Eniz Orakcıoğlu

Avukat Şefik Aşçıoğulları, İntihara teşebbüs suçunun, intihar etmenin önüne geçen bir ceza olmadığını belirterek, “Genel olarak bakıldığında cezaların maksadı, toplumdaki insanların suç işlemesini önlemektir. Bu nedenle de intihar teşebbüsüne verilecek cezanın caydırıcılık unsuru olabileceğini sanmıyorum” dedi.

Psikolojik Danışman Yrd. Doç. Dr. Demet Karakartal da, intihar edenin cansız bedenine uygulanan cezanın ve intihara teşebbüs edenin ceza almasının bir anlam taşımadığını savunarak ‘‘Cezalandırma asla çözüm değildir.  İntihara yönelten nedenlerin araştırılması, bir takım önlemlerle önüne geçilmesi ya da en aza indirgenmeye çalışılması gerekmektedir’’ şeklinde konuştu.

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) milletvekilleri Doğuş Derya ve Fazilet Özdenefe’nin hazırladığı Ceza (Değişiklik) Yasa Önerisi, Resmi Gazete’de yayımlanarak halkın görüşüne sunuldu. Değişiklik önerisine göre intihara teşebbüs de suç olmaktan çıkarılması öneriliyor. Önerinin genel gerekçesinde konuyla ilgili şu ifadelere yer verildi; “İntihar teşebbüsü sonrasında zaten travma yaşayan bireylerin mahkeme süreciyle birlikte travmalarının derinleşmesi soruna cezalandırma temelinde bir çözüm bulunamayacağını göstermiştir.” Avukat Şefik Aşçıoğulları ve Psikolojik Danışman Yrd. Doç. Dr. Demet Karakartal konu ile ilgili Yeni Bakış’a değerlendirmelerde bulundu.

“İntihar teşebbüsüne ceza verilmesi caydırıcı değildir”

Avukat Şefik Aşçıoğulları ,İntihara teşebbüs suçunun, intihar etmenin önüne geçen bir ceza olmadığını belirterek, “Genel olarak bakıldığında cezaların maksadı, toplumdaki insanların suç işlemesini önlemektir. Fakat intihar teşebbüsünde bulunan veya intihar eden bir kimsenin ‘intihar etmeyim ölemezsem ceza alacağım’ şeklinde bir endişenin olabileceğini düşünmüyorum. Bu sebeple de intihar teşebbüsüne verilecek cezanın caydırıcılık unsuru olabileceğini sanmıyorum” şeklinde konuştu.

“İntihara kalkışan kişinin kaybedecek hiçbir şeyi kalmamıştır”

Yasal mevzuattaki düzenlemenin intihar teşebbüsünün  suç olduğu şeklinde düzenlendiğini hatırlatan Aşçıoğulları, “Teşebbüs aşamasında kalan bir intihar olayından sonra böyle bir eyleme kalkışan birinin aynı zamanda ceza alması ve sicilinde bir mahkûmiyet kaydının olması doğru değildir. Çünkü, gelecekteki süreçte de bu durumun ifşa edileceği de düşünüldüğü zaman, iş hayatında sorun teşkil edebilme veya iş bulmada zorlanma olasılığı da çok yüksektir. Dolayısıyla böyle bir şeyin cezalandırılmasının sebebi yıl 2017’de bir caydırıcılık sebebi değildir. Zaten intihara kalkışan bireylerinde kaybedecek hiçbir şeyi kalmamıştır” dedi.

“Açığa çıkmak daha büyük bir darbe olur”

Aşçıoğulları, sözlerine şu şekilde devam etti; “İntihara teşebbüs eden kişinin başaramamasının akabinde kendisine bir mahkûmiyet verilmesi caydırıcılıktan çok sadece kişinin sicilinde böyle bir suçu işlediğini gösterecektir. Bu psikolojide olan biri için de intihara teşebbüs ettiğinin bilinmesi, açığa çıkması, anlaşılması pek de bir anlam ifade etmeyecektir, hatta daha da büyük bir darbe olacaktır. Bilindiği üzere Hristiyanlıkta ve Müslümanlıkta intihar günahtır ve ceza yasasındaki düzenleme de dini sebeplerden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla bu çağda böyle bir şeyin suç olarak düzenlenmesi doğru değildir. Bana göre de İntihar suç olmaktan çıkarılmalıdır.

“Ne etik, ne de hukuki açıdan doğru değildir”

Ceza (Değişiklik) Yasa Önerisinde mevcut yasada 10 hafta olan hamileliğin yasal şekilde sonlandırılması süresini 20 haftaya çıkarmayı da öngörüyor. Bu konu ile ilgili de görüş bildiren Aşçıoğulları, şunları söyledi; “Kürtajın doğum kontrol yolu olmamasını savunmaktayım. Bence kürtaj süresinin artırılması ve 20 haftaya çıkarılması gerekçesinde de annenin haklarının düşünülmesi ve doğum kontrol yolu gibi kürtajın kullandırılmasını ne etik açıdan ne de hukuki açıdan doğru bulmuyorum.”

“Ceza çözüm değildir”

Psikolojik Danışman Yrd. Doç. Dr. Demet Karakartal da, intihar edenin cansız bedenine uygulanan cezanın ve intihara teşebbüs edenin ceza almasının bir anlam taşımadığını savunarak ‘‘Cezalandırma asla çözüm değildir.  İntihara yönelten nedenlerin araştırılması, bir takım önlemlerle önüne geçilmesi ya da en aza indirgenmeye çalışılması gerekmektedir’’ şeklinde konuştu.

“Kişi için sıkıntı yaratacak bir süreci başlatmaktadır”

Karakartal, intihar girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanması sonrasında olayın adli mercilere bildirilmesinin intihara teşebbüs eden kişi ve yakın çevresi açısından bir çok sorunu da beraberinde getirdiğine vurgu yaparak,  ‘‘İntihar girişimi adli nitelik kazandığı anda başlayan yasal süreç, hem toplumda onaylanmayan bir davranışın çevre tarafından bilinir hale gelmesine neden olmakta, hem de yasal prosedür nedeniyle kişi için sıkıntı yaratacak bir süreci başlatmaktadır’’ dedi

“Ceza verilmesi değil acil kriz müdahalesinde bulunulması gerekir”

İntihar girişiminden sonra doktorların öncelikli yükümlülüğünün krize müdahalede bulunmak ve kişiyi intihara teşebbüse yönelten nedenleri araştırarak bu nedenleri gidermeye çalışmaları gerektiğinin altını çizen Karakartal, ‘‘konuyla ilgili sağlık personelinin ekip çalışması yapması gerekir’’ dedi.

“Çözüm yolları aranmalı”

Dr. Karakartal, bu dönemde yapılabilecek en önemli yardımın, ‘‘Zaman ayırıp kişiyle ilgilenmek, duygularını açıkça ortaya koymasına yardım etmek, kaygı, üzüntü, karamsarlık, umutsuzluk, çaresizlik gibi kendini yok etmeyi düşündürtecek durumları birlikte ele almak ve çözüm yollarını araştırmak olmalıdır’’ dedi.

“Ölümle sonuçlanan intiharların yüzde 70’ inin depresyonlu hastalardır”

Karakartal, ‘‘Kişiyi intihar davranışına yönelten nedenler, varlığını devam ettirirken başarılamamış intihar girişimden sonraki eklenen sorunlar da birey üzerindeki ruhsal yükü artırmaktadır. İntihara teşebbüs eden kişilerde yüksek oranlarda depresif semptomlar görülmesi ve yapılan çalışmalarda da ölümle sonuçlanan intiharların yüzde 70’ inin depresyonlu hastalara ait olduğu gerçeği göz ardı edilmemesi gerekir’’ şeklinde konuştu.