Üniversitenin Fındıklı'daki yerleşkesinde yapılan mezuniyet töreninde sahneye çağrılan ilk öğrenci olan Aktarı, mezuniyet belgesini fakültenin dekanı Mahmut Bozkurt'tan aldı. Aktarı, arkadaşlarıyla beraber törende kep de fırlattı.

1931'de Edremit'te doğan, ilkokulu burada, ortaokulu ise ailesinin işlerinin bozulması nedeniyle İstanbul'da bitiren Aktarı, Cumhuriyet Kız Lisesi'nden, 1945'te Çapa Öğretmen Okulu'na geçiş yaptı, okulun enstitüye dönüşmesiyle de öğretmen diplomasıyla mezun oldu.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü'ne girmek isteyen ancak mezun fazlalığı gerekçesiyle Fransızca Bölümü'ne kayıt yaptırmak zorunda kalan Aktarı, okula başlayacağı gün babasını kaybedince okulu bıraktı ve çalışmak için 17 yaşında öğretmen olarak Erzincan'ın Refahiye İlçesi'ne atandı. Burada bir yıl öğretmenlik yapan, yaz tatilinde istifa ederek İstanbul'a dönen Fatma Mihriban Aktarı, İstanbul'da babasının çalıştığı şirketin matbaasında işe başladı. Matbaadaki müdürlerden birinin tavsiyesiyle hayali olan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'ne 1951'de başvuru yapan Aktarı, resim bölümüne kabul edildi ve hem çalışıp hem de okumaya devam etti.

Aktarı, okula devam mecburiyeti şartının konması, iş yoğunluğu ve maddi sorunlar nedeniyle okulu tekrar bırakmak zorunda kalınca, eşinin şeker fabrikasında işe girmesiyle yeniden öğretmenliğe dönerek Anadolu'nun bir çok ilinde çalıştı. İstanbul'da da 20 yıl öğretmenlik yapıp, 2 erkek çocuk dünyaya getiren Aktarı, aynı dönemde Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi'ni de bitirdi ve 1988'de emekli oldu.

"Bu okula gelmek için kaç sene bekledin?"

Emekli olduktan sonra, 2011'de öğrenci affıyla ilgili bir haberle tekrar okumaya karar veren Aktarı, oğlunun Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi'nde doçent olan bir arkadaşının yardımıyla arşivden dosyasını buldurdu ve 61 yıl sonra 2011'de okuluna başladı.

Fatma Mihriban Aktarı, mezuniyet töreninde AA muhabirine yaptığı açıklamada, okula başlamasından bu yana 4 senenin çok hızlı geçtiğini söyledi.

Okula başladığı ilk günlerde uyum sorunu yaşadığını belirten Aktarı, şunları kaydetti:

"Okuldan eve döndüğümde çantamı fırlattım attım. 'Artık okula gitmeyeceğim' dedim. Eşim kızdı. Ben 'Gitmeyeceğim, o çocuklarla okuyamam' dedim. Eşim razı olmadı ve 1 ay daha devam etmemi istedi. Ben okula döndüm ama çocuklarla uyum sağlayamıyordum. Geçen 61 senede yeteneğim sıfıra inmiş. Bir hocamın yanına gidip 6. günde okula devam edemeyeceğimi söyledim. 'Sen bu okula gelmek için kaç sene bekledin' diye sordu? '61 sene bekledin, 6 günde bırakacaksan bu olamaz, aklından çıkar" dedi. Öğrenci arkadaşlar ilk başta herkes kendi başına çalışırdı. Birlikleri beraberlikleri yoktu. Herkes yalnız yaşayan bir atölyeydi. Sonra o atölyeden ateş parçası gibi bir atölye çıkardık."