Gül Çakır

Demokrat Parti Ulusal Güçler (DP-UG) Milletvekili Mustafa Arabacıoğlu, su protokolünü ele alırken, öncelikle bu imzaya dikkati çeken tarafların önemli taraflar olduğunun altını çizdi. 

Ada TV’de yayınlanan Günaydın Ada programına konuk olan Arabacıoğu, kimisinin “tarihi imza”, kimisinin “ihanet” olarak nitelendirdiği su protokolünü kendi bakış açısıyla yorumlayarak, iki devlet arasında atılan bu imzanın öneminin çok büyük olduğunu vurguladı ve suyun hayati bir konu olduğunu dikkati çekti. 
Mustafa Arabacıoğlu, su protokolü konusunda yapılan yorumlar konusunda ise, öncelikle yorumu yapanların kim olduğuna bakılması gerektiğini, sonra yorumunu yapmak gerektiğini belirtti ve şunları söyledi: 

“Ben söyleyenlere baktığım zaman, bazı kesimin söylemleri çok öne çıkıyor ve zannediliyor ki bu toplumda çoğunluk bu düşüncededir. Esasında aynı kesim, aynı insanlar fazla çığırtkanlık yapma suretiyle Kıbrıs Türk halkının çoğunluğu kendi düşüncelerindeymiş gibi bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Bu yüzden de söyleyene bakacaksınız. Gönül arzu ederdi ki; su Güzelyalı’ya geldikten sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne devredilsin. Ama olacak olan var, olmayacak olan var. Bu ülke su zengini bir ülke değil, su fakiridir. Bu ülkeye 75 milyon metreküp su sağlayacak bir yatırım yapıldı. Bu su şu anki sistemle şebekeye verilecek olursa, bu suyun yaklaşık olarak yarısı kullanmadan kaybolacaktır.” 

“ŞEBEKE SİSTEMİNE GİDERSE KULLANILMADAN ZİYAN OLACAK” 

İçme amaçlı su şebeke sistemine giderse, suyun yüzde 40 veya daha fazlasının daha kullanılmadan ziyan olacağını savunan Arabacıoğlu, bunu yapmak için alt yapıya ihtiyaç olduğunu vurguladı. Önce alt yapıyı düzenlemek gerektiğini, bunun için de bir kaynağa ihtiyaç olduğunu belirten Mustafa Arabacıoğlu, kaynak olarak ise resmi rakamlara göre 600-650 milyon TL gerektiğini söyledi. 

Beş veya on yıl sonra sulama amaçlı kullanılan suyun 50 milyon metre küpe varacağını iddia eden Arabacıoğlu, bunun nedeninin de geri dönüşen suyun arıtılıp tarım amaçlı kullanılabilecek olmasından kaynaklandığını belirtti. Bu suyun Türkiye’den gelen su olduğunu, kendi rezervlerimizden çekilecek olan su olmadığına dikkati çekti ve şunları kaydetti; 

KUYULARA SAYAÇ KONULACAK 

“Doğa kaynaklarım kalacak. Doğa, kaynaklarımdan su çekmediğim için zenginleşecek. Beşparmaklar’da kurumuş olan çınarlarımız tekrar açılacak. Ben yeraltındaki suyu çekmediğim sürece, bankaya atılmış para gibi her geçen gün büyüyecek. Özele devretmedik. Yap-işlet-devret işlemini yürütecek olan işletmeye devretmedik. Ama ihtiyaç halinde bizim idaremiz kaydıyla o işletmeye su verilecektir. O işletme benim yeraltı kaynaklarımdan suyu alıp da kullanacak diye bir olay yoktur. Benim idaremle istişare yaparak hangi koşulda su alacağını ortaya koyacaktır. Bütün ticari ve tarım amaçlı kullanılan kuyular, devre dışı kalacaktır. Bu su buraya gelirken aynı zamanda yer altı aküfelerimizinde zenginleşmesine yönelik bir takım tedbirler almamızı istiyor. Yasa düzenlemeleri yapmamızı istiyor. Kuyulara sayaç konulmasını istiyor. Devlet sana kuyu kazma izni verdiyse o suyu sen 24 saat çekip de kullanacaksın yetkisini vermez. Verirse ve bedeli varsa o bedeli de devlete ödemek zorundasın. “ ^

“SU HAYATİ BİR KONUDUR” 

Arabacıoğlu, suyun hayati bir konu olduğunu, Güney Kıbrıs’tan gelen açıklamaların tamamen siyasi olduğunu belirterek, bunun nedeninin de Kıbrıs Türk halkı için olumlu olacak herhangi bir şeye Rum tarafının “olur” ya da “evet” demesini beklemenin de biraz saflık olduğuna inandığını söyledi. ​