Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs’ta çözüm olacaksa, Kıbrıs Türk halkının kendi kurumlarıyla, geleceğin iki eşit kurucu devletinden birisi olacak olan KKTC’nin kurumlarının AB muktesebatına uyumunun sağlanması için çok ciddi çalışmalara ihtiyaç olduğunu söyledi. Akıncı, “bir çözüm nokasına varıldığında ilk günden Euro’nun tedavüle girmesini istiyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Akıncı, AB’nin Kıbrıs’ta iki tarafın olduğunu gözden kaçırmayacağını kendilerine teyit ettiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanlığı’ndan verilen bilgiye göre, Brüksel'de Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikasından Sorumlu Yüksek Temsilcisi ve Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Federica Mogherini ve Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker'le görüşmelerinşn ardından açıklama yapan Akıncı, bugün Junker ve Mogherini ile gerçekleştirdiği görüşmelere  değinerek “Özellikle Junker ile olan görüşmede konulara ayrıntılarıyla girme fırastı bulduk. Neden müzakere sürecinde tıkanıklık yaşandı, bu neden Kıbrıs Türk haklı için önemliydi ve bunun şimdi aşılmakta olması konusundaki adımların ne olduğu ve Salı günü başlayacak olan müzakerlerin hangi çerçevede devam edip bizi sonuca götürebileceği, önümüzdeki zamanın sınırlı olduğunun ve bu kısa süreli zamanda çok iş yapılması gerektiğinin altını çizdik” dedi.

AB’ye, Kıbrıs Türk halkının ve kurumlarının hazırlanmasının da son derece önemli olduğunun, işin başından beri gündemde olduğunu söyleyen Akıncı sözlerini şöyle sürdürdü:

“Özellikle son zamanlarda kurulan bir Ad-Hoc komite var. Bunun çalışmalarını maalesef Rum tarafı zaman zaman geciktiriyor. Hele müzakerelerin biraz sıkıntıya girdiği dönemlerde, kendilerinden kaynaklı nedenlerle de olsa bu sıkıntılar, yine de bunu vesile ederek AB temsilcilerinin Kıbrıs Türk tarafının kurumlarıyla ve onların yetkilileriyle bir araya gelmesini engellemeye çalışıyorlar. Bu son dönemde de bunları yaşadık. Halbuki Kıbrıs’ta çözüm olacaksa, Kıbrıs Türk halkının kendi kurumlarıyla geleceğin iki eşit kurucu devletinden birisi olacak olan KKTC’nin kurumlarının AB muktesebatına uyumunun sağlanması için çok ciddi çalışmalara ihtiyaç vardır.

Bir çözüm nokasına varıldığında ilk günden Euro’nun tedavüle girmesini istiyoruz. Bunun için yapılması gereken çok iş var. Ve buna benzer bir çok konuda düşüncelerimizi kendisiyle paylaştık. Çok büyük bir anlaşıyla karşılandık.

Bu müzakereler sürecinde yaşanan sıkıntılar hakkında söylediklerimizi çok iyi anladılar. Şimdi müzakereler başlarken de başlama noktasında da nasıl gelindiğini kendisine izah ettik. Bundan sonraki süreçte Kıbrıs’ta Kıbrıs sorununu oluşturan önemli başlıklarda ilerlemeye çalışacağız. O konularda daha büyük yakınlaşmalar elde etmeye gayret edeceğiz ve onun ardından Cenevre konferansı yeniden toplanacak ümit ederim. İşte orada da geçen defaki gibi AB gözlemci sıfatıyla hazır bulunacak. Buna hazırdırlar. Kıbrıs’ta bulunacak olan bir çözümün iki eşit tarafından biri olan Kıbrıs Türk tarafıyla ilişkilerini sürdürmekte kararlı olduklarını bize teyit etti.”

Cumhurbaşkanı Akıncı,  AB ile Kıbrıs Türk halkının arasındaki iletişim kanallarının her zaman açık tutulacağını ve kendileriyle sürekli bir diyalog halinde olmayı arzu ettiklerini ve bu konuda kendilerinin de her zaman yardımcı olacaklarını söylediklerini belirterak, “Her iki görüşmeden de çok memnun bir şekilde ayrılmaktayı” ifadesini kullandı.

“SINIRLI ZAMAN DİLİMİ”

Bir gazetecinin “Junker ile görüşmede, yeni Cenevre Konferansı için bir takvim görüştünüz mü?  11’inden itibaren bir mutabakat sağlayacak ve yeni bir Cenevre Konferansı için nasıl bir zamna dilimi var?” şeklindeki soruya rşılık Cumhurbaşkanı Akıncı, Cenevre Konferansı’na yeniden gidecek olan süreç bakımından ve Kıbrıs sorununu bu dönem çözme bakımından sınırlı bir zaman dilimiyle karşı karşıya olduklarını söyledi. Akıncı şöyle devam etti:

“Bunun bir kaç tane önemli nedeni var. Bir tanesi Doğu Akdeniz’de yeniden bizim de payımız olan hidrokarbon yataklarında Rum tarafının tek taraflı attığı adımlar var. Bu adımlar ileriye taşınırsa, maalesef çok istemediğimiz bir durum olsa da, yeni gerginliklere neden olacak. Burasının bir işbirliği alanı olmasını istiyoruz.

İkincisi, Rumlar bir iki aylık bir zaman diliminden sonra kendi başkanlık seçimlerine odaklanacaklar. Aslında odaklanacaklar demek de yanlış. Odaklandılar demek doğru olur. Şubat’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminin propaganda sürecinin içindeyiz diyebilirim. Nisan-Mayıs ayları o açıdan çok önemli. Yazla birlikte bu tren bir kez daha kaçaca diye düşünüyorum. 

Ben hep altını çizerek vurguluyorum. Bizim neslin son denemesidir bu. Arzu ederiz ki bu şansı yitirmeyelim.  Zaman dilimi, Rum tarafı zaman limitlerinden hoşlanmasa da maalesef dar bir alandadır. Çok ciddi bir sıkışıklık olacak. Bu anlamda modaliteler değişmesin deniyor ama BM yetkililerinin daha aktif olmaları gerekecek. Sayın Eide’nin taraflar arasında mekik diplomasisiyle, gerek iki toplum arasında, gerekse de garantörler arasında, gerektikçe elbete liderlerin toplanması, gerektikçe müzakerecilerin görüşmesi olacak. Ama bizim yavaş yavaş bir paket görmemiz lazım. Bu pakete hepimiz bakacağız.

Bunu önce yaratıp, sonra dönüp bakacağız; eşitliğimizi, güvenliğimiz, özgürlüğümüzü içeriyor mu? Ve diğer konularda da makul bir çerçeveyi çizebiliyor muyuz? Bunu toplumlarımıza onaylamaları için tavsiye edecekleri bir çerevemidir bu? Elbette Türkiye ve Yunanistan da garantör olarak bakacak. Değerlendirmelerini yapacaklar ve ona göre bir sonuca varacağız. Ben inanıyorum ki tüm tarafların ortak bir paydasını bulmak hala mümkündür. Ama zaman da gittikçe daralıyor.”

“EŞDEĞER MUAMELE”

“İngiltere’nin AB’den ayrıldığı bir ortamda belki AB, Kıbrıs sorununu çözerek belki de yeniden birleştirici bir güç olabilir mi? Bu garantörlük meselesi ve 4 özgürlük konusunda Ankara’nın talep ettiği unsurlar AB tarafından nasıl karşılanıyor?” yönünde bir soruya karşılık ise Akıncı, konuşulanın Türk-Yunan vatandaşlarına eşdeğer muamele olduğunu belirtti.

4 özgürlük derken bu kapsamda değerlendirildiğini söyleyen Akıncı, “1960 Anayasası’nda olan, en fazla müsadeye mashar ülke tanımlanması yapılmıştı. Daha sonra, benden önceki liderler döneminde, demografik dengeleri bozmadan bu eşdeğer muamelenin yapılabileceği bir mutabakat vardı” dedi.

Son dönemlerde Rum tarafının bunu çok büyük bir mesele haline getirdiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Akıncı, şöyle devam etti:

“Buraya gelip bu konuda daha anlayış geliştireceğine, bu konuda bir ortak nokta bulmaya çalışacağına gelip burayı provoke etmeye çalıştı maalesef Rum tarafı. Halbuki biz yaptığımız bütün temaslarda bugün de gördük ki, bu konularda bir uzlaşma noktası yaratmak mümkündür. Yeter ki bu konuda iyi niyetle çalışılsın.

Sanıldığı gibi imkansızdır ya da Türkiye 80 milyonluk nüfusuyla arka kapıdan AB’ye girecek gibi söylemler tamamen provokasyondur. Böyle bir şey söz konusu değil. Çıkış yolu gerçekten bulunabilecek bir noktadır. Zaten Türkiye’nin gümrük birliği anlaşması var ve bir çok husus onun içinde yer alıyor. Onun dışında olan bazı konularda da ortak nokta bulunabilir.

AB için de Kıbrıs’ta bir çözümün iyi bir örnek olacağı aşikar. Onlar da bu konuda istekli, hevesli. Dediğiniz gibi Brexit olayı AB için iyi bir olay değil. Belki de Birleşik Krallık için de değil ama halk öyle dedi, gereğini yapacaklar.

Dün Genel Sekreterle de yaptığımz dahil, bugünkü temaslar da yararlı geçti diyebilirim. Kıbrıs sorununu çözmek için geldiğimiz bu son merhalede çözüm konusunda Kıbrıs Türklerini ve kurumlarını AB muktesebatına hazırlamaları konusunda  yapmaları gerekenler var.

Bu konuda isteklidirler. Engel onlardan değil Rum tarafından kaynaklı olarak gelişiyor. Bir noktanın daha altını çimek isterim. O da yasal kesinlik meselesidir. Bulunacak çözümün gelecekte mahkemelerden geri dönmesini istemiyoruz. Bu konuya da değinme fırsatı bulduk. Yeri geldikçe tabii ki AB’nin taahhütlerini kendilerine hatırlatıyoruz.

Kıbrıs’ta iki taraf var. Gelecekte de iki taraf olmaya devam edecek. KKTC gelecekte, eğer bir çözüm olursa iki eşit devletten biri olarak Kıbrıs Türk kurucu devleti haline dönüşecek. O kimliğiyle Avrupa kurumlarıyla da  temaslarını elbette federal çatı altında sürdürecek. Bunu memnuniyetle gördük ki AB buradan baktığı zaman Kıbrıs’ta iki tarafın olduğunu gözden kaçırmayacağını bize teyit ediyor.”