Eniz Orakcıoğlu

CTP Milletvekili Asım Akansoy, koordinasyon ofisi konusunun çok önemli  olduğunu belirtti. Akansoy, “Bugüne kadar ülkemizde olmayan yeni bir uygulamayla karşı karşıyayız. Bu uygulama ile birlikte artık ülkemizde gençlik ve spor alanında KKTC hükümetinin de görüşleri alınarak, Türkiye’den gelecek olan bu ofisin yürütmesinin tamamen Türkiye Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı olacağı ve burada çalışmalarını yürüteceği anlamındadır. Elbette yıllık bütçelerle de belli bir mali kaynağı da burada kullanacaktır” şeklinde konuştu.

“Gündeme getirilmeden imzalandı”

Akansoy, koordinasyon ofisi protokolü ile ilgili şunları söyledi; “Sürece bakıldığında Sayın Serdar Denktaş tarafından, şu anda görevde olan Türkiye Gençlik ve Spor Bakanı ile yapılmış bir protokol söz konusudur. Bu protokol Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmiştir, fakat bizde geçmemiştir. Çünkü bizim toplumda gerek siyasi bağlamda, mecliste ve dönemin bakanlar kurulunda, gerekse farklı uzmanlarca tartışılmadan, toplumun gündemine getirilmeden bir şekilde imzalandı. Böyle bir dengesizlik karşısında Türkiye imzaladığı metnin bir an önce buradaki meclisten geçirilmesi talep edildi ve bu çerçevede de bir baskı söz konusu oldu.”

“Kendimiz yönetmek isteriz”

Spor alanında ciddi sıkıntıların olduğuna değinen Akansoy, “Kıbrıs Sorunundan ve çözümsüzlük koşullarından kaynaklanan nedenlerle ülkemizde gençlerimizin spor alanında yeterince motive olamadıkları ve kendilerini geliştiremedikleri bu kapalı ortamda elbette Türkiye’nin spor alanında yapacağı destek bizim için önemlidir. Ancak bu desteğin nasıl yönetileceği, bu destek için nasıl bir ilişki kurulacağı ve bu desteğin hangi aracı ile hayata geçirileceği desteğin kendisi kadar hatta ondan daha da fazla önemlidir. Çünkü biz Kıbrıslı Türkler  adanın Kuzey'inde yaşama tutunmaya çalışırken ve bu ülkede geleceğimizi görerek elbette kendi yapımımızı, kendi kurumlarımızı geliştirerek kendimiz yönetmek isteriz. Kendi irademizi ve yetkilerimizi de devretmeden bunu yapmak isteriz” dedi.

“TC yardım heyetinden çok daha olumsuz bir modeldir”

 Ülkede yetki devri konusunda fiili sorunlar olduğunun altını çizen Akansoy, “Bugün TC yardım heyeti bir pareler devlet gibi ülkede kaynakları istediği gibi halka dönük olarak kullanabilmektedir. Bu da hükümette kim olursa olsun hükümeti ciddi anlamda zayıflatmakta, demokrasiyi ciddi anlamda yaralamakta ve halkın iradesi bir güvensizliğe dönüşmektedir. Biz bu ülkede demokrasiyi ayakları üzerine kaldırabilmek adına TC yardım heyetinin ortadan kalkması gerektiğini ifade ederken, şimdi yeni bir durum ortaya çıkıyor. Bu TC yardım heyetinden çok daha olumsuz bir modeldir, çünkü Türkiye’den gelen mali kaynak, Türkiye Maliye bakanlığı üzerinden bizim Maliye Bakanlığımıza aktarılıyor ve her yıl belli bir program çerçevesinde burada uygulanıyor ve hayata geçiriliyor. Burda sözü edilen mali kaynak ise, doğrudan doğruya Türkiye Gençlik ve Spor Bakanlığı üzerinden bizim gençlik alanımıza yönlendirilecek ve Türkiye Gençlik ve Spor Bakanlığının buradaki Koordinasyon Ofisi tarafından yönetilecek” diye konuştu.

“Savcı, yürütmenin ofiste olacağını söyledi”

Akansoy, sözlerine şu şekilde devam etti; “Mecliste Hukuk, Siyasi işler ve Dış ilişkiler komitesinde yer alan bir olarak bu konu oraya geldiğinde büyük güçlüklerle Sayın Savcıyı da oraya davet ettik. Çünkü UBP-DP hükümeti biran önce bunun geçmesini istediği için kesinlikle tercih etmiyordu ve büyük güçlüklerle de olsa sayın savcıyı çağırdık ve geldi. Sayın savcının bize söylediği iki şey vardı ki onlardan biri ‘fiili bir durum vardır ve bu protokolün içeriği ile ilgili olarak ben şu anda size bir şey söyleyemem, bunu imzalamadan önce bize soracaktınız, bende size anayasaya uygunluğu konusunda fikrimi söyleyecektim. Artık o aşama geçti, şimdi meclisin bu noktadaki iradesi artık bu anlaşmayı reddetme ya da kabul etme yönünde olduğu için benim burada herhangi bir şey söylemem mümkün değil’ şeklindeydi. Komitede epeyi bir tartışma çıktı ve günün sonunda sayın savcının bize söylediği, ‘KKTC hükümetinin de görüşünü ve onayını almak kaydı ile evet bahse konu alanlarda yürütme artık bu ofiste olacaktır’ şeklinde oldu.”

“Bu konu ciddi bir yaradır”

Koordinasyon ofisi konusunda Meclis hukukçuları ile yapılan çalışmalarda anayasaya uygunluğu konusunda ciddi sıkıntılar olduğunu belirten Akansoy, “Başta anayasanın 3’üncü  maddesine göre sıkıntılar vardır. Bu konu ciddi bir yaradır ve bu yaranın farkına varılması konusunda geç kalındı ve bence yeterince farkına varılmadı” diye konuştu.

“Bakanlar kurulundan geçmemeliydi”

Şu anki protokolün 5 yıllık bir protokol olduğunu vurgulan Akansoy, “5 yıllık bu anlaşma herhangi bir taraf bakımından 6 ay önce uyarılması, bilgilendirilmesi kaydı ile iptal edilebilir şeklinde bir unsuru vardır. Fakat başlatılan çalışmalar devam edecektir, yani süreklilik arz eden herhangi bir çalışma eğer yürürlüğe girmiş ise herhangi bir iktidar dönüşümü olsa bile o çalışmalar aynen devam edecektir. CTP ve DP döneminde sayın Serdar Denktaş tarafından bu konu Bakanlar Kuruluna getirildi ve Bakanlar Kurulu tarafından incelenerek, Serdar Denktaş’ın ciddi ısrarı karşısında hükümet bu 5 yılın çok uzun bir süre olduğunu ve en azından denemek kaydı ile bunu 1 yıllığına bir deneme süreci olarak meclise gönderilebileceğini söyledik ve bu şekilde metin meclise geldi. Fakat bu noktada metin meclise geldiğinde bir anomali olduğu ortaya çıktı ki o da, TBMM'de bu anlaşma 5 yıllık olarak kabul edilirken bizde 1 yıl olarak geçmesi mümkün değildi ve bu durum karşısında biz de geri çektik. Tabi ki bu anlaşma Bakanlar Kurulundan geçti ki geçmemeliydi ve iyice incelenseydi bu Bakanlar Kurulundan geçmeyeceği aşikârdı. Bu noktada da bir açık olduğu doğrudur” dedi.

“Siyasi partiler ciddi farkındalıkla olaya yaklaşmadılar”

Koordinasyon Ofisinin sadece sporcuları ilgilendiren bir konu değil, toplumun bütününü bağladığını kaydeden Akansoy, “Bu konu mecliste görüşülürken, meclis kapısı önünde dinamik bir gençlik kesimin olması bizi motive etti ve umudumuzu da yükseltti. Ama toplumun diğer kesimlerinin bu konuda gözlerini kapamış olması üzerinde ciddiyetle düşünmemiz gereken bir konudur. Bu noktada da sendikaların, özel sektörün, odaların, birliklerin bu anlaşmayla ilgili ne yazık ki uyanmadığını, farkına varmadığını söylemek istiyorum ki gerekli tepki ve yorum ortaya konmamıştır. Genel bir özeleştirim yapmam gerekirse siyasi partiler de bu noktada çok ciddi bir farkındalıkla olaya yaklaşmadılar. Evet meclis içerisinde biz ciddi bir uğraş verdik ama ben dışarda binlerin olması gerektiğini düşünürdüm, çünkü bu anlaşma Kıbrıs Türk halkının varoluş süresince ciddi bir yaradır” diye konuştu.

“Bizi zor durumda bırakan yaklaşım sergilediler”

Akansoy, sözlerine şu şekilde devam etti; “Gerek su protokolü , gerekse mali protokol sürecinde yeterli toplumsal muhalefetin gösterilmediğini  ve toplum kesimlerinin bu noktada da duyarsız davrandığını, geçmiş yıllarda daha yüksek düzeyde duyarlılık gösteren kesimlerin bu noktada geriye çekildiğini görüyoruz. 2012 yılında UBP ve DP’nin su protokolünde gösterilen tepkinin içeriği ile koordinasyon ofisine gösterdikleri tepkinin içeriği tamamen aynıdır. UBP ve DP dönemin aklına ve ruhuna uymayan ‘artık dönüşü yoktur. Türkiye ile konuşulur gerekirse düzeltilir. Anavatandır bu başka bir şeye benzemez’ gibi söylemleri ile bizi çok zor durumda bırakan yaklaşım sergilemişlerdir.”

“Sokakta yeterince ses duyulmadı”

Herhangi bir metne imza atıldıktan sonra "Bakarız ve değiştiririz" döneminin kapandığına dikkat çeken Akansoy, “Biz bu nedenle Meclis Genel Kurulunda dedik ki; bunu geri çekin, 1 haftalık bir zaman içerisinde Türkiye ile görüşelim bu anlaşmaya bir ek protokol yapalım ikisini birlikte meclisten geçirelim. Sonrasında da güle oynaya Kıbrıs Türk insanına hayırlı bir iş yaptık diyelim. Ama ne yazık ki gözler kulaklar kapandı, sokakta daha güçlü ses beklerken yeterince ses duyulmadı. O noktada da Sayın Akıncı’nın bir çağrısı geldi. Tabi ki bu çağrı daha önce yapılabilirdi, çünkü son dakika böyle bir çağrı UBP ve DP’de tepki ile karşılandı” şeklinde konuştu.

“Süreç bitmedi”

Sürecin bitmediğini vurgulayan Akansoy, “Hükümetin tavrı metnin içeriği, hukuki boyutu veya içerisinde var olan ve toplumda sıkıntı yaratacak konularla ile ilgili değildi. Hükümetin kitlendiği nokta metni meclisten geçirmekti. Hatta genel kurul toplantısından 1 hafta, 10 günlük süreçte bu metnin geçmesi ile ilgili olarak TC Yardım Heyetinden Türkiye Bürokratları spor kulüplerini, muhtarları ve basını arayarak ciddi anlamda lobi çalışması yaptı. Bu ülkede Kıbrıslı Türklerin kendi kendini yönetmesini isteyen, demokrasiyi savunan, kimliği ve kültürü savunan, bu ülkedeki toplumsal varlığı önemseyen sokaktaki insanlar olarak bu topluma değer veriyorsak günün sonunda bu olayların yaşanmasına izin vermemek gerekir” dedi.

“Onurlu bir şekilde ayaklarımız üzerinde duralım”

Akansoy, sözlerine şu şekilde devam etti; “Biz bizi tanıyan tek ülke olan Türkiye’deki bakan ve kurumlarla işbirliği yapmayalım demiyoruz, ama öyle bir şekilde yapalım ki bu ülkede kendi ayakları üzerinde onurlu bir şekilde durabilsin. Burada iki ülke arasında bir protokol imzalanıyor, bir tanesi zayıf etkisiz bir taraf, diğeri ise çok güçlü etkili bir taraf. Bu noktayı değerlendirdiğimizde bizim bürokratlarımız Türkiye’den gelecek olan önerileri de asla reddedemeyecekler.”

“Anayasa Mahkemesi'ne götürebilme imkânımız yok”

İmzalanan protokolle ilgili olarak savcının bunu Anayasa mahkemesine götürebilme imkânının olmadığını söylediğini hatırlatan Akansoy, “Anayasanın üzerinde bir anlaşma olduğu için bunu anayasa mahkemesi değerlendiremez dedi. Ama Sayın Cumhurbaşkanının da bu yönde bir girişimi olacağı şeklinde bir haber okudum. Bunu bizde takip edeceğiz ve farklı bir yol mu var bunu hep beraber göreceğiz” şeklinde konuştu.

“Ulaştırma ve güvenliği de biz yönetmiyoruz”

Akansoy, ülkede ulaştırmayı ve güvenliği de Kıbrıslı Türkler'in yönetmediğine dikkat çekerek, “Artık gençlik ve sporu da biz yönetmeyeceğiz. Giderek dünyanın bize alt yönetimsiniz diye baktığı noktadaki pozisyonu kendi elimizle yaratıyoruz. Bugüne kadar biz alt yönetim değiliz, kendi kendimizi yöneten bir toplumuz iddiası bu noktada geriye çekildi ve bugün bir alt yönetim görüntüsü çizilmektedir. Bu noktada da gidip Kıbrıslı Rumların önünde eşitlik talep etmek komik bir durumdur” diye konuştu.

“Tek çözüm yeni hükümetin uygulamayı reddetmesidir”

Akansoy, hukuksal anlamda artık yapılabilecek bir şey olduğunu düşünmediğini vurgulayarak, “Siyaseten yapılabilecek tek şey ise bu hükümet gider, gelen hükümet de bunu uygulamaya geçirmeyi reddeder. Yeni hükümetin uygulamaya geçirmeme hakkı anlaşmada söz konusudur” dedi.

“Parmakcı olarak oturdular”

Bu konunu hükümet partileri tarafından enine boyuna tartışıldığını düşünmediğini söyleyen Akansoy, “Çünkü orada biz tek taraflı duvara konuşur gibi bir durumla karşı karşıya kaldık. Sadece Serdar Denktaş biraz ilgilendi, onun dışında herhangi bir milletvekili hiçbir yorum ortaya koymadı. Hepsi de parmakcı olarak orada sabahın 3’ne kadar oturdu. Sonrasında da parmaklar kalktı ve indi. Böyle bir zihniyet olamaz. Kaldı ki hem vekillerin hem de kabinedekilerin bu metne hâkim olmadığını düşünmekteyim. Gözü kapalı bir şekilde Türkiye’den gelecek 13 milyon TL için parmaklar kaktı” şeklinde konuştu.