Kadından Yaşama Destek Derneği’nin (KAYAD) Kıbrıs Türk Barolar Birliği ve Evrensel Özel Eğitim ve Psikolojik Hizmetler Derneği ile ortaklaşa yürüttüğü ve Avrupa Birliği tarafından “Kıbrıslı Sivil Toplum Harekette” programı altında desteklenen “şiddete karşı diren” projesi kapsamında KAYAD’da bin kişilik örneklerle yapılan “Aile İçi Şiddet Anketi” sonuçları, bugün düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.

Anket sonuçlarıyla, KKTC’de her 3 kadından 1’inin şiddet gördüğü verisine ulaşıldı.

MERAL AKINCI

KAYAD Yönetim Kurulu Başkanı ve Cumhurbaşkanı’nın eşi Meral Akıncı basın toplantısındaki konuşmasında, derneğin kurulduğu tarihten itibaren kadının güçlenmesi, toplumdaki yeri ve statüsünün yükseltilmesi ve gelenek ve göreneklerin içinde sistemin çarkıyla beslenen ve nesilden nesile aktarılan aile içi şiddet hakkında farkındalık yaratmaya çalıştığını söyledi.

Yaklaşık 20 yıldır bu bağlamda çalışmalar yürüten KAYAD’ın, Avrupa Birliği’nin kısmi maddi desteğiyle geçen yıl Kasım ayında Şiddete Karşı Diren Projesi’ne imza attığını dile getiren Akıncı, “Şiddete Karşı Diren Projesi, ülkemizde aile içi şiddet hakkında farkındalık yaratmanın yanı sıra aile içi şiddeti önlemek için hukuki ve kurumsal eksiklikleri gidermek adına lobi çalışmaları yürütmektedir” dedi.

KADIN VE ÇOCUKLAR

Dünyada olduğu gibi ülkede de aile içi şiddetin var olduğunu ve tür ve coğrafya olarak sınır tanımayan aile içi şiddetin özellikle kadın ve çocukları etkilediğini yürütülen çalışmalarla raporladıklarını, bunun da bilimsel verilerle desteklenmesin önemli olduğunu dile getiren Akıncı, “Yola çıktığımız günden beri, her bireyin şiddetsiz bir yaşam hakkına sahip olduğunu vurguluyoruz. Aile içi şiddeti görmezden gelmek veya yaşam şekli olarak kabul etmek veya toplumsal ve evrensel bir sorun olarak kabul etmemek, aile içi şiddetin var olduğu gerçeğimizi değiştirmez” şeklinde konuştu.

“AİLE İÇİ ŞİDDET CİDDİ BİR TOPLUMSAL SORUN VE HİÇBİR MAZERETİ YOK”

Şiddet gören kadınların yalnız olmadıklarını vurgulayan Akıncı, ev içi şiddetin hiçbir mazereti olmadığını ve aile içi şiddetin ciddi bir toplumsal sorun olduğu gerçeğini gün ışığına çıkardığını belirtti.

BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANI BEDEVİ

Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Ünver Bedevi, KAYAD öncülüğünde başlayan projede, özellikle basın yoluyla toplumun bilgilendirilmesinin önemine dikkat çekerek, proje çalışmaları kapsamında Avrupa Birliği’nden de maddi manevi destek gördüklerini kaydetti.

Bu çağda toplumu ileriye taşımak gerekirken “aile içi şiddetin” hissediliyor olması ve şiddetin kapalı kapılar ardında yaşanıyor olmasının da boyutlarını gösteren çalışmanın önemine vurgu yapan Bedevi, toplumun bilinçli olması gerektiğini, basının da bu bilinçlenmede önemli rol üstlendiğini belirtti.

MİNE ATLI: “CİDDİ UTANÇ”

Proje Koordinatörü Mine Atlı da, “Şiddete Karşı Diren” anket özetlerini aktararak, yıllardır bu sonuçları yaşayan direnişçilerle birebir çalıştıklarını, yaşadıkları aile içi şiddetin yanında, bu şiddetten kurtulmak isteyenlere destek olmaya çalıştıklarını kaydetti.

Atlı, KKTC’de Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi’nin ve Kadınlara Yönelik Ev İçi Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesinin onaylandığını fakat halen talebe hitap eden bir sığınma evinin olmaması veya adli yardımı barındıran bir aile içi şiddet yasasının olmamasının ülke için ciddi bir utanç olduğunu belirtti.

Avrupa Komisyonu’nun kısmi desteğiyle gerçekleştirilen ve KAYAD’ın Kıbrıs Türk Barolar Birliği ve Evrensel Özel Eğitim ve Psikolojik Haklar Derneği ile birlikte yürüttüğü Şiddete Karşı Diren projesiyle, yetkililer ve yasa koyuculara adli yardımın önemini vurgulayabilmek adına kısıtlı sayıda da olsa aile içi şiddet gören kadınlara bir adli yardım hizmeti sunulmaya başlandığını dile getiren Atlı, “Özellikle adli yardım sunduğumuz kadınların yaşadığı sıkıntılar ülkemizdeki hukuki ve siyasi alt yapı eksikliklerini ciddi şekilde ortaya koymaktadır. Bu eksikliklerin tümü gerekli siyasi irade yoksunluğuyla doğrudan bağlantılıdır” dedi.

Güvenilir bir anket şirketinin yaptığı çalışmada ada genelinde bin kişilik bir örneklem ile çalışıldığını söyleyen Atlı, “Çalışmada İstanbul Protokolü’nde belirtilen aile tanımı içerisinde fiziksel, sözel, psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddet ölçülmüştür” ifadelerini kullandı.

FİZİKSEL ŞİDDET

Ankete katılan bin kadının yüzde 33.7’sinin yani yaklaşık her 3 kadından 1’i eşinin veya eski eşinin ona tokat attığını belirttiğini söyleyen Atlı, ankete katılan kadınlara “arkadaşınızın veya komşunuzun aile içi fiziksel şiddet yaşadığını duydunuz mu?” diye sorulduğunda ise yüzde 99.5 yani nerdeyse katılımcıların tümünün “evet” yanıtı verdiğini belirtti.

Anket sonuçlarına göre, yüzde 60 oranında bir kesimin çocukken annesinden tokat yediğini belirttiğini, babadan tokat yeme oranının ise yüzde 55 olduğunu söyleyen Atlı, katılımcıların (yani annelerin) yüzde 40’ının çocuklarına tokat attığını yüzde 27’sinin ise eşinin (yani babaların) çocuklarına tokat attığını belirttiğini kaydetti.

SÖZLÜ VE PSİKOLOJİK ŞİDDET

Atlı, her 4 kadından 1’i eşinin onu başkalarının önünde aşağıladığını belirten anket sonuçlarına göre, yaklaşık her 3 kadından 1’inin (yüzde 31.6’sı) eşinin davranışlarından veya sözlerinden korku hissettiğini belirttiğini de kaydetti.

KADINLARIN TOPLUM VE AİLELERİNDEN YAŞADIKLARI BASKILAR

Atlı, kadınların toplum ve ailelerinden yaşadıkları baskılarla ilgili sorulara yanıtlarını yorumlarken, “Her 10 kadından 1’i (yüzde 11.6’sı) eğitime devam etmeme konusunda oldukça sık veya çok sık olarak baskı gördüklerini; her 4 kadından 1’i (yüzde 28.1’i) hamileliklerini sonlandırmak istemelerine rağmen bunu yaşadıkları baskıdan dolayı yapamadıklarını belirtti” dedi.

YÜZDE 10,6 CİNSEL ŞİDDET

‘Eşim veya eski eşim bana karşı cinsel şiddet uyguladı’ ifadesine yüzde 10.6 oranında kadının yani her 10 kadından birinin katıldığını belirten Atlı, “Cinsel şiddete baktığımızda katılımcılar arasında her 5 kadından birinin cinsel bir yaklaşım veya istem dışı öpmeye maruz kaldığı gözlemlenmiştir” ifadelerini kullandı.

EKONOMİK ŞİDDET

Ekonomik şiddet verilerinde ise, yaklaşık her 3 kadından 1’inin eşinin kazandığı paranın ne kadar olduğunu ve harcadığı parayı sürekli takip ettiğinin gösterildiğini dile getiren Atlı, “Yaklaşık her 4 kadından 1’i (yüzde 28’i) aile bütçesinin eşinin maaşı tarafından oluştuğunu ve onun aile bütçesi üzerinde hiç söz hakkına sahip olmadığını söylemektedir” dedi.

ŞİDDET EFSANELERİ

Yapılan çalışmanın toplumda aile içi şiddetle ilgili oluşan bir takım ‘efsane’lerin doğru olmadığının da tespit edildiğini söyleyen Atlı, şunları söyledi:

“Örneğin ‘çalışan ve ekonomik bağımsızlığı olan kadın şiddet görmez’ efsanesine karşı çalışmamız ev dışında çalışmakla şiddet arasında anlamlı bir istatistiki bağlantı gözlemlenemediğini göstermektedir.

‘Eğitimli kadınlar tokat yemez’ ve ‘Eğitimli eşler tokat atmaz’ efsaneleriyle ilgili çalışmamız bu iki inanışın gerçek olmadığını ortaya koymuştur. ‘Sadece Türkiyeliler şiddet uygular veya şiddet görür’ efsanesi tamamen çalışmamız tarafından giderilmiştir.

Çalışmamız bize eşin anne ve baba doğum yerinin ve kadının anne ve baba doğum yerinin hiçbir şekilde kadının eşinden tokat yeme olasılığı üzerinde etki eden faktörler olarak ortaya çıkmadığını göstermektedir.

Eğitim sisteminin değişmesi, kadının daha vasıflı bir şekilde çalışma hayatına ve kamusal alana çıkabilmesi, kadına destek mekanizmalarının artırılması, toplum içerisinde kadına bakış şeklinin değiştirilmesi, polis, yargı ve kanun koyucu ve uygulayıcıların kadına yönelik şiddet konusunda bilinçlendirilmesi gibi temel başlıklarda önemli adımlar atılması gerekmektedir”.

Kadın üzerindeki en büyük baskının toplum baskısı olduğunun göz önünde bulundurulması ve esas olarak toplum içerisinde kadına bakışın değiştirilmesinin öncelik olarak belirlenmesi gerektiğini dile getiren Atlı, şu açıklamaları yaptı:

“EV İÇİ ŞİDDETİN SORUN OLDUĞUNU KABUL ETMEK GEREK”

“Şiddet gören kadın ve/veya çocukların destek göreceği mekanizmaların, yasaların ve uygulamaların ivedilikle hayata geçirilmesi gerekmektedir. Artık ev içi şiddetin sorun olduğunu kabul edip, bu toplumsal sorunu birlikte gidermek için harekete geçme zamanıdır. Proje ortaklarımız Kıbrıs Türk Barolar Birliği ve Evrensel Özel Eğitim ve Psikolojik Hizmetler derneklerine ve bu projenin kısmi finansmanını sağlayan Avrupa Birliği’ne de bu konudaki katkılarından dolayı teşekkür ederiz. Her birey şiddetsiz yaşam hakkına sahiptir. Hep birlikte aile içi şiddete karşı direnelim.”

FORESTI: “AVRUPA’DA KADINLARIN YÜZDE 33’Ü FİZİKSEL VE CİNSEL ŞİDDETE MARUZ KALIYOR”

AB Komisyon Başkanı Michela Foresti ise, yapılan araştırmalarda, Avrupa’daki yüzde 33 kadının fiziksel ve cinsel şiddete maruz kaldığını ve yüzde 43’ünün ise başkalarının önünde aşağılama, evlerinden ayrılmama gibi psikolojik şiddete maruz kaldıklarını gösterdiğini, kadına yönelik şiddetin coğrafik, sınır, yaş sınırı veya sosyal sınıf tanımayan yükselen bir fenomen olduğunu kaydetti.

Şiddetin her zaman ve her yerde, her çeşit ilişkiyi etkilediğini dile getiren Foresti, Barolar Birliği ve Evrensel Özel Eğitim ve Psikolojik hizmetler Derneği işbirliğiyle KAYAD tarafından sunulan anket sonuçlarıyla Kıbrıs’ın Kuzey kesimindeki kadınların maruz kaldığı istismarın gözler önüne serildiğini kaydetti.

Bu anket sonuçlarının görmezden gelinemeyeceğini de vurgulayan Foresti, “Bu verilerin arkasından, istismarcı bir kocadan, babadan, akrabadan, patrondan veya iş arkadaşından korunması gereken kadınlar ve çocuklar vardır. Özel bir alanda geçekleşse de sorun özel bir sorun değil kamudur” ifadelerini kullandı.

Kadına yönelik şiddetin kapsamının yeniden düzenlenmesi ve cevaplarını tüm mağdurların haklarına ve ihtiyaçlarına sadece kağıt üstünde değil, pratikte de uygulandığından emin olunması gerektiğini söyleyen Foresti, şöyle konuştu:

“Bugün burada ortak temennimiz, bizler, Avrupa Komisyonu, yerel halk, sivil toplum, medya ve özel sektöre, sizler bizler, nerede ve kim olursak olalım, Kıbrıs’ın Kuzey kesiminde, şiddete maruz kalan kadınların ve kızların hayatlarını saygınlık çerçevesinde yaşayarak en temel insan haklarının tadını çıkarması ve korkudan ve şiddetten uzak bir hayat yaşamalarıdır.”

Bu projeye inandığını ve projenin aile içi şiddete karşı farkındalığı artıracağını dile getiren Foresti, projenin Kıbrıs’ın kuzeyindeki direnişleri güçlendireceğine olan inancının büyük olduğunu da sözlerine ekledi.