Özge Kizir

KKTC’nin AB standartlarını hayata geçirmeye hazır olmadığını vurgulayan Ekonomi Turizm Eski Bakanı Derviş Kemal Deniz, KKTC’de, büyük eksiklikler olduğunu, dolayısıyla AB’nin şartlarına uymakta oldukça zorlayacağını ifade etti. 

Ekonomi Turizm Eski Bakanı Derviş Kemal Deniz Haberal Kıbrıslı gazetesine yaptığı açıklamada, Kıbrıslı Türklerin AB standartlarında çalışmaya hazır olmadıklarını söyledi. “Bunu kesinlikle söyleyebilirim. AB standartlarına hazır değiliz. Rum tarafıyla eşit olalım derken AB standartlarına ulaşmakta çok büyük eksikliğimiz vardır. Bu durum her sektörde hissedilebilir. Devletin işleyişinden bakın işletmelerin işleyişine kadar çok büyük eksikliklerimiz var” diyen Deniz, bu durumun aşılması için uzun bir çalışma sürecine ihtiyaç olduğunu söyledi.

“Güneyde, krizin ardından pozitif neticeler alındı…”

Rum tarafının, AB’ye geçişin bedelini çok ağır bir şekilde ödediğini kaydeden Deniz şöyle konuştu:

“Fakat ağır ödese bile, o dediği bedele karşılık işte 3-4 yıl önce çıkan ekonomik krizin arkasından artık çok pozitif neticeler çıkmaya başladı. Kuzeyde turizm çok geriye giderken, güneyde korkunç derecede artış gösterdi. Demek ki AB’nin getirdiği sistemler ve prensiplerin oturmasıyla birlikte krizlerden çıkma da çok kolay oluyor. Sağlam temeller üzerine oturuluyor. Biz öyle sağlam temeller üzerine oturmadığımız için ve her zaman bir sıkıntımız olduğunda bir baba gelip bize yardım ettiği için hiç böyle bir sıkıntı görmedik ama her zaman Türkiye’nin bizimle işbirliği içinde olacağını göz önünde bulundursak dahi, kendi ayaklarımız üzerinde durmamız gereken bir ekonomiye sahip olmamız gerektiğini bilmeliyiz. AB’ye girecek olmamızın getireceği şartların bizi daha da zorlayacağına eminim ama bunun için çok çalışabiliriz.

“Bu mentaliteyle gidersek kolay olmayacak”

Avrupa içerisinde, Kıbrıs çok küçük bir ülke olmasına rağmen iki bölge ve bölgesel gelişme böyle çok küçük ülkelerde zor uygulansa dahi iki farklı etnik kökenli insanlardan ve topluluklardan oluşacak bir devletin iki ayrı devletten ayrı bir devlet oluşacağı temelinde de bölgesel ekonomik bazı avantajlar sağlayacak bir provizyon yaratılması lazımdır. Kıbrıslı Türkler hem güçlensinler hem de Kıbrıslı Rumlar yavaş yavaş Kıbrıslı Türklerle bir ortak olarak çalışacaklardır. Yoksa yarın sabah düğmeye bastığımızda bu mantaliteyle gidersek bizim için bu çokta kolay olmayacaktır.” 

“Realist olmamız gerekiyor”

Büyümenin KKTC için çok önemli olduğunu vurgulayan Deniz, çözümdeki en önemli konulardan bir tanesinin de iki tarafının ekonomisinin eşit olması durumunu ifade etti. Devlet Planlama Örgütü (DPÖ) tarafından hazırlanan Orta Vadeli Programı değerlendiren Deniz, Güney Kıbrıs’a yetişmek için çok yol kat edilmesi gerektiğini vurguladı. Deniz, “Büyüme KKTC için çok önemlidir. Çünkü bununla beraber birde liderler arasında bir görüşme vardır. Bu çözümde en önemli konulardan bir tanesi de iki tarafın ekonomisinin eşit olmamasıdır. KKTC ekonomisi Rum tarafına göre 3/1 yani kişi başına düşen gelirler 1/2,5 gibi bir rakam olarak görülüyor. Bu durumda gösteriyor ki bizim bayağı yol kat etmemiz lazımdır. Onun için belirlenen rakamın yüzde 5’tende daha büyük olması gerekir. Realist olmamız gerekiyor. Yüzde 5 olsun diye biz söylesek bile, bunun realisttik bir rakama gelmesi lazımdır. Onun için yüzde 5 olarak görülen bana göre realist görülmüştür. Her ne kadar ben onu ideal olarak görmesem de, çok daha hızlı büyümesi lazımdır” şeklinde konuştu.

“Finans bulunmalı…”

Ülkeye katkı sağlayacak finansların bulunması gerektiğini belirten Deniz, “Çok daha fazla fon bulunarak, çok daha büyük projeler yapılarak, finansın bulunması gerekiyor. KKTC, ekonomik olarak geçmişte yüzde 18’lere varan büyümeler gösterdi. Sonra büyüme eksilere düştü.İmkânsız değildir yeter ki o ivmeyi ve ekonomide ki o büyümeyi doğru ekonomik politikalarla yapmamız gerekir. Onun için yüzde 5 realist gibi görünse de, hedeflenmesi gereken yüzde 5’in üzerine çıkılmasıdır. Çünkü yüzde 5’in üzerine her çıkıldığı noktada biz, Güney’i yakalamada yol kat etmiş oluruz. Bakalım bu birazda ekonomi idaresine bağlıdır. Ekonomi yönetime bağlıdır ve mümkün olduğu kadar kaynakları yurt içi veya yurt dışı olsun kaynakları artırmakla olur” ifadesini kullandı.

“Faizin düşürülmesi gerek…”

Faiz oranlarının düşürülmesinin, ülkedeki ekonomik yatırım ortamının teşvik edilmesi konusunda çok önemli bir enstrüman olduğunu vurgulayan Deniz sözlerini şöyle sürdürdü: “Biraz da ülke içerisinde yaratmak istediğiniz aktiviteye bağlıdır. Siz eğer yatırımı daha çok teşvik etmek isterseniz, otomatikman faizleri düşürürsünüz. Çünkü daha kolay ve ucuz kredi alabilen insanlar daha fazla kredi alarak daha fazla yatırım yapma imkanına sahip olurlar. Ancak geçen 2015 içerisinde ekonomide konuşulan en önemli konulardan bir tanesi döviz kurlarının artışıydı. Döviz kurlarının artışıyla beraber faizin yükseltilmesi gündeme geldi. Çünkü merkez bankasının döviz artışına karşı en büyük enstrümanlarından bir tanesi döviz artışını yükseltmektir. Yani bilhassa Türk Lirasında faiz oranlarını yükseltmektir. Siz TL’deki faiz oranlarını yükselttiğiniz zaman insanların TL’ye kayması daha çok mümkün olur. Dövizlerde talep azaldıkça bu sefer dövizde olan yükselmede bir bakıma dengeleniyor. Şimdi bugünlerde herkes faizi düşürelim diyor. Bencede faizi düşürmek çok önemlidir ve ekonomik aktivitenin en önemli hareketlerinden bir tanesidir. Bence düşürülmesi de gerekir. Fakat unutmayalım ki ülkemizde ikide bir çeşitli gerek iç olaylar gerekse dış etkenler neticesinde TL’de devamlı oynamalar oluyor. Faiz oranlarının ne olacağı konusunda bir belirsizlik ortaya koyuyor. Faiz oranlarının düşürülmesi ülkedeki ekonomik yatırım ortamının teşvik edilmesi konusunda çok önemli bir enstrümandır. Dediğim gibi ülkenin şartları da buna uygun mu değil mi ona da bakmak lazımdır. Yalnız faiz oranlarını indirmekle bu iş olmuyor. Çok daha farklı durumlarda ortaya çıkarmak gerekiyor. Çok çeşitli ekonomik dinamikleri de devreye sokmak lazımdır.” 

“Umutluyum…”

Çözüm sürecine her zaman umutlu baktığını vurgulayan Deniz, “Çözüm sürecinde, Kıbrıs’ta bir çözüm olması konusunda her zaman umutlu olan kişilerden biriyim. Çözülmesi de gerektiği inancındayım. Çünkü KKTC’nin dünyadan en azından siyasal yönden izole edilmiş durumu, çok ideal bir durum değildir. Hem Kıbrıs Türk işadamları olsun, hem de burada çalışanlar olsun yani yaşayan herkes bu belirsizlik dolayısıyla zaman zaman krizlerle karşılaşabiliyor. Çok da istikrarlı bir ekonomik yapıya ulaşamıyoruz. Arada bir sıkıntılar oluyor ve siyasi yapıların etkisinde bulunuyoruz. Çözüm, Dünyanın Kıbrıs’ın kuzeyine yatırım yapmasına büyük imkân verir. Kıbrıs’ta bir çözüm isteklerimiz ve umutlarımız ne kadar gerçekleşir veya gerçekleşmez buna bakmak lazımdır” şeklinde konuştu.

“Kıbrıslı Rumlarla Türkler arasında gizli bir rekabet vardır”

Deniz, sözlerine şöyle devam etti: “Çözümü aramaya devam etmemiz ve mutlu olmaya devam etmemiz lazım ama burada bir ekonomi yönünden Kıbrıslı Rumlarla Türkler arasında ‘bu ülkede ekonomik güç kimin elinde olacak’ konusunda gizli bir rekabet vardır. Bunu kabul etmek lazımdır. Bilhassa Rumlar bunu açık açık ortaya koyuyorlar. Kıbrıslı Türkler de bu konuda korkuyorlar. Şimdiye kadar tabiki Kıbrıs’ın tek sahibi veya yöneticisi kuzeyinde ve güneyinde kaynaklarının, yatırımların, denizlerinin, dağların, taşların ve herşeyin sahibi olarak görünen Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türklerle kuzeyde oluşacak olan bir ekonomik yapıyı paylaşmaya hazır olup olmadıkları konusunda soru işaretlerim var. 

“Kıbrıslı Rumların hâkimliği Kuzey’de de devam ettirme arzuları sürüyor”

Çünkü bugün ortaya konan konuda ve yapılan planlamalarda bir çözüm sonrasında Kıbrıslı Rumların güneyde yaptıkları aktiviteleri aynı hâkimlik ve aynı yönetim şekliyle kuzeyde de devam ettirme arzuları sürüyor. Bu, Kıbrıslı Türkler için ekonomik açıdan çok büyük bir tehlikedir. Çünkü Kıbrıs Türkü bu ülkede KKTC ile beraber veyahut 1964’ten başlayarak 1974 sonrasından etkili olarak kendi ekonomisini kurmak yönünde çok önemli adımlar attı. Bir ekonomi oluşturdu. Kendi işadamlarımız bugün ithalat veya ihracat yapabiliyor. Bu duruma gelmiş bir seviyenin ne kadar ekonomik yönden Rumlar kadar güçlü olmasa da açıldıktan sonra Rumlar seviyesine gelecek bir ekonomik yapıda bir imkân verilmesi lazım.

“Kıbrıslı Türklerin kendi ekonomilerini büyütmelerine imkân verecek şartlarını oluşturacak bir ekonomik yapı oluşturmaktır”

Rumlar, Kıbrıslı Türkleri bir rakip gibi değil de bir ortak gibi görmelerinin yavaş yavaş yerleşmesi gerektiğini ifade eden Deniz,“Bu mantalite yerleşmezse her şeyi ellerinden alacağız onlar bizim rakibimizdir değil de, onlarda bu ülkeninim kanlarını paylaşacaklar ortak bir şekilde bu mantalite yerleşirse bu çözümün ekonomik kısmı çok daha kolay olur. Bunu sağlamanın yolu da çözüm sırasında yapılması gereken, bir müddet yani belirli Kıbrıs Türk kuzeyinde ekonomik yapının Rum tarafına eşitlenmesine kadar Kıbrıslı Türklerin kendi ekonomilerini büyütmelerine imkan verecek şartlarını oluşturacak bir ekonomik yapı oluşturmaktır” dedi.

“Kendimizin yarattığı talebe göre bir piyasa oluşturduk”

Çok süratli bir şekilde hizmet sektörünün güçlendirilmesi gerekildiğini vurgulayan Deniz, “Kendimizin yarattığı talebe göre bir piyasa oluşturduk. 2003’te kapılar açılınca ve nüfusun bir kısmı güneyden bir şey almaya başlayınca o zaman kuzeyde de bazı şeylerin düzelmesi gerektiği üzerine bir baskı oluşmaya başladı. Fakat hala daha bu ülkede büyük bir nüfus vardır ama güneye geçemiyor. O nüfusun olması dolayısıyla yani kuzeyde yaşayan ve güneye geçemeyen nüfusun olması nedeniyle hala daha standartlarda büyük düşük var. Çünkü o insanlara farklı bir şey sunamadıkları için burada ne sunuluyorsa onu almaya yöneliyorlar. Halbuki o insanlarda güneye geçmiş ve farklı bir şeylerle karşılaşmış olsalar buradaki standartlar daha çok yükselmek zorunda kalacak. Çünkü taleplerin çok daha kaliteli olması üzerine insanlar talepte bulunmaya başlayacak. Çok süratli bir şekilde hizmet sektörünü güçlendirmemiz lazımdır” şeklinde konuştu.

“Siz adama 1 yıllık garanti verirseniz, güney de cebinden 2 yıllık garanti verirse herkes o tarafı tercih edecektir”

Deniz, sözlerini şöyle tamamladı: “Diyelim Güney’de bir Arçelik bayisi var, Kuzey’de de bir Arçelik bayisi varsa siz güneye karşı rekabet edeceksiniz. Bunu da hizmet kalitesiyle yükseltmek gerekiyor. Siz adama 1 yıllık garanti verirseniz, Güney de cebinden 2 yıllık garanti verirse herkes o tarafı tercih edecektir. Bu gibi şeyler vardır. O standardı getirmeniz gerekiyor. Bu durum olmasa da sizin bu standardı yakalamanız lazım çünkü o kişi sizden ekonomik olarak daha güçlü görünüyor ve daha büyük imkânlar sunuyor. Korunma derken biz yine aynı uykuya dalarsak ve saklanırsak, teşvikler ortadan kalktığı zaman biz yine aynı yerdeyiz demektir. Biz 3-5 seneyi çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Süre bittikten sonra biz bir gelişme gösteremezsek ve kapılar açıldığında ‘bize 5 sene daha ver’ diyemeyeceğiz. O zaman Arçelik bayisi Kuzeydeki Arçelik bayisinden çok daha fazla iş yapacak demektir.”