Türkiye hükümetinin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde herhangi bir adayı işaret edeceğini düşünmediğini kaydeden Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Mustafa Akıncı, “Geçmişte Türkiye’nin istemediği kişi seçilemez denirdi; şimdi bunun tam tersidir. Artık, ‘halkın istemediği seçilemez’ noktasına ulaştık” diye konuştu

Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Mustafa Akıncı, “Kıbrıs Türk halkının iradesinin temsilcisi olacağım. Her konuda bakacağım bir tek yer vardır, o da iradesiyle beni görevlendiren halktır. Bu Türkiye ile sağlıklı istişareyi engellemez. Kıbrıs Türk halkının, iradesi ve onun yansıması benim için en önde gelen gerekliliktir” diye konuştu.

Akıncı dün BRT 1’de Osman Kurt ‘un hazırlayıp sunduğu “On İki On Üç” adlı programa katılarak soruları yanıtladı, Cumhurbaşkanlığıyla vizyonuyla ilgili açıklamalarda bulundu.

Programın başında adaylığı ve seçimle ilgili görüşüne yönelik soruyu cevaplayan Akıncı, halktan aldığı mesajla aday olduğunu yineleyerek, “farklı siyasal kesimlerden insanlarımızın yaptığı çağrıya, adaylıkla karşılık verdiğim için memnuniyetlerini gizlemiyorlar ve desteklerini veriyorlar. Bu nedenle geçmişte ‘seçim son gün kazanılır’ diye bir anlayış vardı ama bu kez öyle olmayacak, görüyorum ki halk sorularına aradığı cevabını buldu ve 19 Nisanı bekliyor” dedi.

“Gerçek anket halkın gözlerinde”

Akıncı, bazı adayların iddialarının aksine seçimin iki turlu olacağını düşündüğünü de kaydederek, “ama bir inancımı ve özgüvenimi paylaşmak isterim. Anketler ne kadar bizi ilk sırada göstermese ve aşağıya çekmeye çalışsa da, gerçek anketin halkın gözlerinde olduğunu görüyor, karalılığını gözlerinden okuyor ve birinci turdan da ikinci turdan da birinci çıkacağımıza inanıyorum” diye konuştu.

Hazirandan beri, Lefkoşa yerel seçimleriyle başlayan süreçte sokakta halkın nabzını tuttuğunu söyleyen Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Mustafa Akıncı, bu süre içerisinde bir kaç küçük yerleşim birimi dışında gitmediği yer kalmadığını ifade ederek, kalan süre içerisinde bu yerlere de gitmeyi hedeflediğini ifade etti. Kampanya çalışmalarıyla ilgili bilgi de veren Akıncı “Köy ziyaretlerimizi yaptık, bölgelerde kapalı toplantı salon toplantılarımızı gerçekleştirdik,  fırsat buldukça okul, devlet dairesi, sivil toplum örgütleri ve özel işyerlerine ziyaretlerimiz sürdürüyor, sosyal etkinliklere katılıyorum. Bundan sonraki süreç sanırım daha çok Televizyon ağırlıklı geçecek ama elbette sözünü ettiğim ziyaretler çerçevesinde her yere gitmek istiyorum” dedi. Akıncı, Dört Boyutlu Siyasetinin” çok daha ayrıntılı bir şekilde aktarıldığı “Cumhurbaşkanlığı Rehberi 2015-2020” adlı kitabın basımının da tamamlanarak halka ulaştırılmaya başladığını kaydetti.

“Değişim isteği seçime yüksek katılımı getirecek”

Seçime katılım oranıyla ilgili öngörüsünün sorulması üzerine Akıncı şu cevabı verdi:

“Katılımın yüksek olacağını düşünüyorum. Seçmen listesinde yeterli ayıklama yapılmıyor. Yurt dışında olanlar, vefat edenler var ancak güncelleme geç yapılıyor gibi. Bilgisayar çağında bu gibi güncellemelerin daha sıklıkla yapılması gerektiğini düşünüyorum. Onlar dışında sandığa çeşitli nedenlerle gitmeyen de olabilir ama yüzde 70-80 civarında katılım bekliyorum, çünkü bir değişim arzusu olduğunu hissediyorum. Düşük katılım halk, bir şey değişmeyeceğini düşündüğünde olabilir.

Ben bir şey söylemeden yanıma gelip destek belirten o kadar çok insan var ki, 19 Nisan’da bu insanların yapacakları ilk işin sandığa gitmek olduğuna inanıyorum”

“İşin başı talepkâr olmaktır”

“Bu adada kendi ayaklarımız üzerinde durabilmemiz, kendi kendimize yetebilmemiz ve ekonomisi ve demokrasisi ile güçlü bir yapıya kavuşmamız bu konuda yapabileceklerimize bağlıdır” diyerek sözlerine devam eden Akıncı, toplumsal konulara duyarlılık konusunda söylediklerinin başkanlık sistemine doğru bir mesaj olmadığının altını çizdi. Akıncı, “Bizde sorun demokrasinin tam oturamaması ve kurumların yapılandırılamamış olmasıdır. Demokrasi sorunumuz var. Kendi kurumlarımızda söz sahibi olmanın yanı sıra yapılan yanlışlardan da dönmek lazım. En önemli kurumlarımızdan biri olan Kamu Hizmeti Komisyonu, demokratik çoğulcu yapıya kavuşmalı.

Cumhurbaşkanının bu konularda rehberlik yapması lazım, sadece siyasi partiler ve toplumun değil, Türkiye’nin de artık o noktada olması; kendi ayakları üzerinde duran toplumsal bir varlığın kendinin de yararına olduğu gerçeğini anlaması lazım. İşin başı Kıbrıs Türk Toplumunun talepkâr olmasıdır. Toplum, beni seçmekle bu topraklarda artık yeni temiz bir sayfa istediği mesajını tüm dünyaya verecek” dedi.

“Masaya zaman sınırlaması koymak istemem”

Halkın kendisini cumhurbaşkanlığı görevine layık görmesi durumunda müzakere masasına bir zaman sınırlaması koymak istemediğini kaydeden Akıncı sözlerini şöyle sürdürdü:

“İyi niyet ve gerçek kararlılıkla, kısa sürede tahminlerin ötesinde açılımlar yapılabilir, ama önce muhatabımızla görüşmemiz lazım. Bizi bağlayan bir şey var, o da 11 Şubat 2014 çerçeve anlaşmasıdır. Bu anlaşmayı her ne kadar Sayın Eroğlu imzalamışsa da, parametreleri gerçekte Sayın Eroğlu’na ait değildir. Bu parametreleri yıllardır savunanlardan biri benim ve o metinde takvim yok. Kısa yoldan sonuca gitmenin yolu liderlerin bizzat görüşmesidir. Ancak 11 Şubat mutabakatında müzakereciler de öngörülüyor. Bu nedenle muhatabımızla konuyu görüşmeli ve BM’nin de onayını almalıyız. Müzakereyi liderlerin yürütmesi halinde sonuca daha kısa sürede ulaşmak mümkündür.”

“Bakacağım tek bir yer var”

Cumhurbaşkanının birçok formalite görevleri olduğunu ve bunların asgariye indirilmesi gerektiğini kaydeden Akıncı, Kıbrıs sorununun da zamanının büyük bir bölümünü alacağına dikkat çekerek, “O nedenle objektif, bilgili, kültürlü, sorunları bilen uzmanlarına hazırlatacağı raporlarla rehberlik yapmak ve toplumun sesi olma görevi var. Kıbrıs Türk halkının iradesinin temsilcisi olacağım. Her konuda bakacağım bir tek yer vardır. O da iradesiyle beni görevlendirecek olan halktır. Bu, Türkiye ile sağlıklı istişareyi engellemez. Kıbrıs Türk halkının iradesi ve onun yansıması benim için en önde gelen gerekliliktir” diye konuştu.

Türkiye hükümetinin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde herhangi bir adayı işaret edeceğini düşünmediğini kaydeden Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Mustafa Akıncı, “Geçmişte Türkiye’nin istemediği kişi seçilemez denirdi; şimdi bunun tam tersidir. Artık, ‘halkın istemediği seçilemez’ noktasına ulaştık” diye konuştu. Türkiye bu seçimin izleyicisi olsun ve ondan öteye karışma söz konusu olmasın. Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç,  ‘gönlümüzde biri olsa da kimseyi işaret etmeyeceğiz demişti.  Keşke bunu da böyle söylemeseydi. Halkın gönlünde kim varsa, Türkiye’nin de gönlünde o olmalıdır” dedi.