ezbere söylerdim baştan sona. Bahçeli bir evde, hayvanlarla iç içe büyüdüm. Televizyon ve bilgisayar başnı da değildim. Sokakta oynayan bir çocuktum. Bisiklete biner, yara bere içinde eve gelirdik. O dönemi yaşayan şanslı azınlıktanım. Çocuğumu da böyle yetiştirmek istiyorum. 

- Bir röportajınızda 30 yaşına gelmeden evlenmek istiyorum dediğinizi okudum. Anne de olmak istiyorsunuz. Nasıl gidiyor planlar? 

- Planların bu yönde. Anne olmayı çok istiyorum. Gerçi bunlar pek planlanarak olmuyor. İçimden gelen bu. Belli de olmaz. Çocuğun da genç ve enerjik bir annesi olması önemli. Erken yaşta çocuk sahibi olmak, çocuğumla birlikte büyümek istiyorum. 

- Güzellik sırrınız var mı? 

- Her şeyi dengeli tüketiyorum. Karbonhidrat ve yağdan uzak duruyorum. Yoga ve pilates yapıyorum. Bir de yeni şeyleri hemen denerim. Argan yağı saça iyi geliyor diye duydum. Hemen kullandım. 

- Çalışmadığınız zamanlarda neler yaparsınız? 
- Konserlere gitmeyi seviyorum. Kimse olmasa da Beyoğlu'nda canlı müzik yapan grupları dinlemeye giderim. Evde kitap okumaktan, film seyretmekten hoşlanırım. Arkadaşlarım gelsin, yemek yapalım isterim. 

- En beğendiğiniz oyuncuyu akşam yemeğine davet edecek olsanız kimi çağırırdınız? 
- Tereddütsüz Johnny Depp. Çok beğeniyorum. Bağımsız bir ruh. Seçme özgürlüğünü kullanıyor. Oscar adaylığı peşinde koşmuyor. Değişik karakterler oynuyor. Onlardan korkmuyor. Her role giriyor. Onu izlerken ilham alıyorum.

YANINIZDAKİ KİŞİ KALBİNİZDEKİ KİŞİ OLUYOR

- Songül de Ayşıl da aşık olup, aşkının peşinden giden karakterler. Neden size böyle roller geliyor acaba? 

- Songül biriyle nişanlanıp başka birine aşık oldu. Hayatta yanında duran adama kaydı gönlü. Gerçek hayatta da böyle olmuyor mu zaten? Kim yanınızdaysa o kalbinize de giriyor. Songül Osman'a aşık şimdi.

TÜM GÖZYAŞIMI DİZİDE AKITIYORUM

- Ünlülükle aranız nasıl? 

- Çok meraklı değilim. Sevmediğim ortamlara girmem. Tanınmak, sevilmek, güzel şeyler duymak çok iyi hissettiriyor. En güzeli de sokaktaki teyzelerin tepkisi. O zaman yaptığın işin bir yere ulaştığını, inandırıcılığı olduğunu anlıyorsun. 

- Mükemmel bir günü nasıl tarif edersiniz? 

- Kötü haberler almadığım bir gün mükemmel sayılır benim için. 

- Hayattaki en büyük başarınız ne sizce? 
- Başarı sayılır mı bilemiyorum ama Miss Turkey'de Türkiye güzeli seçilmem bana hayatın en önemli hediyesi galiba. Tüm kariyerimin doğrultusunu değiştirdi. 

- Annenizle aranız nasıldır? 

- Birbirimize çok benziyoruz, o yüzden de çok çatışıyoruz. Ben biraz dağınık biriyim. O ise çok düzenli. 

- En son neye ağladınız? 

- Normal hayatta pek ağlayamıyorum. Tüm gözyaşlarımı dizide akıttığım için ağlayamıyorum daha doğrusu. Çok ağladığım sahnelerden sonra yıprandığımı hissediyorum. Ama bu işin iyi olmasını sağlıyor. 

- En sevdiğiniz kitap nedir?

- Dostoyevski'nin Yer Altından Notlar adlı romanı.

YURTDIŞINDA BÜYÜMEK AVANTAJ

- Yurtdışında doğmuş ünlüler devrindeyiz. Kerem Bürsin, Yasemin Allen, Meryem Uzerli ve siz... Neden sizce? 

- Onların ebeveynleri arasında yabancı var mı bilmiyorum ama benim annem Alman. Fiziksel olarak da farklıyız. Melez olmak Batılı bir hava getiriyor insana. Bir başka avantajımız da yurtdışında büyüyen bir insanın farklı yaşam biçimlerine aşina olması. Hayatta daha rahat davranıyor. Daha özgür oluyor. Bu işte bu büyük bir avantaj. Doğal, egolarından arınmış olmak önde başlamanızı sağlıyor yarışa.