Akıncı, mülkiyet konusunda tazminatın başlıca rol oynayacağının aşikar olduğunu, dolayısıyla uluslararası camianın da mutlaka yardımının gerektiğini belirtti.

Akıncı, mülkiyet konusunda kullanıcı durumunda olanların da haklarının bulunduğunu vurguladı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Dimopulos olarak bilinen davayla ilgili kararına işaret etti.
 
Akıncı, düzenlediği ilk Sivil Toplumla Diyalog ve İşbirliği Toplantısında sivil toplum örgüt temsilcilerinden soru ve görüşleri aldıktan sonra bir de kapanış konuşması yaptı.

Kapanış bölümünde, Dışişleri Bakanı Emine Çolak, Cumhurbaşkanı Sözcüsü Barış Burcu, Siyasi İşler ve Tarih Özel Danışmanı/Teknik Komiteler Genel Koordinatörü Dr. Meltem Onurkan Samani ile Özel Kalem Müdürü Cenk Gürçağ da hazır bulundu.

“HER KESİMDEN İNSANIN BU SÜREÇ İÇERİSİNDE YER ALMASI LAZIM”

Cumhurbaşkanı Akıncı, toplantının kapanış bölümünde yaptığı konuşmada, farklı platformlarda sivil toplum örgütleriyle toplantı yapılmaya devam edileceğini, amaçlarının sivil toplum örgütlerinden yararlanmak olduğunu kaydetti. Akıncı, “Her kesimden insanın bu süreç içerisinde yer alması lazım” dedi.

“ESAS 11 ŞUBAT ORTAK AÇIKLAMASI”

Kıbrıslı Rumların federasyondan ne anladığı yönündeki bir soruya Akıncı, 11 Şubat 2014’te Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum liderinin yaptığı ortak açıklamada yer alan ilkelerin çözüm müzakerelerinde esas olduğunu ancak Güney Kıbrıs’ta iki kesimliliği parti programından kaldıran siyasi partilerin de bulunduğunu, diğer taraftan da söz konusu ilkelere sahip çıkacağını açıklayan partilerin de bulunduğunu belirtti.

“ULUSLARARASI TOPLUM MALİYETTE YARDIMCI OLMASI GEREKİR”

Varılacak bir çözümün maliyetinin yüksek olacağını kaydeden Akıncı, “Uluslararası toplumun mutlak yardımcı olması gerekir” dedi.

Cumhurbaşkanı Akıncı, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özle Danışmanı Espen Barth Eide’nin uluslararası finans kuruluşlarıyla bir çözüm durumunda ihtiyaç duyulacak finansla ilgili temaslara başladığını, doğacak maliyeti Avrupa Birliği üst düzey yetkilileriyle kendisinin de görüştüğünü kaydetti.

Kıbrıs Rumların 1974’te adanın kuzeyinde bıraktığı malların Kıbrıs Türklerin adanın güneyinde bıraktığı mallardan fazla olduğu için tazminatın önemli rol oynayacağını kaydeden Mustafa Akıncı, “İki kesimliliği muhafaza etmek için tazminatların başlıca rol oynayacağı aşikardır” diye konuştu.
 
Adanın etrafında keşfedilen doğal gaz rezervlerinde Kıbrıs Türklerin de haklarının bulunduğunu kaydeden Akıncı, söz konusu kaynaklardan elde edilecek gelirler üzerinden finans bulmanın da mümkün olduğunu söyledi. Akıncı, “Bu konuda kafa yormaya başladık” dedi.

ULUSLARARASI HUKUK

Mülkiyet ve vatandaşlıklar üzerinde ise Akıncı, Kıbrıs Türklerinin artık uluslararası hukukun içerisinde girmesinin şart olduğunu, KKTC’ye yerleşen Türk kökenli vatandaşların AB vatandaşı olmasının da, mülkiyetteki belirsizliğin de bir anlaşma ile hallolunabileceğini kaydetti.
 
Akıncı, “O anlaşmayı yapıp uluslararası hukukun içerisinde girmediğimiz sürece, bu iş belirsiz olmaya devam edecek” dedi.
 
MÜLKİYET VE KULLANICININ HAKLARI

1974’te Kıbrıslı Rumlar tarafından kuzeyde bırakılan malları bugün kullananların da haklarının bulunduğunu söyleyen Akıncı, AİHM’de görülen ve Dimopulos davası olarak bilinen davanın kararına atıfta bulunarak, Dimopulos davasının kararında, AİHM’in KKTC makamlarının koçanını tanıdığının belirtilmediği, 41 yıldır söz konusu mülk üzerinde yaşayanın da haklarının olduğunu söylendiğini ifade etti.
 
Kıbrıslı Rumların KKTC’ye gelerek Kıbrıslı Türklerin evlerinin kapılarını çalmasının zaman zaman yaşandığını kaydeden Akıncı, ancak bunun her gün yaşanmadığını, genellemenin yapılmasının da yanlış olduğunu söyledi.

“HER İKİ TARAF DA ACILAR ÇEKTİ”

Geçmişte Kıbrıslı Türklerin de Kıbrıslı Rumların da acılar çektiğini, 50’li 60’lı yıllarda Kıbrıslı Türklerin çok acılar çektiğini belirten Akıncı, “’Sadece bir taraf acı çekti’ dersek bencillik yapmış oluruz” dedi.

Akıncı, 20 Temmuz Harekatı gerçekleştirilmiş olmasaydı Kıbrıs’ın tümünün Yunanistan’a bağlanmasının engellenmiş olmayacağını da belirtti.

“1960’TAN FARKLI… BU KEZ İKİ BÖLGELİ…”

Üzerinde çalışılan ortaklığın 1960’ta yapılan ortaklıkla farklı olduğunu, bu kez ortaklığın iki bölgeli olacağını belirten Akıncı, “Eşitlik içinde, özgürlük içinde, haklarımızı alarak, karşı tarafın da haklarına saygı göstererek ve altını çiziyorum güvenlik içinde bir gelecek istiyoruz” dedi.
 
ÇOLAK

Toplantıda konuşan Dışişleri Bakanı Emine Çolak da, mülkiyet konusuyla ilgili olarak AİHM’de görülen Loizidu davasında tapu sahibinin haklarının devamının belirtildiğini ancak Dimopulos davasında mülkü kullanın da hakkının olduğunun vurgulandığını, kurulacak Mülkiyet Komisyonu’nun da özünün bunlara dayanacağını söyledi.
 
Mülkiyet konusunda da sorunlu mülklerin çözümünün zaman alabileceği görüşü üzerine Emine Çolak, komisyonun çalışmasının hızlandırılabileceğine inandığını ifade etti.

BURCU 

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu, Barolar Birliği’nden müzakerelerdeki konularla ilgili görüş taleplerinde bulunduklarını ve müzakereler çerçevesinde kurulan komitelerin sivil toplum örgütleri ile temaslara başladığını kaydetti.
 
1963 ile 1974 yılları arasında mülkiyet dışı kayıplarla ilgili olarak ise Burcu, bunların tazminat konusu olabileceğini belirtti.

Burcu, güney ve kuzey arasındaki gelir farklılığı ile ilgili olarak ise, gelir seviyesindeki fark ve altyapının giderilmesinin de çözüm çerçevesinde ele alınmasının gerektiğini ifade etti.

SAMANİ

Teknik komiteler hakkında bilgi veren Cumhurbaşkanlığı Siyasi İşler ve Tarih Özel Danışmanı ve Teknik Komiteler Genel Koordinatörü Dr. Meltem Onurkan Samani ise, Sağlık Teknik Komitesi’nde iki sağlık sisteminin entegre edilmesinin üzerinde çalışıldığını kaydetti ve sivil toplum örgütlerinden yararlanmak istediklerini söyledi.