Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs Türk halkının özgürlük, eşitlik ve güvenlik talebi bulunduğunu  vurguladı. Kıbrıs Türk halkının kendi güvenliğini Türkiye’nin güvencesinde gördüğünü kaydeden Akıncı, “ ‘AB’ye giriyoruz başka güvenliğe gerek yok’ açıklamalarının karın doyurmadığını söyledi.

Güvenlik konusunda tarafların birbirini ikna etmeye çalışmaması gerektiğinin altını çizen Akıncı, olası bir çözümde Kıbrıs Türk halkının Türkiye tarafından güvence edilmesinin Rum tarafınca tehdit olarak algılanmaması gerektiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Akıncı, doğal gaz ve İsrail elektriğinin Türkiye üzerinden Avrupa’ya iletilmesi ve Türkiye’den gelen suyun adanın tümünde kullanılması yönündeki işbirliklerinin ileride güvenlik konularında yeni anlayışlara ve paradigmalara yol açabileceğine dikkat çekti.

Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ) Yakın Doğu Enstitüsü’nün “Güvenlik Akademisi” açılış programına katılan Cumhurbaşkanı Akıncı, Türkiye’den temin edilen su,  elektrik ve  doğal gazın bölgedeki çatışmayı işbirliğine dönüştürebileceğini kaydetti.

Akıncı, müzakerelerde garantiler  ve güvenlik konusuna ayrıntılı olarak girilmediğini bu konunun sürecin en sonunda  5’li platformlarla gündeme geleceğini, bugüne gelinceye kadar ise nelerin garanti edileceğinin belirleneceğini söyledi.
 
ÖZGÜRLÜK

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, toplumların yaşamlarındaki özgürlük, eşitlik ve güvenlik gibi önemli kavramların  hiçbirşeye değiştirilemeyeceğini kaydetti.

Akıncı, Kıbrıs Türk halkın Enosis’e  karşı verdiği mücadeleye göz atıldığında, azınlık olmamak için verdiği mücadeleye bakıldığında, özgür yaşayabilmenin ne demek olduğunun çok daha iyi anlaşılacağını  söyledi.

Akıncı,  Kıbrıs  Türk halkının, iki eşit kurucu devletin olacağı,  bunların birbirine tahakküm edemeyeceği,    hiyerarşinin olamayacağı bir sistemin oluşması talebinin  tahakküm altında yaşamama talebinin somut göstergesi olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Akıncı Kıbrıs Türk halkının hem bireysel hem de toplumsal anlamda eşitlik talebi bulunduğunun altını çizdi.

GÜVENLİK

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, güvenlik konusunun can ve mal güvenliği ve statünün güvenliği olmak üzere iki boyutlu olduğunu kaydederek, statünün güvence altında olmasının önemini 1960 yılında kurulan ortaklık cumhuriyetinin 3 yıl sonra sona ermesi ile açıkladı.

Akıncı,  gelinen aşamada garanti ve güvenlik konularının müzakere masasına ayrıntılı olarak gelmediğini söyleyerek,  konunun  sürecin en sonunda  Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık’ın  da katılımıyla 5’li platformda gündeme getirileceğini, önce neyin garanti edileceğinin ortaya çıkması konusunda bir uzlaşma olduğunu kaydetti.

Akıncı, “biz Kıbrıs Türk halkı  olarak yaşadıklarımızdan da deneyimlerimizden de esinlenerek, iki tarafın da makul görebileceği, kabul edebileceği ortak paydayı nasıl yaratabiliriz bunun arayışı içerisindeyiz. Bunu elbette Türkiye ile birlikte istişare içinde yapıyoruz” dedi.

“GÜVENLİĞİMİZİ İSTEMEMİZ ANLAYIŞLA KARŞILANMALI”

Kıbrıs Türk halkının kendi güvenliğini istediğini ve sonuna kadar da bunun arkasında duracağını vurgulayan Akıncı, “Çünkü bu topraklarda sayıca az olan tarafız ve bunu talep etmemiz, bu güvenceyi nerde  gördüğümüzü açık olarak ortaya koyup, bunun takipçisi olmamız anlayışla karşılanmalıdır. Bunun başka taraflara çekilecek yönü yoktur” şeklinde konuştu.

Akıncı, Kıbrıs Türk halkının kendi güvenliğini Türkiye’nin güvencesinde gördüğünü belirterek, “AB’ye giriyoruz başka güvencelere ne gerek var” gibi ifadelerin karın doyurmadığını söyledi.

“TARAFLAR BİRBİRLERİNİ İKNAYA UĞRAŞMAMALI”

Akıncı,  bu konuda tarafların birbirini ikna etmek için uğraşmamaları gerektiğini kaydederek,  şöyle devam etti:

“İkna edici olacak olan yaşamın ta kendisi,  bu sürecin ileri taşınması, yıllar içinde iki toplumun birbirine  daha da güvenmesi, ortak çıkarlarda ortak anlayışlarda  buluşabildiklerini yaşamın içerisinde görebilmeleri  bunu kanıtlayabilmeleri ve gelecekte, geçmişte olan yanlışlardan iki tarafın da kaybedeceği çok şeyin olduğu anlayışının yerleşmesi ve  yeni bir paradigmanın oluşması…. Ancak işte o zaman   ancak bu söylemlerin bir değeri olabilecektir.

Bizim güvencemizin, bizim kendimizi emniyette hissetmek istememizin karşı taraf için bir tehdit  oluşturma nedeni yoktur. Geçmişte  böyle bir şey söz konusu olmadı.”

“DURUP DURURKEN TEHDİT YARATILMADI”

Akıncı, 1963 ve 1974’te  Türkiye ve Kıbrıs Türk halkı istikametinden   durup dururken karşı tarafa bir tehdit yaratılmadığını,  arzu edilmeyen her gelişmenin ardında ya bir Enosis hayali ya da Akritas planı  düşüncesinin yer aldığını, Türkiye’den gelen hareketin mutlaka bir nedeni olduğunu söyledi.

Rumların Kıbrıs sorununu hep 20 Temmuz 1974’ten başlattıklarını ancak bunun 5 gün öncesi bulunduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Akıncı, 15 Temmuz’da Yunan darbesi olmasa  5 gün sonra Türk müdahalesinin gerçekleşmiş olmayacağını ifade etti.

Akıncı, iki kesimli, iki toplumlu, tarafların birbirine tahakküm edemeyeceği  gönül huzuru içinde kabul edilebilecek bir anlaşma  ortaya çıkarsa bunun garanti  edilmesi noktasında  Kıbrıslı Türkler için, Türkiye’nin güvencesinin devam edeceği, Rumların da bundan tehdit algılamayacağı bir formülün üzerinde uzlaşılabileceği kanaatinde olduğunu kaydetti.

Akıncı, geleceğe yönelik olarak askersel  bir takım güvenlik kavramlarının ileride yerini alabilecek yeni  kavramların oluşabileceğinin  de değerlendirilmesi gerektiğini kaydederek bunlardan birinin Doğu Akdeniz’de çatışma alanı olabilecek doğal gaz yatakları olduğunu, bunları işbirliğine dönüştürmenin akıl işi olduğunu vurguladı.

Akıncı, Rum tarafının girişimleri tek taraflı sürdürmek  yerine Kıbrıs Türk halkının da ortaklık payı olduğu bilinci içerisinde  doğal gazın en akılcı, en hızlı en ucuz  şekilde  Türkiye üstünden Avrupa’ya iletilmesini içselleştirmesi halinde yeni bir ufuk açacağını söyledi.

Akıncı, elektrik alanında Kuzey ve Güney arasındaki  elektrik şebekelerinin enterkonnekte hale getirildiğini belirterek, bundan iki tarafın da yarar sağlayacağını söyledi.

Akıncı, İsrail’den Güney Kıbrıs’a gelecek olan kablonun Girit’e devam ederek  oradan da Yunanistan üzerinden Avrupa’ya bağlanacağının  altını çizerek,  Türkiye ile kıyasladığında bunun  çok daha uzun mesafe olduğunu, maliyetinin çok daha fazla olacağını kaydetti.

Akıncı,  doğal gazda olduğu gibi elektriğin  de  70 kilometre ötedeki Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlanmasının  daha akılcı olacağını söyledi.

Su konusuna da değinen Akıncı,  şu anda yıllık 75 milyon metreküp suyun Kıbrıs’ın iki tarafına da yetmeyeceğini, ancak teknolojinin orada durmakta olduğunu  ve kapasitenin artırılabileceğini,  ileride Kıbrıs’ın tümünün ve başka ülkelerin de bu sudan yararlanabilme olasılığı bulunduğunu belirtti.

Akıncı, yeni karşılıklı bağımlılıklar yaratıldıkça, bu taraflara yararlılık gösterdikçe yeni anlayışlar gelişeceğini ve belki güvenlik kavramının çok daha farklı boyutlara ulaşabileceğini söyledi. Akıncı, “Bugünün gerçeği değil ama yarının gerçeği olabilir. Buna da açık olmak lazım” dedi.

Akıncı, bu söylediklerinin garantiye ihtiyaç yoktur anlamında algılanmaması gerektiğini de sözlerine ekledi.