Çiğdem Aydın

Eski adıyla Toplumcu Kurtuluş Partisi (TKP), yeni adıyla Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) saflarında İlçe Başkanlığı ve milletvekilliği yaptıktan sonra siyasete ara veren Derviş Akter, gelecekle ilgili planların yapılmadığına dikkat çekti.

“Siyasiler görevlerinin farkında değil” diyen Akter, bu yüzden de saygınlığın yitirildiğini ifade etti.

Akter, sorularımızı şöyle yanıtladı:

Soru: Siyasete ne zaman başladınız, ne zaman ara verdiniz?..

Yanıt: 1976 yılında siyasete başladım.1979 yılında ara verdim.1995 yılında tekrar başladım ve 2003 yılında ara verdim.1976 yılında TKP (Toplumcu Demokrasi Partisi) ilçe başkanı olarak başladım.1979 yılında savcı olduğum için siyasete ara verdim.1995 yılında emekli oldum ve siyasetin insanı hiç bırakmadığını anladım. Benim partideki kaydım dondurulmuştu.1998 seçimlerine doğru Mustafa Akıncı’nın istemiyle ismim yine siyaset sahnesinde geçmeye başladı ve aday oldum. Seçime son iki hafta kala arkamdan bazı işlerin döndüğünü öğrendim bazıları partisel değil kendi adına çalışıyordu ve bu beni kamçıladı.18 Aralık’ta yemin ettim ve parlamentodaki yerimi aldım. Ama ben her zaman şunu söyledim “Ben şapkası elinde gezen bir adamım kafam bozulursa şapkayı bırakır giderim.” Bu benim felsefemdir. Her zaman toplumdan birisi oldum asla öteki olmadım.

Soru: Siyaset öncesinde ne iş yapıyordunuz, şimdi ne yapıyorsunuz?..

Yanıt: Okulu 1971-1972 yılında bitirdim. Onun öncesinde her işi yaptım diyebilirim. Bro sınavdan sonra İngiltere’ye gittim. Limasol’da avukat yazahanesi açacak yer olmadığı için ve aynı zamanda bütçem de olmadığı için 1973 yılında garsonluk yaptım. Ekonomik olarak imkansızlıklar vardı bu nedenle Türkiye’ye gittim bu kez de eşimle nişanladım. Ve Türkiye’de yeni bir mesleğe başladım bu kez de resepsiyon muhasebesi işine başladım. 28 Ekim’de Kıbrıs’a geldim, bu arada evlendim. Önce otellerde çalıştım Kıbrıs’a geldikten sonra ondan sonra da Vakıf otellerinde. 1975 yılında sendika kurdum. Kurduğum sendikanın adı Olay-Sen’di ve tek iş kolu sendikası idi. Daha sonra ben Kamu-Sen’e geçtim. Ardından Tel-Sen ve El-Sen sendikalarına da ben bakıyordum.1976 yılında Girko’nun (Girne bölgesi Kooperatifler Birliği) yönetim kurulunda görev yaptım. Bu arada Arıcılık – Atıcılık Kooperatifini kurdum. 1976 yılının ortasında Türk-Sen sendikasında Necati Taşkına karşı aday oldum. İlk gün 100 delegenin oyunu aldım seçim Pazar günü idi ama o zamanlar soyadım Berberoğlu idi ve bu soy isimden dolayı bana gelip oy vermediler çünkü ben komünist idim. Bu olayı hiç unutmam çünkü bu konu aileme de uzanmıştı. Mesela eşim soyadından dolayı çok çekti.1976 Eylülü’nde Akter soyadını aldım. Sonrasında ise politikaya girdim.1979 yılında ise savcı oldum. 5 Mayıs1995 yılına kadar bu görevi yaptım ve emekli oldum. Şu anda ise avukatlık mesleğini icra ediyorum.

Soru: Siyasetten ayrıldıktan sonra dostlarınızın size karşı ilgisi değişti mi?.. Arayıp, soran oluyor mu?..

Yanıt: Gerek parlamentoda çalışanlar, gerekse savcılıktan tanıdıklarım bana karşı hiç tavır değiştirmediler, çünkü ben onlara hiç bir zaman öteki olarak davranmadım. Benim için çok önemli oldular her zaman. Şimdi de öyledirler sevgi ve saygıyla dolu oldu ilişkilerimiz. 
Beyinler kiraya verildi

Soru: Bugünkü siyaseti nasıl buluyorsunuz?.. Yanlışlar nedir?.. Neler yapılmalı?..

Yanıt: Beyinleri kiraya verilenler çoğunluktadır. Bazı yasalar geçti sordum vekillere nasıl geçti bu yasalar diye verdikleri cevap “Doğrusunu istersen okumadık.” İşte bugünkü siyaset benim gözümde özetle budur. Siyaset böyle yapılmaz. “Dişçi fıtık ameliyatı yapar mı” bizim memlekette yapar. Siyaset de aynen böyledir. Dişçinin fıtık ameliyatı yapması gibi. Dişçiye dişçi olduğunu artık söylemek lazımdır ve ancak onlar da bunu kabul ederlerse düzelebilir.” 

Soru: Size göre KKTC’nin en önemli sorunları nedir? 

Yanıt: En büyük sorunumuz kendi kendimize faydamızın olmayışıdır. Siyasilerin birbirlerine saygısı yok , kendi kendilerinin görevlerinin farkında değiller, kabullenmiş değiller. Bir kere bir yere temsilen giderler ama bulundukları mevkiyi kabullenemedikleri için verimli değiller. Bir diğer sorunumuz da parti disiplini diye bir şey kalmadı milletvekilleri kendi kafalarına göre davranıyorlar sanki muhalefet gibi. Gelecek ile ilgili kimsenin bir planı yok bu büyük bir sorun.

"Çözüme hazır değiliz"

Soru: Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ne düşünüyorsunuz?..

Yanıt: Ben 7 yaşındaydım bu sorun başladığında ve ben ölü bir insanı görmek zorunda bırakıldım. İngiliz beni buna mecbur bıraktı. Yarım asırlık yaştayım ve hala bu sorunun çözülmesini beklerim. Umudum var mı? Evet vardır. Ama biz hala halk olamadık. Bizim gelecekle ilgili ideallerimiz ve politikamız olmadığı için gerçek anlamda bu sorun çözülmeyecek. Başlıca nedeni ise kimsenin bir Kıbrıs politikası yok. Garantörlerimizin de dahil olmak üzere. 

Soru: Kıbrıs Türk tarafı çözüme hazır mı?.. Değilse ne yapmalı?..

Yanıt: Ne Rum tarafı ne de Türk tarafı hazır değildir. Kendi kendine saygısı olmayan bir toplum vardır kuzeyde. Önce kendi kendisine saygı kazanmalıdır. Ömrümü harcadım bu sorunun çözümü uğrunda. Gölgelerin yön tayin etme şansı yoktur. Garantörlerin altında duran gölgeleriz bizler.

Soru: Müzakerelerde en önemli sorun ne olacak? Ve bu nasıl çözülebilir?..

Yanıt: Mülkiyet olacaktır. Eğer Annan Planı temelinde gidilecekse daha da bir önem arz eder. Son toprak parçası üzerinde itilaf çözülene kadar sorun çözülmez. Bizi siyasilerimiz böldü. Benim alternatif bir vatanım yoktur. 2028 yılında belki çözülür. Fanatizmin ortadan tamamen kalkması gerekmekte olduğu için söylüyorum bunu bu da nesillerin değişmesi ile olur ancak.