Yurt Dışında Yaşayan Kıbrıslı Türkler Birliği (ATCA), BM yetkililerine BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’a iletilmek üzere , Kıbrıslı Rumların müzakere sürecinden çekilmelerini protesto eden ve uluslararası topluma sürecin başarılı olmaması durumunda alternatif çözüm olarak iki devlet modelini gündeme getirmesini talep eden mektup verdi.

ATCA KKTC Temsilcisi Kerem Hasan ve beraberindeki heyet, mektubu Ledra Palas Sınır Kapısı’nda yetkililere teslim etti.

Kerem Hasan’a Birlik koordinatörü Hatice Salih Kerimgil, Eski İngiltere Milletvekili ve İngiliz Topluluğu Derneği Başkan Yardımcısı Stephen Duy, İngiliz Topluluğu Derneği Başkanı David Brown ve Lord Ken Maginnis eşlik etti.

Mektubun BM yetkililerine teslim edilmesinin ardından ATCA KKTC Temsilcisi Kerem Hasan basına yaptığı açıklamada mektubun içeriği ve faaliyetleri hakkında bilgi verdi.

MEKTUP

Mektupta,  yeni atanmış Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’ye Kıbrıs çözüm müzakerelerinde iki tarafla sabırlı çalışmalarından dolayı teşekkür edildi.

Mektubun, yeni gelişmeler ışığında, siyasi ve iki halkın arasında yeni gerginliklerin yaşanmasına neden olan ve son olarak Kıbrıs Rum tarafının BM İyi Ofis Misyonu altında devam eden müzakere sürecinden “çekilmesiyle” ilgili olarak duydukları infial ve üzüntüyü vurgulamak için gönderilmek istendiği kaydedildi. 

“GERGİNLİK” KESİNLİKLE KIBRIS TÜRK TARAFINDAN KAYNAKLANMIYOR

Mektupta, Kıbrıslı Türklerin Rum tarafının ikide bir müzakere sürecini ısrarla boykot, askıya alma, çekilme, geri durması ile Kıbrıs Türk halkı üzerinde uluslararası alanda insan haklarına aykırı bir şekilde tecridin devam ettiği koşullarda, masaya geri dönmek için sürekli olarak şartlar koymasını Kıbrıs Türk halkının kabul etmediğine işaret edildi.

Kıbrıs Rum tarafının iddia ettiği gibi hidrokarbon meselesindeki “gerginliğin” kesinlikle Kıbrıs Türk tarafından kaynaklanmadığının da vurgulandığı mektupta, Kıbrıs Türk halkının Kıbrıs adasının iki ortağından biri olduğuna dikkat çekildi.

Mektupta, Kıbrıs Türk halkının eşit egemen taraf olarak Kıbrıs adasındaki denizlerde, doğal kaynaklar hakkında söz hakkına sahip olduğu kaydedildi.

ATCA’nın Kıbrıs Türk müzakerecilerin bu konuyla ilgili duruşuna destek verdiğini belirtilen mektupta, “Ancak, maalesef, Kıbrıs Rum tarafı tek taraflı ve provokatif hareketleriyle bir kez daha Kıbrıs Türklerinin bu adadaki haklarını gasp etme girişiminde bulunmakta – bu kez hidrokarbon konusunda. Bu hareketlerin, Kıbrıs adasında Kıbrıslı Türkler ile ortaklık temeline dayanan bir ülke yaratma niyetinden yoksun olduğunu üzülerek görmekteyiz. Bunu yaparken de sadece gerginlik değil, bütün müzakere sürecine darbe indirmektedirler. Zira uluslararası toplumun, Kıbrıs etrafındaki denizlerdeki doğal kaynaklarının Kıbrıslı Türklerin hakkı olduğunu da teyit etmektedirler” ifadelerine yer verildi.


Kıbrıs Türklerinin 2004 yılında çözüm için Annan Planı’na “evet” demesine karşın, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin hidrokarbondan nasıl tek taraflı faydalanacağının hesabını yaptığına işaret edilen mektupta, “Nitekim 2010 yılında gereken sismik araştırmalara başlamış oldular. Ayrıca, Rum tarafı her alanda, yaşama hakkımızı, temel insan hak ve özgürlüklerimize karşı çıkmakta, ticaret, seyahat ve spor müsabakalara katılmamıza sistematik bir şekilde engellemektedir” denildi.

Mektupta şu ifadelere yer verildi: “Kıbrıs Türkü hiç bir zaman Rum tarafının yaptığı art niyetli provokasyonlara ve insan haklarından mahrum edecek hareketlerine rağmen liderlerine  “bunlar değişmeden müzakerelere gitmeyin” demedi.”

KIBRIS TÜRK HALKI YILLARCA ZULÜM GÖRDÜ

Kıbrıs konusunun 50 yıldır devam ettiğine dikkat çekilen mektupta, Kıbrıs Türk halkının1963 yılında silah zoruyla devlet organlarından atılarak, yıllarca zülüm gördüğünü vurgulandı.

Tüm yanlışlarına ve 2004 yılında Annan Planı’na “hayır” demesine rağmen Kıbrıs Rumlarının, statükodan her fırsatta avantaj elde etmeye, Kıbrıs Türklerinin her alanda haklarını gasp etme girişiminde bulunmaya devam ettiği belirtilen mektupta, Rumların bütün felsefelerini bunun üzerine kurdukları kaydedildi.

Müzakere sürecinin artık ucu açık olmaması gerektiği vurgulanan mektupta, şu ifadelere de yer verildi: 

“Sayın Ekselans,  Kıbrıslı Türkler olarak yine üzüntüyle görüyoruz ki Kıbrıs Rum tarafının müzakerelerde aşırı, maksimalist isteklerde bulunmaktadır. Bunları kabul etmiyoruz. Kapsamlı çözüm dışında Maraş’ı istemektedirler. Bunu kabul etmiyoruz. Ayrıca aşırı toprak tavizi istemektedirler. Kıbrıs Türk halkı bu kadar aşırı taleplere karşı durmakla birlikte, bu isteklerin, uluslararası alanda kabullenmiş hukuk prensiplerine ve Avrupa İnsan Hakları Mahkeme kararlarını da hiçe saymaktadır. Bu kadar toprak tavizi verilirse Kıbrıs’ta kaos olur ve savaş ortamının doğabileceğinin tedirginliğini duymaktayız.”

Mektupta ayrıca, Kıbrıs Rum tarafındaki ırkçı Rum haberleri, bir Rum futbolcunun Kıbrıs Türk takımında oynamasından dolayı yaşanan olaylar ve Rum Yönetimi’nin konuyla ilgili hiç bir harekette bulunmamasını eleştirildi.

Mektupta ayrıca, süreç bir yere gitmeyecekse ve çökecekse, Kıbrıs konusunda değişik senaryoların tartışılması, Kıbrıslı Türklerinin yine “soğukta bırakılmasının” istenmediği vurgulandı.