Aksu, “Devlet, trafik güvenliğini sağlamaktan yoksun. Toplum olarak kendimize düşen görevi yeterince yapamadığımız gibi, devletten de hak ettiğimiz trafik hizmetini alamadığımız aşikar” dedi.

ABD’nin California eyaletinde yaşayan ve sık sık KKTC’ye gelen, trafik kazalarının önlenmesi çabalarına katılan ve Trafikte Kazasız Yaşam Derneği’nin kurulmasına öncülük eden Aksu, dünyanın pek çok ülkesinde trafik sistemlerini de inceliyor. ABD’de ve değişik ülkelerdeki gözlemlerinden sonra KKTC’de trafik için “sınıfta kaldık” değerlendirmesi yapan Aksu, “Diğer ülkeleri görünce ülkem adına üzülüyor, kıskanıyorum” diyerek devleti ve toplumu sorguladı.

TAK muhabirinin trafikle ilgili sorularını yanıtlayan Trafik Mühendisi Taner Aksu, trafikte bugünkü durumun sorumlusunun hem toplum hem devlet olduğu görüşünde…

Aksu, “Kuzey Kıbrıs’taki en büyük problem, trafik güvenliğinin olmamasıdır çünkü bedeli ölümdür, ebedi sakatlıklardır, hiç iyileşmeyen toplumsal psikolojik bunalımdır ve akıl almaz mal kayıplarıdır” diye konuştu.

Taner Aksu, Trafikte Kazasız Yaşam Derneği’nin kazalara “artık yeter” demek ve trafik mühendisliğini, denetimi ve eğitimi getirmek ve başka anne ve babaların ağlamaması için kurulduğunu anlattı.

“KAZA DEĞİL ÇARPIŞMA”

Aksu, içinde bulunulan vahim trafik tablosunda toplumun üzerine düşeni yeterince yapamadığı gibi devletten de hak edilen trafik hizmetlerinin alınamadığının aşikar olduğunu belirterek, yolların ölüm tuzağına dönüşmesine bir türlü dur denilemediğini; KKTC’de meydana gelen kazalara kaza değil “çarpışma” demek gerektiğini söyledi.

Taner Aksu, kazanın insanın hiçbir sorumluluğu olmadan meydana gelen olaylar olduğunu, bile bile yapılan hatalardan kaynaklananlara “çarpışma” dendiğini kaydederek, KKTC’de “sürat, alkol veya uyuşturucu tesiri altında araç kullanmak, trafik kurallarına uymamak, cep telefonunda konuşmak veya mesajlaşmak, emniyet kemeri takmamak, yeterli sürüş eğitimi almamak hatta usulsüz ehliyet almak, saygısız ve sabırsızlık, yolların çağdaş standartlarda olmaması, yarım kalmış yolların ölüm tuzağı şeklinde bırakılması” gibi nedenlerin çarpışmalara yol açtığını anlattı.

1974’TEN BUGÜNE 1830 KURBAN

Kıbrıslı Türklerin, 1974’ten bugüne trafikte 1830 kurban verdiğini, bu rakamın 1963-74 arasındaki toplumlararası çatışmalardaki kayıplardan çok daha fazla olduğunu belirten Taner Aksu, haftada ortalama kayıtlı 75 trafik kazası meydana geldiğini; ölüm ve sakat kalma riskinin çok yüksek olduğunu, teknolojik gelişmeler sayesinde ölü sayısı azalsa da kaza sayısının azalmadığını anlattı.

Taner Aksu, “Çağdaş bir trafik sistemi, yıllardır tüm bilirkişi raporları göz ardı edilerek bilgisizlik, isteksizlik, umursuzluk ve en kötüsü de bireysel menfaatleri hedef alan gelmiş geçmiş tüm yetkililer tarafından kurulmamıştır. Toplum da buna ön ayak olamamıştır. Toplum olamıyorsa devlet bunun neresindedir” diye sordu.

Sağlıklı bir trafik sisteminin eğitim, denetim ve mühendisliğe dayalı bir altyapıyla mümkün olabileceğini kaydeden Aksu, bunlar yapılmadığı için çarpışmaların önlenemediğini söyledi.

Aksu, giden canlar için ağlamak yerine trafikte suçu ve çarpışmaları önleyecek bir sitemin şart olduğunu vurguladı.

Güzelyurt yolunda meydana gelen kazada yaşamını kaybeden 20 yaşındaki Asya Hilmioğlu gibi nice canlar konusunda da devletin suçlu olduğu görüşünü belirten Aksu, “Suçlu, yollarımızda sürati önleyemeyen, yarım kalmış ölüm tuzağı niteliğindeki yollara seyirci kalmış ve ‘süratli gidiyordu’ diyen sorumlu veya sorumluların ağzını kapatamayan, dersini veremeyen ve de toplumun tüm trafik kurallarına uymasını sağlayamayan devlettir” ifadelerini kullandı.

Aksu, toplum yapamıyorsa devletin yapmasının şart olduğunu kaydederek, “41 yıldır devlet toplumunu korumaktan acizdir. Toplumunu korumaktan aciz bir devlet, devlet olamaz. Devletin yapmama lüksü olamaz” dedi.

“MÜHENDİSLİK VE TRAFİK GÜVENLİĞİ EĞİTİMİ HEMEN HEMEN HİÇ YOK”

Aksu, ülkede mühendislik ve trafik güvenliği eğitiminin hemen hemen hiç olmadığını, kendisinin 15 kişilik gruba 2 yıl boyunca eğitim verdiğini ve bu kişilerin sertifika da aldığını ancak onlardan yararlanılmadığını söyledi.

Trafik güvenliği eğitiminin, trafik eğitim parkı yapılmasıyla yeterince verilmiş olmadığını, bu eğitimin ana okuldan üniversiteye kadar istikrarlı ve verimli şekilde sürdürülmesi gerektiğini anlatan Aksu, denetimde de sınıfta kalmış, başıboş bir görüntü olduğunu savundu.

“İSTİKRARDAN VE BİLİMSELLİKTEN UZAK DENETİMLER YANLIŞ ETKİ YAPIYOR”

Taner Aksu, istikrardan ve bilimsellikten uzak denetimlerin yanlış etki yaptığını ve insanların denetimleri para makinası gibi görmesine yol açtığını da kaydederek, eleştirilerini “Denetim sadece gereken veya gerekmeyen yerlere konulan sabit hız tespit kameralarıyla kesinlikle sağlanamaz. Ayrıca, bilhassa trafik polislerinin 24 saatlik vardiyalarda çalışmasından randıman almak nasıl mümkün olabilir? İtfaiye sisteminde olur da poliste olduğunu herhangi bir ülkede ne gördüm, ne de duydum” diye sıraladı.

Ülkedeki ehliyet sistemini de yorumlayan Aksu, trafik mühendisliğinin “insan, yol ve araba özelliklerinin iyi bilinmesi”ne önem verdiğini, KKTC’de ise tüm bunlar düşünülmeden ve gereksizmiş gibi göz ardı edilerek ehliyet verildiğini savundu.

“BİZDEKİ EHLİYET SİSTEMİ İNTİHARDIR”

Aksu, şu anda 1950’lerden, İngiliz döneminden kalma bir ehliyet sistemi bulunduğunu; İngiltere’nin bile bu sistemi unutup çoktan tarihe gömdüğünü belirterek özetle şunları söyledi:

“Bizim ehliyet sistemimiz intihardır. Şoför okulları yeterli ve verimli eğitim veremiyor. Hak etmeyenlerin nasıl ve hangi yöntemlerle ehliyet aldıklarını bilmeyen yok. Toplumun birçok ferdi de ne üzücüdür ki bu intihar yöntemini sırf kendi yakınlarına kolay fakat bilinçsiz ehliyet almaları için kabullenmekte ve bu etik dışı ehliyet verme sistemini kabullenmektedirler. Sayıları çok olmayan bazı şoför okulları isteyerek veya istemeyerek bu sisteme alet olmaktadır. Mevcut sistemde 10 saat eğitim alan biri ehliyet almaya adaydır. Bu konuda AB yıllar önce bir rapor hazırlamıştı. O rapor nerede? Toplum bunu kabulleniyorsa devlet bunun neresinde? Devlet bu hatalı sistemi neden kaldırmıyor? Ehliyet verme sistemindeki usulsüzlüklere neden soruşturma açılmıyor?”

Trafik sigortaları konusundaki sorular üzerine Aksu, kaza yapanın fazla prim ödediği sistemin tam anlamıyla uygulanmadığını; halkın yüksek prim ödediğini ama denetim olmadığını savundu. Aksu, adil ve iyi işleyen bu sistemi istemeyen kesimler bulunduğunu, hiçbir iktidarın da bu sistemi değiştirmediği veya değiştirmek istemediği görüşünü belirtti.

“ÖNEMLİ OLAN DİREKSİYON HAKİMİYETİNİN NEDEN KAYBEDİLDİĞİ”

Trafik mühendisi Taner Aksu, çarpışmaların nedeninin “direksiyon hakimiyetini kaybetme” olarak açıklanmasını da eleştirerek, “Bu kesinlikle yanlış bir ifade. Zaten direksiyon hakimiyeti kaybedilmese çarpışmalar olmaz. Önemli olan direksiyon hakimiyetinin neden kaybedildiğidir. Çarpışmaların nedeni detaylı incelenmeli ve halka açıklanmalıdır. Bu konuda basına da çok önemli görev düşer. Trafik konusunu istikrarlı şekilde gündemde tutmak basının da başlıca görevi olmalıdır” dedi.

Aksu, trafik mühendisliği olmayan ülkede herkesin trafiği bildiğini iddia ettiğini belirterek, “Ben 37 seneden fazladır profesyonel trafik mühendisliği yapıyorum. Yine de ‘her şeyi bilirim’ diyemem ve her gün yeni bir şey öğreniyorum” diye konuştu

Hiç gecikmeden trafik mühendisleri yetiştirilmesi gerektiğini vurgulayan Taner Aksu, sık sık değişen bakanların ve bürokratların her konuyu bilmediklerinin farkında olarak ve işin uzmanlarından ekip oluşturarak yollarda trafik güvenliğinin uluslararası standartlara getirilebileceğini kaydetti.

Aksu, tüm bunların sorgulanmasını isteyerek, ülkedeki çemberlerde de sıkıntılar bulunduğunu, çemberlerin sürat düşürülerek güvenli geçiş için yapıldığını oysa KKTC’de çok süratli geçilebilecek çemberler bulunduğunu ifade etti. Aksu, çemberlerin yeterli olmadığı durumlarda kapasiteyi artıracak akıllı trafik ışık sistemi konularak sorunun giderilebileceğini söyledi.

KAMERALAR… “MADEM Kİ ÇİFT ŞERİTLİ YOLU KONTROL EDEBİLİYOR…”

Hız tespit kameralarının da “para makinesi” olarak görüldüğünü belirten Aksu, Lefkoşa’da hastane yolundaki kameranın 4 şeritli yolu kontrol edebilecek şekilde yeniden konumlandırıldığını hatırlatarak “Madem ki bir kamera çift şeritli bir yolun iki tarafını da kontrol edebiliyor, niye yollara onlarca ikiz kamera konuldu? Bu gereksiz kameraların paralarını kim ödüyor” diye sordu.

Çift şerit yolda saatte 50 kilometre hızla gitmenin çok zor olduğunu, bunun için sürücüleri uyarmak, yollara tırtıllar, ışıklar koymak gerektiğini ifade eden Aksu, “Önemli olan sürücülerin yavaşlamasını sağlamaktır, ceza almasını değil…” dedi. Aksu, trafik kameralarının birçoğunun amacına uygun yerlerde olmadığını da savundu.

“ŞEHİRLERARASI YOLLARI AYDINLATMAK KAZALARI ÖNLEYİCİ TEDBİR DEĞİL”

Trafik mühendisi Taner Aksu, sürat tahditlerini trafik mühendislerinin düzenlemesi gerektiğini belirterek, Lefkoşa-Gazimağusa yolunda 4-5 çeşit kavşak bulunduğunu ve bu kavşakların çoğunun aydınlatılmadığını; kavşak ve çemberlerin ışıklandırılması gerektiğini ancak şehirlerarası yolların aydınlatılmasının ise trafik kazalarını önleyici bir tedbir olmadığı görüşünü ifade etti.

“Kaç tane kavşak ve çember trafik güvenliğini sağlayacak standartlarda yapılmıştır ve kaçı aydınlatılmaktadır? Aydınlatılmış olanların kaçının ışıkları düzenli çalışmaktadır. Örneğin Girne yolu gereksiz yere aydınlatıldı, 4 milyon Euro’luk bir proje yapıldı ama yıllardır karanlık olan St. Hilarion Kavşağı yine aydınlatılmadı” diyen Aksu, sorunun çözümlenmesi yerine o bölgeye hız tespit kamerası konulduğunu belirtti.

“KUZEY KIBRIS BAŞLI BAŞINA KARA NOKTA”

Taner Aksu, “Kuzey Kıbrıs’ta kara nokta yoktur, Kuzey Kıbrıs başlı başına bir kara noktadır. Çünkü ülkenin her yerinde çarpışmalar oluyor. Her kavşakta veya yol bölümünde kaç tane çarpışma olduğunu bilmek lazım ancak kazaların tümü polise ve raporlara yansımıyor” dedi.

“EMNİYET KEMERİ EN BÜYÜK GÜVENLİK TEDBİRİ”

AB’nin bu konuda da bir raporu olduğunu ancak raporun tozlu raflarda kaldığını belirten Aksu, emniyet kemeri konusunda da özellikle çocuklar için önemli uyarlarda bulundu. Aksu, şöyle konuştu:

“Çocuklarımız en kıymetlilerimizdir ve çocuklar arabada seyahat eden en masum yolcudur. Bir vasıta 100 km/saatte giderken içindeki canlı cansız her şey de aynı hızda gitmektedir. Arabalar mekanik olarak fren sistemleri ile durmak için düzenlenmiştir. Ancak içindeki yolcuların durması için bir mekanizması yoktur, onları yavaşlatacak tek unsur emniyet kemeridir. Hız arttıkça insanların ağırlığı belli bir oranda artar ve dolayısıyla bir çarpışma anında maruz kalacakları zarar da yükselir.

Kemer, yolcuları koruyan en büyük güvenlik tedbiridir. Eğer en değerli varlığınız çocuğunuzu bağlamazsanız veya kucağınızda tutarsanız olası bir kaza anında çocuk ya fırlar, ya da ezilir.

Ancak yapılan yeni yasada bazı boşluklar vardır. Bu nedenle polis araçlarda önde veya arkada oturup emniyet kemeri takmayanlara ceza yazamamaktadır. Ama biz kendimizi, ailemizi, çocuğumuzu korumalıyız. Yasalar ne derse dersin, bilinçli olup trafikte gereğini kendimiz yapmalıyız.”

Taner Aksu, yargının trafikle ilgili problemlerde sınıfta kaldığını savunarak, gelişmiş ülkelerdeki trafik yargı ve cezalandırma sistemleriyle Kuzey Kıbrıs’takinin mukayese edilerek gerekli düzenlemelerin yapılmasının zor olmadığını vurguladı.

“YETKİLİ, BİLGİLİ, SİYASETTEN ARINMIŞ BİR BİRİM YOK”

Aksu, KKTC’de trafiğin tek otorite altında toplandığının söylendiğini ama ortada bir değişim göremediklerini de belirterek, “Hâlâ yetkili, bilgili ve siyasetten arınmış bir birim yok. Bunu sağlamadan hiçbir sistem faydalı olmaz” dedi.

Siyasilerin trafikle ilgili tutumlarını ve trafikteki davranışlarını da eleştiren Taner Aksu, usulsüzlüklerin ve bazı kararların bakanın iki dudağına bağlı olmasının kabul edilemeyeceğini söyledi.

“Trafik sorunuyla yılın her günü mücadele etmeli, farkındalığı gecikmeden artırmalı ve gerekli bilimsel icraatlarla değişime geçmeliyiz. Aksi takdirde içinde bulunduğumuz vahim durumdan çıkmamız mümkün olmayacak” uyarısında bulunan Aksu, trafikte, değişen siyasi yönetimlerce değiştirilemeyecek kalıcı ve bilimsel bir sistem kurulması gerektiğini vurguladı.

Aksu, başta belediyelerin ve Karayolları Dairesi’nin trafikle ilgili faaliyetleri konusunda yazılı ve çağdaş standartları olması gerektiğini belirterek, standart plan ve standart şartnamenin şart olduğunu söyledi.

Aksu, Trafik ve Ulaştırma Hizmetleri Komisyonu’nun adının da “Trafik Güvenliği Komisyonu” olması gerektiği görüşünü ifade ederek, bu komisyonun işlev ve yetkilerinin de yazılı olması ve bakanların değişmesiyle değişmeyecek kalıcı bir sistem, ayrıca bir de teknik birim kurulması gerektiğini anlattı.

Aksu, trafik kazalarıyla mücadelede eğitim ve denetimin öne çıkması gerektiğini belirterek, “Karayollarında polis denetimi olmayan tek toplum biziz! İnceleme yapmak için gittiğim ülkelerde gördüklerimden sonra ülkemiz adına üzülüp kıskanıyorum” diye konuştu.