Duygu Alan

Ülkemizde 16’sı kırma kum çakıl, 11’i mozaik taşı, 6’sı yapı taşı, 2’si alçı taşı, 1’i de dere, kum ve çakıl işletmesi olmak üzere 36 adet taş ocağı işletmesi faaliyetlerini sürdürüyor.

Taş ocağı işletmelerinin işleyiş metodu, çevre örgütlerinin ve duyarlı vatandaşların tepkisine neden oluyor. Çevreciler, taş ocağı işletmelerinin işleyiş metodu ile ortaya çıkan manzarayı  “Yüz yılın felaketi” diye yorumluyor.

İşleme metodu ile Kuzey Kıbrıs’ın simgesi olan Beşparmak Dağları’nı ciddi şekilde tahrip eden taş ocakları, doğanın yapısını da alt üst ediyor.

Taş ocaklarının faaliyeti sebebi ile yüzlerce ağaç kesiliyor, işletmelerden yayılan toz yüzlerce ağacın kurumasına sebep oluyor.

Yerleşim yerlerine yakın yerlerde faaliyet gösteren taş ocakları ise hem doğaya hem insan sağlığına hem de bitkilere zarar veriyor.

Zararları saymakla bitmiyor

Ülkemizde 2 milyon 651 bin metrekarelik alana sahip taş ocakları işleme metodu ile doğaya ciddi zararlar veriyor. İşletmelerin faaliyeti nedeniyle yüzlerce ağaç kesiliyor. Yüzlerce ağaç, taş ocaklarından çıkan toz nedeniyle kuruyarak telef oluyor.

Taş ocaklarının yerleşim yerleri ile iç içe olmaları da ayrı insan sağlığını ciddi şekilde tehdit ediyor.

Taş ocaklarından giden toz nedeni ile insanlar nefes almakta güçlük çekiyor. İnsanlar, kapı pencere açamıyor, sokakta rahatça gezemiyor.

Yerleşim yerlerine yakın mesafede faaliyet gösteren taş ocaklarında, dağı patlatma işlemi esnasında işletmeye yakın evler de zarar görüyor.

Birçok evin pencere camı kırılıyor, bazı evlerin duvarlarında da patlamaya bağlı yer altı sarsıntısı sebebi ile derin çatlaklar oluşuyor.

Taş ocaklarına ait kamyon ve tırların yollara döktüğü kum ve çakıllar ise trafikte can güvenliğini tehdit ediyor.

tas-ocaklari-2-e1461564615806.jpg

Genel denetim henüz başlamadı

Taş ocaklarının denetim ve kontrollerinin sağlanmasını hedefleyen Bakanlar Kurulu tarafından onaylanan “Taş Ocakları Düzenleme ve Denetleme Tüzüğü” ise 24 Kasım 2015 tarihinde Resmi Gazetede de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Tüzük yürürlükte olmasına rağmen taş ocağı işletmelerinde genel denetim henüz başlamadı.

Özhür: Denetleme Kurulu yeni atandı

Jeoloji ve Maden Dairesi Müdür Vekili Ayşe Özhür,  “Taş Ocakları Düzenleme ve Denetleme Tüzüğü” çerçevesinde kurulan Denetleme Kurulu’nun henüz atandığını belirterek Denetleme Kurulu’nun taş ocaklarında denetimlerine en kısa sürede başlayacağını açıkladı.

Taş ocaklarını tüzük gereği her 15 günde denetleyecek teknik nezaretçilerin de atamasının henüz yapıldığını kaydeden Ayşe Özhür, “Bundan sonra taş ocağı işletmeleri her 15 günde bir olmak üzere ayda iki kez bir teknik nezaretçi yani maden mühendisi tarafından denetlenecek. Taş ocağı işletmelerinde yapılan bu denetimler neticesinde ortaya çıkacak raporlar ile ilgili de Jeoloji ve Maden Dairesi tarafından Bakanlar Kurulu’na bilgi verilecek” dedi.

Özhür, mevzuata aykırı davranan taş ocakları işletmecileri için tüzük neyi gerektiriyorsa aynen yapılacaktır” diye konuştu.

Çobanoğlu: Yasa güncellenmeli

Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Yasemin Çobanoğlu, taş ocağı işletmelerinin rutin olarak denetimlerinin yapılması gerektiğinin altını çizerek Taş ocaklarının denetim ve kontrollerinin sağlanmasını hedefleyen“Taş Ocakları Düzenleme ve Denetleme Tüzüğü” çerçevesinde Denetleme Kurulu’nun oluşturulmasının olumlu bir olay olduğunu kaydetti.Çobanoğlu, 1960 yılından beri yürürlükte olan, taş ocakları ve madenlerin işleme kurallarını belirleyen Fasıl 270 Maden ve Taşocakları Düzenleme Yasası’nın da günlenmesi gerektiğini söyledi.Taş ocakçılığının ÇED kapsamına alınması gerektiğini kaydeden Yasemin Çobanoğlu, “Sektörde alınacak her olumlu kararı desteklemeye hazırız. Geçmiş hükümet döneminde denetleme ile ilgili bir çalışma başlatılmıştı. Yeni hükümet döneminde de taş ocağı işletmelerinin işleyiş metotlarının nasıl olması gerektiği konusunda baskı oluşturmaya devam edeceğiz” dedi.

“İşletmeler çevreye uyumlu çalışmıyor”

Yasemin Çobanoğlu, ülkemizde faaliyet gösteren taş ocağı işletmelerinin çevreye uyumlu çalıştırılmadığını dile getirdi.Çobanoğlu, rehabilitasyon ile ilgili yasal mevzuat eksikliği de olduğuna vurgu yaparak “Örneğin taş ocakları basamak sistemi ile çalıştırılır ve bu sistemde teraslama gerekirse yapay toprak dökülerek ağaçlandırma yapılır. Böylece hem görüntü kirliliği denen olay ortadan kalkar hem de rehabilitasyonu sağlanır. Rehabilitasyon çalışması son aşamaya gelindiğinde değil de çalışma devam ederken yapılmalıdır” dedi.Çobanoğlu,  rehabilite yapılırken çevre emniyetini de sağlamak gerektiğini ve yine taş ocağının ıslah edilip doğaya kazandırılması ve eko sistemin güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.

tas-ocaklari-21-e1461564571172.jpg

“Yeni taş ocağı işletmesine karşıyız”

Yasemin Çobanoğlu, Karayolları Dairesi’nin kullandığı taş ocağının ise artık rehabilite edilemez durumda olduğuna vurgu yaparak devletin bu konuda elini taşın altına koyarak ivedilikle bir çözüm üretmesi gerektiğini söyledi.Yeni taş ocaklarına izin verilmesine de karşı olduklarını kaydeden Çobanoğlu, “Bugüne kadar ulaşabildiğimiz en fazla ihtiyacımız 18 bin ton civarındadır. Faaliyette olan taş ocaklarının kapasitesi ise 30 bin ton olduğu bilinmektedir. İhtiyaç analizine göre, yeni işletmelerin açılması çok uygun değildir.  Hatta bazı taş ocaklarının birleştirilmesi de daha doğru bir karar olabilir” dedi.Yasemin Çobanoğlu, denetimlerin de daha etkin olması gerektiğini bu bağlı olarak ilgili bakanlık ve Çevre Dairesi’nin mevzuata aykırı işleyen işletmelere daha caydırıcı cezalar uygulaması gerektiğini söyledi.