Cumhurbaşkanı Akıncı, 14 Eylül’de müzakere sürecinin yoğunlaştırılmış ikinci turunun tamamlanacağını ve gelinen noktanın ortak bir basın açıklaması ile kamuoyuna duyurulacağını söyledi.

14 Eylül’de, müzakerelerde gelinen noktayı olumlu bir şekilde değerlendiren bir açıklama yapma fırsatının olacağını belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, “Gerçekten gerek bir önceki yoğunlaştırılmış müzakere sürecinde, gerekse şimdi içinde bulunduğumuz süreçte, belki özlediğimiz, istediğimiz kadar olmasa da, adım adım birtakım yakınlaşmalarla iyiye gidiş vardır” dedi.

26 Eylül’de New York’ta  BM Genel Sekreteri ile yapılacak üçlü görüşmenin, 14 Eylül’de açıklanması mutabakatına Rum tarafının uymadığını anımsatan Cumhurbaşkanı Akıncı, “Bu türden mutabakat dışı davranışların müzakere sürecine yardımcı olmadığı kanaatindeyiz. Bu kanaatimiz tamamen prosedür olarak vardığımız anlayışın dışında hareket edilmiş olmasıyla ilgilidir. Son 5 toplantının ardından basına açıklama yapmamamızın tek nedeni budur. Biz sadece vardığımız mutabakata saygılı davrandık” dedi.

Ortak hedefin belli olduğunu ve ortak bir hedef olarak yerinde durduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, “2016 yılı çıkmadan bir sonuca ulaşma hedefinin önemi, yalnız bizce değil, tüm taraflarca artık benimsenmiştir” dedi.

Rum tarafında da 2016 yılı çıkmadan çözüm hedefinin öneminin artık açıktan da ifade edilmeye başladığını söyleyen Cumhurbaşkanı Akıncı, “Bunun için elbette 14 Eylül’ü bekleyip o güne geldiğimizde varacağımız son noktayı değerlendireceğiz. Ardından New York’ta 26 Eylül’de BM Genel Sekreteri ile yapacağımız 3’lü görüşme ve o görüşmeden elde edeceğimiz sonuçla Ekim ayının boş geçmemesi gerekiyor. New York sonrası elbette Kıbrıs’ta yeniden müzakerelere devam edeceğiz ama artık Ekim ayı çıkmadan 5’li konferansın gerçekleşmesinin temini için tüm tarafların istekli olması ve o yönde gayretli olması gerekecek” dedi.

KARARI HALK VERECEK

New York’a muhtemelen 20 Eylül’de gideceğini ancak, bazı gelişmelere göre belki birkaç gün öncesinden gitme ihtimalinin olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, “Gerek Kıbrıs’ta gerek New York’ta yoğun çalışmalar bizi bekliyor. Tüm gücümüzle öngördüğümüz hedefe ulaşmak için çalışacağız. Bu hedef de en genel hatları ile bu adada iki halkın barış ve huzur içerisinde yaşayabilmesi için gereken altyapıyı oluşturmak, iki kesimli iki toplumlu siyaseten eşit iki kurucu devletli federal bir yeni yapıyı oluşturmaktır. Bu adada artık kan ve gözyaşını değil, barışı huzuru ve bu adadaki ve çevresindeki nimetleri paylaşabileceğimiz yeni bir ortamı sağlamaktır. Bunun kararını da halk verecektir. Günün sonunda yeterli zaman dilimi de sağlanmak suretiyle halkın varacağımız mutabakatları iyice içselleştirip ne olup olmadığını kavradıktan sonra sandığa gitmesini temin etmek elbette bizim görevimiz olacaktır. Önümüzdeki haftalar yine yoğun çabalarla dolu geçecek bir dönemdir” dedi.

Bir gazetecinin “Bir mutabakatınız vardı ama Rum tarafı buna uymadı. 3 ayrı açıklamasında Sayın Anastasiadis’in, özellikle garantiler meselesini öne çıkardığını gördük. Önce, ‘Türk tarafından garantörlükle ilgili farklı bir fikir duyduk ama bu onu kabul ettiğimiz anlamına gelmiyor’ dedi. Arkasından da bir yazılı açıklama sunduklarını söyledi. Bu karşılıklı bir fikir teatisine mi ilişkin?” yönündeki sorusuna Cumhurbaşkanı şöyle yanıt verdi:

“FİKİR ALIŞ VERİŞİNDE HİÇ BİR MAHSUR YOK”

“11 Şubat 2014 Belgesi tüm başlıkların dönüşümlü olarak ele alınmasını öngörmekteydi. Bunlardan biri de güvenlik ve garantiler başlığıydı. Bu konuda fikir egzersizi çerçevesinde bir görüşme yapıldı ve bunlar prensipler düzeyinde oldu. Biz de ortaya prensipler koyduk. Aylardır konuştuğumuz ve Türkiye Cumhuriyeti’nin de yetkililerinin ağzında şekillenen, onların da öngördüğü bir iki husus var. Kimse 1960’daki şartların aynen geçerli olduğunu söylemiyor. Eskiden biliyorsunuz, ‘noktası virgülü değişmez’ şeklinde bazı katı duruşlar vardı. Bu çağda böyle bir müzakere süreci yürütemezsiniz. Haklarınızı gözetip, endişelerinizi giderecek, yeni formüller, yeni düşünceler üretmek durumundasınız. Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri de bizimle aynı yönde bir düşüncede oldukları için bu konuda şu açılımı yaptık; dedik ki, evet, biz bu garanti sistemini günü geldiğinde konuşabiliriz. Günü geldi fikir jimnastiği yapılacak, günü gelecek ayrıntı konuşulacak. Şu an ayrıntı konuşmuyoruz”.

"ENDİŞELERİMİZİ GİDERECEK BİR HUSUS GÖREMEDİK"

Kıbrıs Rum tarafının kendi düşüncelerini içeren bir yazı verdiğini, ancak bu düşüncelerinin Kıbrıs Türk toplumunun endişelerini giderici nitelikte olmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, “Sayın Anastasiadis bizden yeni şeyler duyduğunu ama bunları kabul etmek durumunda olmadıklarını söylemişti. Benzer bir durum bizde de var. Bize verilen görüşlerde, bizim endişelerimizi giderecek bir husus göremedik. Çünkü Kıbrıs Türk halkı kendi güvenliğini Türkiye ile ilişkilendirerek görüyor. Türkiye’yi dışlayarak bir garanti sistemi oluşturmak ve Kıbrıslı Türklerin bunu kendileri için güvence olarak görmelerini beklemek mümkün değildir. Dolayısıyla bu konuda tablo nettir dedi.

"BEŞLİ KONFERANSTA SONUÇLANACAK"

Güvenlik ve garantiler konusunda Türkiye ile Yunanistan arasında başlamış bir çalışma olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Akıncı, “Bu çalışmalar New York’ta devam edecek. Türkiye ile Yunanistan’ın ne yaptığını göreceğiz ve 5’li konferansta bu konular artık ayrıntılı olarak ele alınıp bir yere bağlanmaya çalışılacak” şeklinde konuştu.

Güvenlik ve garantilerin daha şimdiden ayrıntılı olarak müzakere edildiği anlayışının gerçeği tam olarak yansıtmadığını belirten

Cumhurbaşkanı Akıncı şöyle devam etti:

“Ama 11 Şubat Belgesine uygun olarak fikir egzersizi yapıldı. Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu burada benimle yaptığı basın toplantısında bunların yapılmasının da gerekli ve yararlı olduğunu söyledi. Zaten onlar da yapıyor.  Şu açıdan doğrudur; yıllarca bu konulara dokunulmamış. Pek sırası gelmemiş, pek fazla konuşulmamış, her bu konular geldiğinde ileride konuşulacak denmiştir. Şimdi eğer çözüm niyeti içerisindeysek ki öyleyiz, bir fikir alış verişinde hiçbir mahsur yok. Önemli olan ne istediğimizi, ne yaptığımızı, ne elde edeceğimizi ve onun gerçekliğini, gerçekçiliğini bilerek hareket edelim. Bizim yaptığımız budur”.