Kubilay KURÇER 

Akansoy, 1 Eylül Dünya Barış Günü’yle ilgili de önemli mesajlar verdi. ADA TV’de Gözde Bekir’in sunduğu Günaydın Ada programına konuk olan CTP-BG Milletvekili Asım Akansoy, gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı. 

“CUMHURBAŞKANI VE EKİBİNE GÜVENİYORUM” 

Kıbrıs müzakere sürecinde yaşanılan süreç ve liderlerin yeniden bir araya gelmesini değerlendiren Akansoy, diğerlerinden farklı bir süreç yaşandığını söyledi. Akansoy, bu dönemin geçmişteki müzakere süreçlerine göre farkını da anlattı. 

Akansoy şunları söyledi: 

“Uyumlu bir şekilde karşılıklı olarak, önemsenerek bir yol yürünüyor. Akıncı-Anastasiadis müzakere döneminin geçmişteki müzakere dönemlerinden farkı, müzakerecilerin de yüksek özverileriyle ciddi anlamda samimiyet ve çözme niyetinin olduğudur.” 

“ADADA BARIŞ DEĞİL, ÇATIŞMASIZLIK ORTAMI VAR” 

Adada şu anda bir barış değil çatışmasızlık ortamı olduğunu belirten Akansoy, barışa ulaşmak için bazı küçük şeylerin feda edilebileceğini de söyledi. 

Asım Akansoy, “Barış yapmak, her iki taraf için büyük kazanımlar adına küçük özverilerde bulunmayı gerekli kılan durumdur. Kıbrıs sorununun sistematiği uzun yıllardan beri yapılan müzakerelerde oluşturulmuştur. Müzakere mantığındaki strateji üzerinden bugüne kadar gelindi. Kıbrıs Türkler yeni kurulacak devlette eşitliğini talep ediyor, yeni devletin eşit ortağı olacağını ve egemenliğin her iki halktan paylaşılacağını ortaya koyuyor” dedi. 

“BİLDİĞİMİZ TEK ŞEY, KIBRISLI TÜRKLERİN HUZURLARI BOZULMADAN SÜRECE ENTEGRE OLMAK” 

Akansoy, son dönemde bazı Kıbrıslı Rumlar’ın Kuzey’deki Kıbrıslı Türklere giderek “bu ev benim, buradan çıkın” şeklinde rahatsızlık vermeleri ve Dışişleri Bakanı Çolak’ın bunu doğal karşılamasına ilişkin bir soru üzerine de şunları ifade etti: 

“Barış için öncelik empati kurmadır. Nasıl ki Türkiye’den adaya gelip yaşayan insanların ayrım yapılmadan bu ülkenin unsurları olduğunu söylüyorsak, güneydeki insan açısından empati kurulabilir. Ancak mal varlığı benimdir, sen çık gibi huzursuzluk ve çatışma yaşatıcı girişimlere gerek yoktur. Bu dönemi dikkatli şekilde götürmek gerekiyor. Mülkiyet sorununun nasıl çözüleceğini ve rejimin nasıl olacağını bilmiyoruz. Bildiğimiz şey, Kıbrıslı Türklerin huzurlarını bozmadan sürece entegre olmaktır.” 

“GARANTİLER POTANSİYEL RİSKE İŞARETTİR” 

Kıbrıslı Türkler’in garantiler konusundaki bakış açısı ve garantilerin devam edip etmemesi gerektiğine dair bir değerlendirmede yapan Akansoy, garantilerin varlığının adadaki potansiyel tehdide bir işaret olduğunu belirtti: 

“Garantilerin varlığı adada potansiyel riske işaret ediyor. Korku ve endişe olan yerde garanti edilir. Dolayısıyla barış yapmak için sarf ediyoruz, bu anlamda garantileri talep etmek barışın özüne aykırıdır. 

Geçmişte yaşanmış acılardan dolayı her iki toplumda yeni döneme kapı açmak istiyor. Yapılan kamuoyu araştırmalarında Kıbrıslı Rumların da garanti sistemine karşı olduğu görülüyor. Kıbrıs Türk insanı Türkiye’nin garantörlüğü konusunda ciddi hassasiyet gösteriyor. Dolayısıyla formülün bu hassasiyet duyarlılıklarını kapsayacak şekilde olması gerektiğini düşünüyorum.” 

“ÜSLERE GEREK YOK” 

Akansoy, yine de garantiler konusunda hassas olan Kıbrıslı Türklerin bu beklentilerinin göz ardı edilmemesi gerektiğini vurgulayarak, bulunacak formülde bu konunun da yer alması gerektiğini söyledi. 

Adadaki en büyük rahatsızlıklardan birinin de üsler olduğunu belirten Akansoy, İngiliz üslerinin varlığının ada için bir tehdit olduğunu da belirtti: 

“İngiliz üslerinin adaya ciddi anlamda zarar verdiğini düşünüyorum. ABD ve NATO’nun çeşitli operasyonlarında kullandığı basamak olan üslere ihtiyaç olmadığını düşünüyorum. İngiliz üsleri, Kıbrıs’taki riskleri bir ölçüde arttıran önemli unsurdur. Dolayısıyla ada üzerinde herhangi üssün olmaması, adadaki yaşamı daha çok geliştirecek ve güvenli kılacaktır.” 

“YAŞANILANLARA DUYARSIZ KALAMAYIZ” 

1 Eylül Dünya Barış Günü’nde içinde bulunduğumuz coğrafya da dahil olmak üzere bir çok ülkenin savaşlarla ve insanlık dramlarıyla anıldığını belirten Akansoy, sözlerini şöyle tamamladı: 

“Her gün binlerce mülteci, sandallarda göç etmeye çalışırken ölüyor. Bunları görmezden gelemeyiz. Henüz barışa kavuşmuş adada yaşamıyoruz. 

Çatışmasızlık ortamında bulunmamız, barış içerisinde olduğumuz yanılgısına kapılmamamız gerekiyor. Barış demek, uluslararası hukuk parçası olmak ve istikrar demek. Dolayısıyla istikrarı daha sağlıklı sisteme kavuşmak adına Kıbrıs’ta barışı mutlaka kurmamız gerekiyor.”