Başbakan Ahmet Davutoğlu, Almanya'da yaşayan Türk vatandaşlarına "sandığa gidin" çağrısı yaparken, Türk başkonsoloslardan da seçmenlere yardımcı olmalarını istedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, temaslarda bulunmak üzere sabah saatlerinde Almanya'nın Duesseldorf kentine geldi. Davutoğlu, bugünkü temasları kapsamında Duesseldorf Başkonsolosluğunda gerçekleştirilen Almanya Başkonsoloslar Buluşmasına katıldı. Başkonsoloslara seslenen Davutoğlu, dışişleri bakanlığı ve başbakanlık dönemlerinde yurt dışında yaşayan vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanması konusuna dikkat ettiğini aktararak, "Büyük milletler ve tarihi akışın içinde iz bırakmış milletlerin ortak özelliği vardır. Çok hareketlidirler. Sabit ve bir coğrafyaya bağlı kalmış milletlerin tarihi büyük akışlara damga vurdukları zordu. Bu hareketlilik bazen büyük göçler şeklinde olur Orta Asya'dan Batı'ya doğru seyreden göçler gibi. Bazen bir devletin genişlemesi esnasında olur. Osmanlı Devleti'nin büyümesi esnasında Rumeli, Kafkasya, Afrika içlerine kadar Anadolu'dan giden göçler gibi. Bazen bir devletin küçülmesi esnasına olur. Balkan Savaşı sonrası Balkanlar'dan, Kafkasya'da Rus işgali sırasında da Kafkasya'da yaşadıklarımız ve Ortadoğu'da çekilme esnasında yaşadıklarımıza dair olmak üzere. Bazen de orada bıraktıklarımız olur. BM'de toplantılar yaparken bir Yemen diplomat yanıma yaklaştı ve dedi ki "Ben Yemenliyim ama aslen Türküm" aile geçmişini anlattım. Balkanlarda, Kafkasyalarda çok sık rastlanan bir durum ama Yemen'de de hala bu bilinci taşıyan .çok soydaşımız, akraba topluluğumuz var. Bazen de ekonomik gerekçelerle milletler harekete geçerle. Kuraklık sonrası ortaya çıkan göçlerin yaşanması geçmiş tarihi tecrübeler ama yakın tarihte milletimizin ekonomik gerekçelerle gerçekleştirdiği en büyük göç, aslında 1960'larda başlayan önce Almanya sonra bütün Avrupa'ya daha sonra Amerika'ya, Kanada'ya, Avustralya'ya seyreden büyük hareketliliğimiz. Bir takım ihtiyaçlardan zuhur etmişti ve ilk gelişlerinde de misafir işçi statüsündeydiler vatandaşlarımız. Ama sonra yerleştiler. İkinci nesil, üçüncü nesil, dördüncü nesil derken Avrupa'nın her yerinde siyasal sistemle, ekonomik sisteme ağırlık koyacak ölçüde güç de kazandılar ve bir takım farklılaşmalar da ortaya çıktı" dedi

"VATANDAŞLARIMIZA HER ZAMAN SAHİP ÇIKACAK GÜCÜ, KUVVETİ, ŞEFKATİ, MERHAMETİ GÖSTERMELİYİZ"

Davutoğlu, her türlü saldırıya bazen ırkçı saldırıya bazen değişik amaçlı saldırıya maruz kalanlar olduğu gibi Almanya'da, 37 eyalet meclislerinde çok yoğun siyasi katılımla gerçekleştiren vatandaşlarımızın da olduğunu belirterek, "Başarı hikayeleri de var. Bu tür durumlarda bütün vatandaşlarımızın asli yoludur ve nihai sığınağı, devlet anlamında da hamisi olarak gördüğü devletin vatandaşları olarak bizim üzerimize düşen çok büyük bir görev var. O da vatandaşlarımız hangi şartlarda olursa olsun onlara her zaman sahip çıkacak gücü, kuvveti, şefkati, merhameti göstermek. Böyle bir sorumluluk söz konusu olduğunda iki hususiyet öne çıkıyor. Bir, bu vatandaşlarınıza göstereceğiz şefkatinizin yüreğinizden gelmesi ve aşkla bu görevin yapılması bu bir duygu boyutudur. Bu yapılmadığı zaman ne kadar güçlü olursa olsun devletler bu şefkat boyutu yoksa başkonsolosluk binalar, büyükelçilik binaları bir duvar gibi vatandaşların karşısında durursa. Ne kadar büyük ve tahkim edilmiş olursa olsun. Öbür tarafta eğer şefkat boyutu var, merhamet boyutu var, aşk boyutu var da devletin gücü, kudreti yoksa başkonsoloslar, büyükelçiler ah çekerler, sızlanırlar, ıstırap duyarlar ama yardım edecek kudretleri olmaz. Bazı dönemlerde maalesef bu tür hallerin yaşandığı çok örneklerimiz de var. 2001 krizi sonrasında Dışişleri Bakanlığında dahi temel ihtiyaçların karşılanamadığı durumlarda başkonsoloslukların, büyükelçiliklerin ne durumda olduğu nu ben şimdi taahhül edebiliyorum. Bir diplomatımızın ifadesi ile 2001 yılında, bir daire kağıt tükendiğinde istihkap tükendiği için başka bir daireden ödünç kağıtlar alındığı bir dönem yaşadık. Hatta dışişleri fotokopiyi kendi paramızla çektirdiğimiz dönemler diye bunu anılır. Bir daha Allah o dönemleri göstermesin. Ama şimdi son 12 yıl içinde hem şefkati hem de kudreti olan bir devletin yurtdışındaki temsilcilerisiniz. Bunu hiç unutmayacaksınız. Şefkatiniz vatandaşlarımıza ve kudretiniz, sahip olduğunuz imkanlar da hem devletimizin itibarı hem de vatandaşlarımızın gurur duyacağı hale dönüşmesi icap eder" ifadelerini kullandı.

'SANDIĞA GİDİN" ÇAĞRISI

Almanya'daki Türk seçmelerden sandığa gitmelerini ve oy haklarını kullanmalarını isteyen Başbakan, başkonsoloslara da şöyle seslendi:

"Sizlerden isteğimiz, talebimiz, bu seçimlerde Türkiye ortalamasına yakın bir katılımın sağlanabilmesi için her türlü imkanı seferber etmeniz. Vatandaşlarımız kime oy verirlerse versinler, başımızın tacıdır. Hangi siyasi görüşe sahip olurlarsa olsunlar, iradelerine saygı göstermek bizim için demokrasinin esasıdır. Sizlerin görevi, vatandaşlarımızın bu iradelerini yansıtabilecekleri şartları oluşturmaktır."