Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, amaçlarının, “11 Şubat 2014 tarihli ortak açıklamada belirtildiği gibi iki kesimli, iki toplumlu, siyasal eşitlik ve güvenlik içinde federal bir çözüme ulaşmak” olduğunu belirterek, “Türkiye ile de yakın istişare içinde yürütmekte olduğumuz bu süreçte sadece Türkiye’nin değil Yunanistan’ın da güçlü desteğine ihtiyaç olacağını belirtmek isterim” dedi.

Akıncı, Türkiye ve Yunanistan’ın desteğinin yanında, iki toplumun da birbirini anlaması ve birbirine yardımcı olmasının son derece önemli olduğunu belirterek, “Artık birbirimizi yıllarca süren ayrılıkların, kavganın, kin ve öfkenin tanımladığı düşmanlar olarak değil, geleceğin ortakları olarak görmek durumundayız” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Akıncı, Kıbrıs’ta çözüme ulaştıktan sonra federal yapının eşit kanatlarından biri olarak Kıbrıslı Türklerin kurucu devleti ve toplumsal haklarıyla birlikte Avrupa Birliği’nde Rum toplumuyla eşit statüde yerini alacağına dikkat çekerek, Kıbrıs Türk toplumunun Avrupa Birliği’ne hazırlık sürecinin bir an önce ilerletilmesi zorunluluğu olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı kutlamaları kapsamında Lefkoşa Dr. Fazıl Küçük Bulvarı’nda yapılan resmigeçit töreninde konuştu. Akıncı ilk olarak bugün Türkiye’de gerçekleştirilen terör olayını kınayarak; terörü, nerden gelirse gelsin, kimi hedef alırsa alsın, herkesin hep birlikte kınaması gerektiğini vurguladı. Akıncı, tüm Türk ulusuna ve ailelere başsağlığı diledi. 

“TARİHİN SEYRİNİ DEĞİŞTİREN ÖNEMLİ BİR GÜN”

Cumhurbaşkanı Akıncı, konuşmasının devamında, Kıbrıs’ta tarihin seyrini değiştiren önemli bir günün 41. yılında Kıbrıs Türk halkını sevgi ve saygıyla selamladı.

Ramazan Bayramı’nın hemen ertesinde kutlanan Barış ve Özgürlük Bayramı etkinlikleri için adaya gelen başta Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanı İsmet Yılmaz, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Türk Silahlı Kuvvetlerini temsilen gelen tüm konukları selamlayan Akıncı, bu anlamlı günü Kıbrıs Türk halkı ile paylaştıkları için teşekkür etti.

Cumhurbaşkanı Akıncı, Kıbrıs Türk halkı olarak kendi yurdunda insanca yaşayabilmeleri ve bu topraklarda tutunabilmesi için canlarını feda eden aziz şehitleri rahmetle, gazileri saygıyla andı.

“ÇOK ZOR YILLARDAN GEÇTİK”

Akıncı, toplum olarak çok zor yıllardan geçtiklerine vurgu yaparak, şöyle devam etti:

“Sanayi Devrimi’nin üretim ilişkilerini kökten değiştirdiği ve dünyayı yeni baştan kurduğu bir dönemde, geçim koşullarının zor olduğu bir sömürge toprağında yaşama tutunmaya çalıştık.

Çağı yakalama gayretimiz ve toplumsal dayanışma duygumuz olmasa, iki dünya savaşının yaşandığı bu zor dönemi salimen atlatmamız mümkün olamazdı.

Sömürge yılları sona erdiğinde ise adamıza ne yazık ki huzur gelmedi. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti, öngörüldüğü gibi bir ‘ortaklık’ cumhuriyeti olarak yaşayamadı. Nice masum insanın acımasızca katledildiği bu dönem, Adamız için yakıcı bir dönem olarak tarihe geçti.

15 Temmuz 1974’te yer alan faşist Yunan cuntasının askeri darbesi, her şeyi daha da içinden çıkılmaz hale getirdi. İki asır öncesine ait çılgın Enosis ülküsüyle Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yıkılmak istenmesi, Kıbrıslı Türkler bakımından elbette kabul edilemezdi.

Bu askeri darbe ancak askeri bir harekatla önlenebilirdi. Ve 20 Temmuz 1974’te yapılan da bu oldu...

Kuşkusuz ki biz adına ‘Barış Harekatı’ desek de bu bir savaştı. Ve savaşın koşulları hiç kuşkusuz zor ve çetindi. Kimimiz yaşamını, kimimiz yakınını kaybetti… Ocaklar söndü, aileler dağıldı. Ayrıca binlercemiz göçmenlik travmasıyla başa çıkmak durumunda kaldık.

Şunu da gerçekçilikle ifade etmek isterim ki; 1950’lerde, 1960’larda Kıbrıs Türk halkının yaşadığı büyük acılardan sonra, Kıbrıs Rum toplumu da Yunan cuntasının sebep olduğu 1974 trajedisinin en büyük mağdurlarından birisi oldu.”

“20 TEMMUZ OLMASAYDI DARBE HUKUKU GEÇERLİ OLACAKTI”

Akıncı, Rum basınında, 20 Temmuz ile ilgili dün yaptığı açılış konuşmasının “itiraf” olarak verildiğini ancak kendisinin gerçekleri söylediğini belirtti .

Cumhurbaşkanı Akıncı, asıl itirafın birkaç gün önce Güney Kıbrıs’ta yayınlanan Cyprus Mail isimli gazetede yer aldığına işaret ederek, bu yazıda, 15 Temmuz 1974 günü Yunan Cuntası’nın yaptığı darbeyle başa geçirilen Nikos Samson’a 3 gün içinde 15 bin kutlama telgrafı gönderildiğinin anlatıldığını belirtti.Akıncı, şunları söyledi:

“20 Temmuz olmasaydı kuşku yok ki darbe hukuku geçerli olacak ve darbecilerin iktidarı kökleşecekti. Acıdır ama bir gerçektir ki, tarihin bazı dönemlerinde toplumsal bünyeler demokratik zafiyet göstermekte ve darbeler lanetleneceğine alkışlanmaktadır. Dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi bazı dönemlerde Yunanistan’da, Türkiye’de ve Kıbrıs’ın güneyinde  bunlar yaşandı”.

“ENOSİS ENGELLENDİ”

Cumhurbaşkanı Akıncı, 20 Temmuz’un,; Kıbrıs’ta Enosis’i ve darbe rejiminin kökleşmesini engelleyen bir harekat olduğunu ifade ederek, 20 Temmuz’un, Kıbrıslı Türklerin kuzeyde topluca yaşamaya başlamaları ve iki kesimli iki toplumlu bir çözümün de altyapısını hazırladığını kaydetti.

Harekatın yarattığı önemli sonuçlardan birisinin bu olduğunu anımsatan Akıncı, iki harekat arasında, Türk tarafınca sunulan çok bölgeli federal yapı önerisinin Rum Yönetimi ve Yunanistan tarafından kabul görseydi binlerce insanın yer değiştirmek zorunda kalmayabileceğini  fakat bunun olmadığını belirtti.

Akıncı, Kıbrıs Türk halkının şimdi kendi bölgesinde güvenlik içinde yaşadığını ve bu durumun 20 Temmuz 1974’te sağlandığını ifade ederek, “Bu yönüyle 20 Temmuz önemli hedeflerinden birine ulaşmıştır diyebiliriz. Ancak olayın bir diğer yönü daha vardır ki o da, dünyanın kabul edebileceği iki toplumu yeni bir yapıda buluşturacak Anayasal bir düzen 41 yıldır tesis edilememiştir. 2004 yılında Annan planı ile yakalanan fırsat da ne yazık ki liderliğinin Rum toplumunu yanlış yönlendirmesiyle sonuçsuz kalmıştır” diye konuştu.

KIBRIS MÜZAKERELERİ

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, şimdi önlerinde yeni bir fırsat daha olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

“Cumhurbaşkanlığı makamını 30 Nisan günü devraldıktan sadece dört gün sonra Birleşmiş  Milletler Genel Sekreteri’nin Özel Danışmanı Espen Eide ile temaslara başladım. 15 Mayıs’ta ise sayın Anastasiades ile kapsamlı müzakere sürecini başlattık. O günden beri gerek liderler olarak biz, gerekse müzakerecilerimiz olsun, yoğun biçimde çalışmaktayız. Amacımız; 11 Şubat 2014 tarihli ortak açıklamada belirtildiği gibi, iki kesimli, iki toplumlu; siyasal eşitlik ve güvenlik içinde federal bir çözüme ulaşmaktır.

Bu amaç doğrultusunda ve güven yaratıcı önlemlerle de desteklenen bu süreçte samimiyetle çaba harcıyoruz. Umarım bu çabalarımız makul bir sürede sonuç verir ve eş zamanlı referandumlarda bu defa iki toplumun onayını alabilecek bir anlaşmayla sonuçlanır.

Bu vesileyle bir hususun daha altını çizmekte yarar görüyorum. Kıbrıs’ta çözüme ulaştıktan sonra Federal yapının eşit kanatlarından biri olarak Kurucu Devletimiz ve toplumsal haklarımızla birlikte Avrupa Birliği’nde Rum toplumuyla eşit statüde yerimizi alacağız.

Bu çerçevede Temmuz ayı başında Brüksel’de ve geçtiğimiz gün Lefkoşa’da AB Komisyonu başkanı Juncker’le yaptığımız görüşmelerde de ifade ettiğim gibi Kıbrıs Türk toplumunun Avrupa Birliği’ne hazırlık sürecinin bir an önce ilerletilmesi zorunluluğu vardır. Avrupa Birliği’nin teknik düzeyde görüşme sürecine yapacağı katkıyı da memnuniyetle karşılamaktayız. Ne var ki müzakere sürecinin bir BM süreci olduğu ve o çerçevede kalacağı unutulmamalıdır.

“TÜRKİYE İLE YAKIN İSTİŞARE YÜRÜTÜYORUZ”

Türkiye ile de yakın istişare içinde yürütmekte olduğumuz bu süreçte, sadece Türkiye’nin değil Yunanistan’ın da güçlü desteğine ihtiyaç olacağını belirtmek isterim. Bu çerçevede Yunan ekonomisinin yaralarını en kısa sürede sarmasını ve müzakere sürecine bir an önce olumlu katkı yapmasını içtenlikle diliyorum.

Türkiye ve Yunanistan’ın desteğinin yanında ve ondan da öncelikli olarak iki toplumun birbirini anlaması ve birbirine yardımcı olması da son derece önemlidir. Artık birbirimizi, yıllarca süren ayrılıkların, kavganın, kin ve öfkenin tanımladığı düşmanlar olarak değil, geleceğin ortakları olarak görmek durumundayız.

Kıbrıslı Türkler ve Rumlar olarak bu adada beraberce yaşamaya mecburuz. Doğu Akdeniz’in bu güzel adası çok acılar çekti. Bizim de dahil olduğumuz kuşaklar bu acıları paylaştılar, artık genç kuşakların bu adanın nimetlerini paylaşmasını istiyoruz.

1963’ü bilen, 1974’ten günümüze, tüm süreçlerin içinde bire bir yaşamış bir kişi olarak, bu adada artık yeni 15 Temmuzlar da olmasın, 20 Temmuzlar da yaşanmasın diyorum. Bu adada artık kederler veya tek taraflı sevinçler yerine; kederler hiç yaşanmasın, sevinçler de ortak olsun diyorum. Geliniz bunu elbirliğiyle yaratalım. Kıbrıs Türk-Kıbrıs Rum- Türkiye ve Yunanistan olarak el ele verelim, bunu başaralım. Doğu Akdeniz’de ve Ege’de örnek bir işbirliği ve dayanışmanın temellerini atalım.”

“FIRSATI NE KADAR İYİ KULLANDIĞIMIZ TARTIŞILIR”

Cumhurbaşkanı Akıncı, 20 Temmuz 1974 sonrasında Kıbrıs Türk halkı için doğan yeni durumla ilgili fırsatı ne kadar iyi kullandıklarının tartışılabileceğini, 1974’ten sonra Türkiye’den de alınan ciddi destekle belki de ok daha iyisini yapabileceklerini ifade ederek, “Ekonomiden kamu düzenine, eğitimden sağlığa her alanda çok daha iyi organize olabilir; yaşam kalitemizi çok daha yukarılarda tutabilirdik” dedi.

Akıncı, geçen zaman içinde umdukları yere ulaşamamış olmanın bundan sonrası için cesaretlerini kırmaması gerektiğini ifade ederek, Kıbrıs Türk toplumu olarak daha iyi bir yaşamı hak ettiklerini ve bunun için yapabilecekleri çok şeyler olduğuna dikkat çekti.

Bir yandan çözüm için yoğun uğraş verirken, öte yandan iç bünyenin sağlam olması için gerekli adımların atılmasının zorunluluğuna işaret eden Akıncı, gelecekte federal yapıda ve Avrupa Birliği’nde var olabilmek için bugünden yapılması gerekenler olduğunu belirterek, şunları söyledi:

“Kendi ayakları üzerinde durabilen, kendi kendini yönetme becerisine sahip, ekonomisi ve demokrasisi ile gelişen bir yapı, yarınlarımızın en büyük teminatı anlamındadır.

Bu çerçevede görev üstlenmekte olan geniş tabanlı yeni hükümetimizin reformlarla toplumsal gelişim yönünde önemli adımlar atması halkımızın beklentisidir.”

Dünyanın bugün “küreselleşme” paradigmasının etkisinde döndüğünü ve ülkeler arasında yoğun etkileşim süreçleri yaşandığını ifade eden Akıncı, farklı coğrafyaların ekonomik, siyasal ve kültürel ağlarla birbirlerine bağlandığını kaydetti.

“EN BÜYÜK SORUNUMUZ ULUSLAR ARASI HUKUK DIŞINDA KALMIŞLIKTIR”

Akıncı, bu çağda, küresel bağlamın dışında kalmanın hiç kuşkusuz ciddi sorunları da beraberinde getirdiğini ifade ederek, şöyle devam etti:

"Bugün bizim en büyük sorunumuz işte bu küresel ilişki ağına dahil olamamak ve uluslararası hukukun dışında kalmışlıktır. Bu anlamda da statüko kabul edilemezdir.

Oysa evrensel döneme kolaylıkla uyum sağlamamıza yarayacak bir arzuya ve vizyon genişliğine toplum olarak sahibiz.

Yapmamız gereken şey, önümüzdeki statü engelini aşabilmek ve çağdaş dünyaya dahil olmamızı temin edecek ortamı sağlamaktır.

Çağın gerektirdiği dinamizme, bu sorunu aşarak ulaşabileceğimiz konusunda sanırım hepimiz hemfikiriz.”

“KIBRIS’TA ELDE EDİLECEK ÇÖZÜM BAŞARISI BÖLGEYE ÖRNEK OLACAK”

Cumhurbaşkanı Akıncı, bir yandan gerilimin tavan yaptığı ama bir yandan da ülkeler arası işbirliğini dayatan bir coğrafyada yaşadıklarını, içinden geçmekte oldukları günlerin Orta Doğu’da sağduyuya ne kadar muhtaç olunduğunu bütün açıklığıyla ortaya koyduğunu ifade ederek, Kıbrıs’ta elde edebilecekleri bir çözüm başarısının yakın bölgeye de örnek olacağına inanç belirtti.

Akıncı, ama hiç kuşkusuz çözümün en çok Kıbrıs Türk halkı ve adanın diğer yarısının ihtiyacı olduğunu ifade ederek, bu ortak ihtiyaçtan hareket ederek, ortak vizyonla ortak yarar temelinde bir çözüme ulaşmanın tüm ilgili taraflar için olumlu bir sonuç olacağını kaydetti.

Akıncı konuşmasını şöyle tamamladı:

“20 Temmuz’un bizler için özel bir anlamı var. Özgürlüğe olan tutkumuzu ve barışa olan sevdamızı her 20 Temmuz’da samimi olarak duyumsuyoruz.

Bütün amacımız Adamızda özgürlüğümüzden, eşitliğimizden ve güvenliğimizden taviz vermeden kalıcı barış ortamını sağlamak ve bu sayede çağdaş dünya ile bütünleşmenin yolunu açmaktır.

Bu düşüncelerle toplum olarak, yarınlarımızın bugünümüzden çok daha iyi olması umut ve temennisiyle Barış ve Özgürlük Bayramı’nı içtenlikle kutlar, tümünüzü sevgiyle selamlarım.”