Nupelda KARABUĞDAY 

Dışişleri Bakanı Özdil Nami, müzakere sürecindeki tıkanıklığı ve müzakerelerin yeniden nasıl başlayabileceğini dile getirdi. Rum liderliğinin ön koşulsuz olarak masaya gelmesi gerektiğini söyleyen Nami, AB Liderler Zirvesi’nden çıkan kararı ve Türkiye Başbakanı Davutoğlu’nun iki devletli senaryo açıklamasını da yorumladı. “Ateş olsalar bulundukları yeri yakarlar” atasözünü hatırlatan Nami, AB Liderler Zirvesi’nden çıkan kararın sadece kendilerini bağladığını ve adilane olmadığını aktardı. Muhalefette başka iktidarda başka söylemlerde bulunduğu eleştirilerine de yanıt veren Nami, bu söylemlerin belden aşağıya vurma anlamı taşıdığını vurguladı. Rumların müzakere masasından çok absürt bir gerekçeyle kalktığını söyleyen Nami, buna rağmen müzakere masasının yeniden kurulacağına inanç belirtti. Nami, müzakere masasının yeniden hareketlenmesi için Rum liderliğinin ön koşulsuz olarak masaya gelmesinin de şart olduğunu vurguladı. 

“İKİ DEVLETLİ SENARYO” 

Kıbrıs Türk liderliğinin Rumların masadan kaçmasına sebep olmadığının bilinmesi gerektiğini ifade eden Nami, bunun hakkını teslim etmek gerektiğini kaydetti. Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun iki devletli senaryosunu da yorumlayan Nami, Dünyanın Kıbrıslı Türklerin haklı olduğunu bilmelerine rağmen Rum tarafından yana bir tavır sergilediğini söyledi. 

“DÜNYA ADİL DEĞİL” 

ADA TV’de Gözde Bekir’in sorularını yanıtlayan Dışişleri Bakanı Özdil Nami programda şu ifadelere yer verdi: “Dünya maalesef adilane bir yer değil. Kıbrıslı Rumlar, AB’nin tam üyeliğini 2004’te elde ettiler. Gayet iyi biliyoruz nasıl olduğunu. Bunlar çok etkin, o kurumdan nasıl ses çıkacağını belirleme hususunda. AB’den tarafsız açıklama beklenemezdi. Onlar sadece Rumlardan oluşan Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetini meşru olarak tanıyorlar. O idarenin Kıbrıs’ın tamamının egemen güç olduğunu kabul ederek bu bildirileri yayınlıyorlar. Fakat bizim bir atasözümüz vardı ateş olsa bulunduğu kadar yeri yakar diye… Onların da bu açıklamasının kıymeti ancak o kadar. Sadece kendilerini bağlar.” 

“ALIŞTIK BELDEN AŞAĞI SALDIRILARA” 

Muhalefet döneminde karşı çıktıkları Türkiye’yle yapılan ekonomik protokolü bugün sahiplendikleri iddialarını yanıtlayan Nami şunları söyledi: “Bizim o dönemde söylediklerimiz çok açık ve netti. En ufak çelişki yoktu. O anlaşmanın yapılış şekline karşı çıkmıştık. Dönemin Başbakanı Küçük, Meclis Kürsüsü’nden çıkıp anlaşmanın içeriğinden benim bilgim yok demişti. Biz de Başbakan’ın bile içeriğinden haberi olmadığı bir anlaşmanın Kıbrıslı Türklerin hak ve çıkarlarını koruduğundan nasıl emin olabiliriz demiştik. O dönemdeki karşı çıkışlarımız bununla ilgiliydi. O anlaşma elbette yapılırdı ancak bununla ilgili sağlıklı diyalogun yaşandığını görmemiz gerekirdi. Biz anlaşmaların içeriğiyle ilgili değil yapılış şekli ile ilgilenmiştik. Onu alıp da o gün öyle söyledi bugün böyle söyledi diye yayınlar yapmak bazı çevrelerin yaptırdığı haberlerdir. Böyle haberleri yapmak çok ucuz. Biz alıştık böyle belden aşağı saldırılara…” 

“SUDAN GEREKÇE İLE MASADAN KALKILDI” 

Nami müzakereler konusunda ise şu ifadeleri kullandı: “Mutlaka bu müzakereler devam edecek. Sudan bir gerekçe ile Rum tarafı masadan kalktı. BM’nin özel danışmanı da bu konu ile ilgili bir çalışma başlattı. Kıbrıs’ın kapsamlı bir çözüme ihtiyacı var. Hiçbir mazeret buna engel olamaz. Eğer bu tür oyunlara girilecekse birçok mazeret bulunabilir. Her iki tarafın halkının da desteklediği çok önemli ciddi bir süreç var. Umarım çok uzun olmayan bir süreç dahilinde müzakereler liderler zirvesinde başlar. 

“DÜNYA, RUMLARA MESAJ VERMELİ” 

Dünyanın Rumlara karar verin mesajı vermesi lazım. Yani bu kaynaklar, ortak kaynaklarsa hem Türklerin hem Rumların hakkı varsa bunların ortak kullanılması lazım. Bunun iki yolu var ya süratle ortak yapıya kavuşursunuz federal yapı oluşturursunuz ya da o süreç devam ederken bugünden bazı komiteler oluşturur müşterek kararlar alırsınız. Rumların, Türklerin hakkını saklayacağız siyasetini kabul etmemiz mümkün değil. 

“NİHAİ SORUMLULUKLAR CUMHURBAŞKANI’NDA” 

Dışişleri Bakanı olarak Kıbrıs Türk tarafının birlik beraberlik içerisinde politika üretmesinde sorumluluk sahibiyim. Cumhurbaşkanı ile de koordineli bir şekilde çalışıyoruz. Nihai sorumluluk da kendisindedir. Uygun gördüğü takdirde bunları da müzakere masasına yansıtıyor. Bazı politikalarda farklı görüşlerimiz vardı. Onlar farklı uygulansaydı bugünkü kriz çıkar mıydı bunu söylemek güç. Bütün bunlar bir tarafa Rum liderin müzakere masasından kalkmasını haklı çıkaracak Türk tarafının tek bir hareketi olmadı. Bu Rum liderinin kendi sorumsuz adımı oldu. Barış sürecine darbe vuruldu.”