Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet en yaygın insan hakları ihlallerinden biridir. Bu konuda imzalanan önemli uluslararası sözleşmeler ülkemizde de Meclis tarafından onaylanmış olmasına rağmen, toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık ve şiddetle mücadele henüz ciddi bir devlet politikası haline gelmemiştir. Kadınlar sokakta, işyerlerinde ve evlerinde, cinsiyetlerinden ve geleneksel toplumsal cinsiyet rollerinden dolayı şiddete maruz kalmaktadırlar. Son dönemlerde yapılan araştırmalara bakıldığı zaman Kuzey Kıbrıs’ta her 3 kadından 1’inin aile içi fiziksel şiddete maruz kaldığı görülmektedir.

1325 ve 1889 numaraları Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları kadınların savaş ve savaş sonrası durumlarda maruz kaldıkları şiddet ve diğer zorluklara dikkat çekmekte, kadınların barış süreçlerinin her aşamasına katılımlarının gerekliliğini vurgulamaktadır. Ülkemizde de kadınların bu süreçlere katılımlarının önemli bir katkı koyacağı inancındayım.

Kadına yönelik şiddet toplumsal bir sorundur. Bu şiddet sadece fiziksel değil, psikolojik, ekonomik ve cinsel boyutlarıyla da hem maruz kalan bireylere, hem ailelerine, hem de topluma ağır ve kalıcı zararlar vermektedir. Bu hak ihlalini önlemek ve mağdurlara ihtiyaç duydukları desteği sunmak bireyler, sivil toplum ve devlet otoriteleri olarak hepimizin sorumluluğudur. Bu bağlamda sığınma evlerinin oluşturulması ve şiddetle mücadele için kapsamlı bir hareket planının uygulamaya konması gerekmektedir. Aday olduğum Nisan 2015 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde toplumumuz tarafından görev verilmesi halinde bu konularda gerekli adımların atılmasında rehberlik görevimi yerine getireceğim kuşkusuzdur.