Kıbrıs Türk İnşaat Taşeronları Biriliği Başkanı Osman Amca, ülkede taşeronluk yapan kişilerin yüzde 60’nın kayıt dışı olarak çalıştığını, firmaları kayıt dışılığa itenin ise hükümetin olduğunu savundu.

“Herkes inşaatçı oldu”

“Bizler emeği ve sermayesi ile inşaat sektöründe çalışanlar olarak, bu birlikte herkese eşit mesafede ülkeye hizmet veriyoruz. 28 meslekten üyemiz var. Üyelerimizin sorunları yanında ülke sorunları içinde çalışıyoruz” diyen Amca, Annan Planı döneminde arz talep olayından dolayı işi bilen, bilmeyen, parası olan, olmayan, borçlanan kişilerin inşaatçı olduğunu savundu. Amca sözlerini şöyle sürdürdü:  
“2004 yılında, Annan Planı döneminde arz talep olayından dolayı işi bilen, bilmeyen, parası olan, olmayan, borçlanan kişiler bu furya içinde inşaatçı oldu. 

“Mazbata sorunları o dönemden…”

Bazıları zengin oldu, bu durumdan nemalandı. Ama işi bilmeyenlerin çoğu da ciddi şekilde sarsıldı, ayakta duramadı. Arabasına ‘inşaat müteahhidi’ yazan, işi meslek edindi. Bugün yaşanan mazbata sorunları o dönemlerden geldi. Bu durumu hükümetler iyi planlasaydı, organize etseydi, fonlar ayırsaydı, bugün en azından bu kadar inşaat atıl durumda kalmayacaktı.

“Siyasetçiler koltukta kalmak için yarışıyor”

Ülkedeki denetçi sayısı sadece 17. Biz ‘partizanlık yapmayın, denetçi istihdam edin, ya da fazla personel olan yerlerden aktarın’ diyoruz. Denetimler şimdi daha ciddi yapılıyor. Artık cezalar silinmiyor. Ama yeterli değil. Böyle bir düzen dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Her şeyi, herkesi, her siyasi partiyi denedik, sonuç aynı. Peki, ne yapalım? Siyasilerin tek düşüncesi, kendi öncelikleri ve koltukta kalmak.

“Haksız rekabet var”

 Otorite boşluğu var. Bundan dolayı da inşaat sektörünün ve bu sektörde çalışanların ciddi sorunları var. İnşaat patlaması yaşanan 2004 dönemindeki hükümet de, ona muhalefet edenler de, bu ülkeyi yöneten de Meclis’te sınıfta kaldı. O dönem iyi yönetilmedi. Dıştan gelen inşaatçılar oldu. Her sektörden binlerce insan geldi. Kayıtlı olanlar da vardı, kayıtsız olanlar da vardı. O furya bitti, buraya gelen insanlar burada kaldı. Bunu da iyi yönetemedi yöneticiler. Ve haksız rekabet oluştu, kayıt dışı ekonomi oluştu. Her hükümete bunları anlatmaya çalıştık. Dinletemedik.

“Devlet bizi kayıt dışılığa teşvik ediyor”

“Kayıt dışılık, kayıtsız çalışandan başlıyor. Kayıtlı olan yüzde 40, daha fazla maliyetle çalışmak zorunda. Bu da yapılan işin fiyatına yansıyor. Haksız bir rekabet oluşuyor. Bunu herkes biliyor, ama değiştiren yok. En büyük sorun söylediğimiz gibi denetimsizlik. Bizim isteğimiz denetim ve öncelikle esnaftan, bizlerden, inşaat taşeronlarından başlasınlar. Bu gidişle biz de kayıtsızlık yapmaya başlayacağız. Çünkü devlet bizi buna teşvik ediyor. Günde on dört saat çalışıyoruz. Eğitim yok, sağlık yok. Hep özel. Bizim sabit gelirimiz yok. Nasıl başa çıkacağız, çocuklarımız ne olacak? Biz işimizi bırakıp çıraklar, ara elemanlar yetiştiriyoruz. Sonra siyasiler seçim zamanı, kurultay zamanı koltukta oturmak için bu insanları istihdam ediyorlar. En büyük rakibimiz devlet. Böyle bir politika ile nasıl kayıt dışılığı önleyip, kayıt dışı ekonomiyi kontrol edeceğiz?

“Kaliteli bir demokrasi gelmeli”

Emeğimize, sermayemize, toplumsal varlıklarımıza saygı, toplumsal irademize ve bu adanın sahipleri olarak, kendi kendimizi idare etme hakkımız olmalı. Üretime dayalı güçlü bir ekonomi, herkesin hesap sorabildiği, herkesin hesap verdiği, siyaset adaylarının halk tarafından aday yapıldığı ve seçildiği, kaliteli bir demokrasi, laik bir yaşam mücadelesi verebileceğimiz bir irade ortaya koyabilmeliyiz.”