Çiğdem Aydın

Kenan Atakol,  aktif siyasete 1974 yılında başladı ve kesintisiz olarak 1998 yılının sonuna kadar devam etti. Bu süre zarfında değişik bakanlık görevlerinde bulundu. Ayrıca KKTC’nin en uzun süreli Dışişleri Bakanı oldu.

Kuzey Kıbrıs’taki sorunların başında çevre kirliliği geldiğine dikkat çeken Atakol, bunun yanı sıra trafik ve eğitimde yaşananlara dikkat çekti. Atakol, güven yitiren siyasetin, ciddi sorunlara el atarak yeniden güven sağlaması gerektiğini vurguladı.

Soru: Siyaset öncesinde ne iş yapıyordunuz, şimdi ne yapıyorsunuz?..

Yanıt: Esas mesleğim İnşaat Mühendisliği’dir.   İlk ve Orta öğrenimimi Kıbrıs’ta tamamladıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti bursu ile Antalya Lisesini bitirdim.  Eğitimime yine Türkiye Cumhuriyeti bursu ile Orta Doğu Teknik Üniversitesinde devam ederek, 1961 yılında İnşaat Fakültesinden mezun oldum. 

Mezuniyetimi müteakip Kıbrıs’a döndüm, 1963 yılı sonuna kadar Kıbrıs’ta İnşaat mühendisi olarak, önce özel sektörde Larnakada inşa edilen Elektrik Santralı Şantiye Mühendisi olarak daha sonra da Kıbrıs Cumhuriyeti, Su İşleri Dairesinde, Argaka-Magunda barajının planlanması ve inşasında “Executive Engineer” olarak çalıştım.  

Kazandığım Fulbright bursu ile Ocak 1964’te ABD’ne gittim.  1965’te University of New Mexico’dan Master of Science (M.Sc.) ve 1967’de de University of Virginia’dan Doctor of Science (Ph.D.) ünvanlarını kazandım.  1967’den 1972 yılına kadar Pennsylvania State Universitesinde ‘Assistant Professor’ olarak öğretim üyeliği yaptım.  1972 yılı sonunda Kıbrıs’a döndüm.  1973-1974 yıllarında, UNDP ve FAO’nun işbirliği ile Güzelyurt Bölgesinin geniş kapsamlı “Morphou-Tillirya” Sulama Projesinin planlamasında, özellikle, barajların projelendirilmesinde, Kıbrıs Türk Yönetiminin temsilcisi olarak çalıştım.  

Ekim 1974’te Enerji ve Doğal Kaynaklar Bakanı olarak atandım ve bu şekilde siyasete girdim. Beş dönem arka arkaya Ulusal Birlik Partisinden milletvekili seçildim.  22 sene milletvekilliği, 14 senesi Dışişleri ve Savunma Bakanı olarak toplam 18 sene bakanlık yaptım.  

Aktif siyasetten ayrıldığım Aralık, 1998 yılından sonra da Kıbrıs konusu ve Çevre ile ilgili çalışmalarımı sürdürmeye devam ettim ve halen devam ediyorum.  Bu çalışmalarım arasında 2003 yılında Kıbrıs konusu ile ilgili İngilizce ve Türkçe olarak bir Kitabım yayınlandı.  Bu Kitap 2012 yılında revize edilmiş ve genişletilmiş şekliyle ikinci baskı olarak tekrar yayınlandı. Ayrıca Ülkede çevre bilincinin yayılması ve çevrenin korunması amacı ile kurulan  ÇEKOVA’nın (Çevre Koruma Vakfı) kurulmasına öncülük yaptım.”

Soru:Siyasetten ayrıldıktan sonra dostlarınızın size karşı ilgisi değişti mi?. Arayıp, soran oluyor mu?..

Yanıt: Gerçek dostların ilgisi değişmez.

"Ağır sorunlar var"

Soru:Bugünkü siyaseti nasıl buluyorsunuz?. Yanlışlar nedir?. Neler yapılmalı?..

Yanıt: Her konuda olduğu gibi siyasette de güzel şeyler özlenmektedir.  Bugünkü siyaset anlayışında ve siyaset yapılaşmasında maalesef arzulanan kaliteyi yakalamış değiliz.  Bugünkü siyasi irade vatandaşın beklentilerine yanıt vermiyor.  Ülkenin son derece ağır problemleri vardır.  Bunlardan birkaç tanesini belirtmek gerekirse; çevre kirliliği, çevreye karşı olan saygısızlık, duyarsızlık ve talanına göz yumma, trafik anarşisine çözümde yetersiz kalma, sağlık ve eğitimdeki sorunlar ve Ülkenin daha birçok çözüm bekleyen kronikleşmiş sorunlarına köklü çözüm üretememe gibi sorunlar sayılabilir.  Siyasete ve siyasetçiye olan saygı ve güven bu açıdan yitirilmiş bir görünüm arz etmektedir.  Ülkenin bu sorunlarına güçlü ve ciddi bir devlet anlayışı ile yaklaşılırsa ve Devletin gücü gerektiği şekilde Halkın ve Ülkenin yararına kullanılırsa bu imajın düzeleceği inancındayım.

Soru:Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ne düşünüyorsunuz?..

Yanıt: Elli iki seneden beri Kıbrıs konusunu müzakere etmekteyiz.  Tam yarım asırdan fazla bir dönem bu meseleyi çözmek için Kıbrısta, Birleşmiş Milletlerde ve diğier Ülkelerde sayısız müzakereler yaptık ama sonuçta bir neticeye varamadık.  Yarım asırlık bir uğraştan netice alamamak ciddi olarak düşünülmesi gereken bir husustur.  Burada bir sorun vardır.  Sorunun ne olduğunu teşhis etmek gerekiyor.  Rum tarafı başından beri tüm Kıbrısı “Helen dünyasının” bir parçası olarak görmektedir.  Bu anlayış ve politika, yapılmış ve yapılmakta olan tüm müzakerelerde kendini bir şekilde göstermektedir. Nitekim 52 yıldır yapılan müzakerelerde varılan sonuç, Rumların hala Kıbrıs Türkleri ile ortaklık yapma niyetinde olmadıklarını göstermektedir. 

"Gücümüzün kaynağı devletimizdir"

Soru:Kıbrıs Türk tarafı çözüme hazır mı?. Değilse ne yapmalı?..

Yanıt: Kıbrıs Türk tarafı kendi haklarını korumak ve bu konuda sağlam durmak mecburiyetindedir.  Kendi geleceklerini tehlikeye sokacak tavizlerden kaçınmalıdır.  Yapılacak baskılara hazırlıklı olmalıdır. “

Soru:Müzakerelerde en önemli sorun ne olacak? Ve bu nasıl çözülebilir?..

Yanıt: Her konu önemlidir.  Kıbrıs Türklerinin kurmuş olduğu ve bugüne kadar yaşatmış olduğu Devletin varlığından hiçbir şekilde feragat edilmemelidir.  Unutmamak lazım ki gücümüzün kaynağı Devletimizdir.  

Soru:Çözüm olursa siz ne yapacaksınız?..

Yanıt: Arzum, Kıbrıs Türkünün hak ettiği çözüme kavuşmasıdır.  Senelerce temsil edip haklarını savunduğum Kıbrıs Türklerinin hak ettikleri çözümün gerçekleşmesi halinde,  büyük bir mutluluk duyacağım.