Özge Kizir

DP milletvekili Mustafa Arabacıoğlu, yapılacak anlaşmanın Avrupa Birliği (AB) birincil hukuku olmaması halinde çok büyük bir riskler taşıyacağını kaydederek, “Olası bir çözümden sonraki iki kesimliliğin ve iki toplumluluğun nasıl sulanabileceğini çok iyi anlatmaya çalışıyoruz” dedi.

İki kesimliliğin ve toplumluluğun BM kararlarına bakarak yorumlandığını ifade eden Arabacıoğlu, “Oysa AB parametrelerinde dört özgürlüğü ben kabul ettiğim zaman iki kesim ve toplum söz konusu olamaz. Süreç çok hassastır. Olası bir çözüm var olan barışı günün sonunda götürebilir” şeklinde konuştu.

Rum tarafının, çözüm adı altında egemenliğini Kuzey’e yaymak olduğunu vurgulayan Arabacıoğlu, “en büyük büyük amaçları egemenliğini tüm ada üzerinde yaymaktır. Bu ortakla ben ortaklık kuracağım. Gayri safi milli hasılasına baktığım zaman kişisel bazda onun gayri safi yurt içi hasılası 25 bin dolardır. Benim ise 13 bin dolardır. Kişi bazına alım gücü benden iki misli daha fazladır. Toplumsal bazda baktığım zaman ise bizim 10 milyar Türk Lirasıdır. Rum tarafının ise 54 milyar Türk Lirasıdır. Benden 5,5 kat daha yüksek bir alım gücüne sahiptir” ifadelerini kullandı.

Kıbrıs konusunda sıcak dönemin yaşandığını ifade eden Eski Milli Eğitim Bakanı ve Demokrat Parti (DP) Milletvekili Mustafa Arabacıoğlu, “Ben Rum olsam iki kesimliliği ve toplumluluğu nasıl sulandırırım diye düşünüyorsam, bunun cevaplarını ben açarım. Sulandırılmaya da fırsat veririm. Rum tarafının bir tek etkileyemeyeceği konu Türkiye’nin etkin ve fiili garantisidir. O da uluslararası anlaşma olduğu için Rum ısrarla Türkiye’nin buradaki garantisini istemiyor ve o yönde açıklamalar yapıyor. O yüzden iki kesimlilik düşüncesi 5-10 yıl sonra değiştirebilir” dedi.

“Nüfus yoğunluğu günün sonunda nasıl değişebilir?”

İki kesimlilik ve iki toplumluluğun idamesinin vazgeçilmez olduğunu belirten Arabacıoğlu, “Murat edilen iki bölgeli iki kesimli siyasi eşitliğe dayalı bir çözüm. Esasında çözüm süreci dediğimiz süreçte iki kesimlilik ve iki toplumluluk konuşuluyor ama bunun idamesi söz konusudur. Yani bu iki toplumun toprağı veya mülkiyeti günün sonunda kime geçecek? Nüfus yoğunluğu günün sonunda nasıl değişebilir? Bana göre bunların hepsi günün sonunda değişebilir. Bundan 5-10 yıl sonra iki ayrı toplumlu iki kesimlilikten bahsetmemiz söz konusu olmayabilir” şeklinde konuştu.
“Olası bir çözümden sonraki iki kesimliliğin nasıl sulanabileceğini anlatmaya çalışıyoruz”

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın müzakere görüşmelerine değinen Arabacıoğlu, “Olası bir çözümden sonraki iki kesimliliğin ve iki toplumluluğun nasıl sulanabileceğini çok iyi anlatmaya çalışıyoruz. Yapılan anlaşmanın Avrupa Birliği (AB) birincil hukuku olmaz ise çok büyük bir riskler taşıdığını belirtmek isterim” ifadesini kullandı.

“Niyet varsa takvimlendirmeden kaçmamak gerekir”

Takvimlendirmenin süreç açısından önemli olduğunu ifade eden Arabacıoğlu şöyle konuştu: “Çözüm konusunda niyet var ise takvimlendirmeden kaçmamak gerekir. Fakat günün sonunda uzlaşılamadığı zaman ne olacak? Örneğin Annan müzakere sürecinde yine takvimlendirme vardı. Liderlerin veya tarafların uzlaşamadığı konuları günün sonunda Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, almış olduğu veriler kapsamında uzlaşılmayan konuları kendisi değerlendirme yaparak doldurmuş. Şimdi burada öyle bir durum yoktur.

“Avrupa Birliği parametrelerin de dört özgürlüğü ben kabul ettiğim zaman iki kesim ve toplum söz konusu olamaz”
İki kesimliliği ve toplumluluğu BM kararlarına bakarak yorumladık. Oysa Avrupa Birliği (AB) parametrelerinde dört özgürlüğü ben kabul ettiğim zaman iki kesim ve toplum söz konusu olamaz. Dolayısıyla iki kesim ve toplum BM kararlarına göre mi olacak? Yoksa AB normlarına göre mi olacak? Bunlar ayrı konulardır. Süreç çok hassastır. Günün sonunda herhangi bir çözümle ilgili metinde ortaya çıkabilir. Fakat çözüm dediğimiz konu ki toplumda çatışmaya sebep olmasına vesile olmaz. Olası bir çözüm var olan barışı günün sonunda götürebilir. Çok dikkatli olmamız gerekir.”

“Rumların en büyük amacı egemenliğini tüm ada üzerinde yaymaktır”

Çözümde önemli olan durumun niyet olduğunu vurgulayan Arabacıoğlu, “Niyet varsa çözüm önemlidir. Rum tarafının niyeti, çözüm derken egemenliğini Kuzey’e yaymayı ister. En büyük amacı egemenliğini tüm ada üzerinde yaymaktır. Bu ortakla ben ortaklık kuracağım. Gayri safi milli hasılasına baktığım zaman kişisel bazda onun gayri safi yurt içi hasılası 25 bin dolardır. Benim ise 13 bin dolardır. Kişi bazına alım gücü benden iki misli daha fazladır. Toplumsal bazda baktığım zaman ise bizim 10 milyar Türk Lirasıdır. Rum tarafının ise 54 milyar Türk Lirasıdır. Benden 5,5 kat daha yüksek bir alım gücüne sahiptir” şeklinde konuştu.

“Mülkiyet konusundaki iki kesimliliği etkileyen faktörlerden birisinin de…”

Rum tarafının mülkleri geri alması için elinde çok büyük bir servet olacağına değinen Arabacıoğlu, “Mağduriyetten dolayı mal tazminlerin alacağı tazminatlar vardır. Onları da kattığımız zaman Rum’un bize gelecek olan mülkleri geri alması için elinde çok büyük bir servet olacaktır. Mülkiyet konusundaki iki kesimliliği etkileyen faktörlerden birisinin de bu olacağını söylemek istiyorum” ifadesini kullandı. 

“Benim içime yüzde 20 Rum gelip yerleşecek”

Arabacıoğlu sözlerini şöyle tamamladı: “İleriye dönük olarak karşı tarafın sana ne tür hamle yapacağını bilerek hareket etmen gerekir. Yani bugün -dediğim gibi- iki kesimlilik, iki toplumluluk olabilir. Fakat benim içime yüzde 20 Rum gelip yerleşecek. Yüzde 20 Rum yasal ikamet kapsamında gelip yerleşecek olandır. Yani 40 bin Rum gelip bu ülkede yasal ikamet edebilecek. Yerleşen yasal ikamet olan Rum’un Avrupa Parlamentosu ve yerel seçimlerde oy kullanma hakkı olacak. Günün sonunda vatandaş olma hakkı olacak. Bunlar çok önemli konulardır.”