“Bizimkiler ‘bir çözüm olursa her şey çözülecekmiş’ gibi konuşuyor. Çok merak ediyorum nasıl çözülecekmiş?”

 “Kıbrıs Rum Yönetimi eski Dışişleri Bakanı Erato Kozaku Markulli bile devrededir. Bize gelindiğinde ise durum ne yazık ki böyle değildir”

“Kuzey’e geldiği zaman Türkiye ile birlikte biz bu işi kökünden çözdük diye düşündük. Çünkü Güney Rum bizi soykırıma tabii tutmak üzereydi”

“Hangi babayiğit hangi hakla bu insana evden çık diyebilir? Bu dediğim gerekçelerle evinden kim çıkabilir? Orada kan gövdeyi götürür”

“Boş evlere insanlarımızı yerleştirirken bile ne kadar zorluk çektiğimizi bana sordular mı? Sabahlara kadar çalıştığımızı biliyorlar mı? Bu insanlar Güney’den nasıl geldi bunun hikâyesini biliyorlar mı?”

ÖZGE KİZİR

Meclis eski başkanı ve eski Başbakan Hakkı Atun, Kıbrıs Türkünün 1974’te evini, hatıralarını, babasının, anasının mezarını terk ederek Kuzey’e, özgürlüğe geldiğini ifade etti.  Kuzey’e geldikleri zaman Türkiye ile birlikte bu işi kökünden çözdüklerini düşündüklerini kaydeden Atun, “Çünkü Rum bizi soykırıma tabii tutmak üzereydi” şeklinde konuştu. Kıbrıs Türkünün isteyerek Kuzey’e gelmediğini, şartlardan ötürü gelmek zorunda kaldıklarını dile getiren Atun, “insanların evini bırakıp gitmesi son derece acı veren bir şeydir. Belki ölümden sonra en zor iştir. Bunu yaşayamayan bilmez” dedi.  Özgürlüğün, bağımsızlığın ve demokrasinin üzerinde başka bir değer düşünmediğini söyleyen Atun, Kıbrıs Türkünün 74 öncesiyle bugünü kıyaslaması gerektiğini vurguladı.

Eski Başbakanlardan Hakkı Atun, mülkiyet konusunda yapılan tartışmaları Haberal Kıbrıslı Gazetesi’ne değerlendirdi. “Mülkiyet konusunda söyleyeceğim pek çok şey var. En önemlisi bugüne kadar kimse geçmişte bu uygulamayı yapan kişiler için bir soru soran olmadı. Bu bir eksikliktir. Rum tarafına bakıldığı zaman Kıbrıs Rum Yönetimi eski Dışişleri Bakanı Erato Kozaku Markulli bile devrededir. Bize gelindiğinde ise durum ne yazık ki böyle değildir” diyen Hakkı Atun,  Kıbrıs Türkünün 1974’te Kuzey’e zorunlu olarak geldiğini hatırlattı. “Halkımız, kendi evini, hatıralarını ve babasının anasının mezarını terk ederek ben özgürlüğe gidiyorum dedi. Kuzey’e geldiği zaman Türkiye ile birlikte biz bu işi kökünden çözdük diye düşündük. Çünkü Rum bizi soykırıma tabii tutmak üzereydi. Şimdi bütün tarafsız basın ‘Türkiye müdahale etmeseydi, Kıbrıs Türkünün hali dumandı’ diyor” şeklinde konuşan Atun Rumların iki somut planı olduğunu vurguladı.

“Belki ölümden sonra en zor iştir”

Atun sözlerini şöyle sürdürdü: “Rumlar iki plan yapmıştı. Bunlar Akritas ve YorgoYuanidis’in hazırladığı planlardı. Ben bugünlerde İsmet İnönü’nün hatıralarını okuyorum. İnönü hatıralarında ‘Bizi en çok uğraştıran ve Yunanistan’la bir barış yapıncaya kadar bize en çok güçlük veren mübadele konusuydu’ diyor. Birileri bunu okudu mu acaba? Elbette insanların iki taraflı evini bırakıp gitmesi son derece acı veren bir şeydir. Belki ölümden sonra en zor iştir. Bunu yaşayamayan bilmez. 1930’da kesin bir barış yapıp Yunanistan’la kesin bir barışa ulaşabildiler. Hemen arkasından karşılıklı ziyaret yaptılar. Bu durum ayrıca Yunanistan ve Türkiye meselesidir.

“Kıbrıs, Türkiye için çok önemlidir”

Lozan antlaşmasında bazı dengeler oluşmuştur. Bu dengeler Ege ve Doğu Akdeniz’de son derece hassastır. Kimse bunu düşünmüyor. Türkiye’nin Kıbrıs üzerinde varlığı sürdürebilmesi ve kendini güvende hissedebilmesi için Kıbrıs, Türkiye için çok önemlidir. Tam aksi olsaydı 1571’de Sultan burayı almazdı. Dolayısıyla önemli ve Türk-Yunan dengesi olmasaydı garantörlük ortaya çıkmazdı. O günün devlet adamları Yunanistan’a bunu kabul ettirmezlerdi. Dolayısıyla bizimkiler şimdi konuşurken ‘bir çözüm olursa her şey çözülecekmiş’ gibi konuşuyor. Çok merak ediyorum nasıl çözülecekmiş? Yoksa bir yığın sorunla mı karşı karşıya kalacağız?”

“1974’den sonra rahat uyur duruma geldik”

40 senedir Kuzey’e geçenler artık yaşadığı bölgeyi vatan biliyor. O günden bugüne kadar da tedirgin edilmeden ve rahat uyur bir duruma kavuştuk. Özgürlüğün, bağımsızlığın ve demokrasinin verdiği nimet budur. Bunun üzerinde başka bir değer düşünemiyorum. O günden bugüne geçirdiğimiz kalkınma inanılır gibi değildir. Lütfen kötümser olmayalım bunları da görelim. O günkü halimizle bugünkü halimizi bile kıyaslayamayız. Dolayısıyla bu çözüm gökten para yağdıracak değil.” 

“Barışı herkesten çok istiyorum”

Mübadelede İstanbul Rumları ile Batı Trakya Türklerinin yer değiştirdiğine dikkat çeken Atun, “Lozan’da bu da anlaşıldı. Şimdi Batı Türklerinin, Avrupa Birliği’nde olmasına rağmen Yunanistan’la birlikte nelere, ne haksızlıklara ve insan haklarına aykırı muameleye tabi tutulduklarını tahmin edemezsiniz. Kendilerine Türk yerine Müslüman diyorlar. Burada kalmış ve Müslüman olmuş Yunanlılardır muamelesi görülüyorlar. Müftülerini bile kendileri seçemiyorlar. Hele topraklarına ilk yıllarda el konulmuştur. Hani Avrupa Birliği’ne giren insanlar özgür ve rahat olurdu? Gidip Batı Trakya Türklerine sorduk mu? Şimdi bunları olumsuz söylüyorum ama kimse benim çözüm ve barış istemediğimi zannetmesin. Ben herkesten daha çok istediğimi de iddia edebilirim. Çünkü bunları yaşayarak bilen insanım” şeklinde konuştu.

“Neden Türkleri ortaklıktan attın?”
Rum Yönetimi Başkanı NikosAnastasiadis’in çok şeytanca davrandığını belirten Atun şunları söyledi: “Anastasiadis, bir yandan ‘Kıbrıs Cumhuriyeti yalnız Kıbrıs Rum değildir’ diyor. Peki, 40 sene önce neredeydin? Neden o zaman Türkleri sen ortaklıktan attın? Bununla beraber dünyaya ‘isyan etti’ diye duydurdun. Kabul ettirdin çünkü isyan dünyası hep senin arkanda oldu, hiç Türklerin lehine bir durum yaşanmadı. Türkler durduğu yerde Rumların 4/1’ne yakın bir nüfus vardı. Deliydik de Rumlara karşı isyan edecektik? Fakat Rumların niyetini kendi söylemlerinden biz biliyorduk. Benim buradaki varlığımdan, haklarımdan ve güvenliğimden sorumlu olacak cumhurbaşkanı ‘Burası bir Helen adasıdır, bu bir atlama tahtasıdır ve biz Enosis’i yapacağız’ diyor.”

“Hangi babayiğit hangi hakla bu insana evden çık diyebilir”

1974’te doğan insanların bugün 41 yaşına geldiğini vurgulayan Atun, “O günün yeni doğmuş çocuğu bile şuan 41 yaşındadır. Hayatını burada idame ettirmeye çalışan insanlara, Dipkarpaz’da ellerindeki koçanla ‘sen yarın çıkacaksın’ diye davranışta bulunuyorlar. Hangi babayiğit hangi hakla bu insana evden çık diyebilir? Bu dediğim gerekçelerle evinden kim çıkabilir? Orada kan gövdeyi götürür. Bir konu tek bir hanede bile ortalık karmakarışık olur. Dolayısıyla artık olan olmuştur. Bu Kıbrıs’ta kesin çözümü getirmiştir. Mübadele konusunda Trakya Türkleri bile 6 sene içinde gelebilmiştir. Bizim göçmenlerimize uyguladığımız prensipler orada çok daha az uygulanabilmiştir. Bu konuda çok da zahmet çekmişlerdir. O gün biz mübadeleyi son mübadele olarak biz kendimiz uyguladık ve kimse bizi zorlamadı. Bilhassa ölümü ve tehlikeyi göze alarak geldik. Bunu psikolojik açıdan düşünebiliyor muşunuz? Kendin Türk’ten Türk’e yaptığın 11 yıllık zulümden korkarak evinden kendin kaçtın. Türk askeri geliyor beni öldürecek diye korktun. Sen kendin gittin burayı boşalttın”  ifadesini kullandı. 

“Bu insanlar Güney’den nasıl geldi bunun hikâyesini biliyorlar mı?”

Atun, sözlerini şöyle sürdürdü: “İki coğrafyaya bölündük. Şimdi bu gerçeği eğer Anastasiadis kabul etmezse ve Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı bunu kendine kabul ettiremezse bu çözümün sürdürülmesi mümkün değildir. ‘Çözüme kavuşunca her şey çözülecek, huzura kavuşacağız ve Futbol Federasyonu da olacak’ diyenler var, ben öyle bir şey olacağını göremiyorum. Boş evlere insanlarımızı yerleştirirken bile ne kadar zorluk çektiğimizi bana sordular mı? Sabahlara kadar çalıştığımızı biliyorlar mı? Bu insanlar Güney’den nasıl geldi bunun hikâyesini biliyorlar mı? Bizim o günün idarecileri olarak bunları nereden nasıl aldık, nasıl yerleştirdik ve nasıl acılarına tahammül edebildik sordular mı? Şimdi yeni baştan bu insanları yerinden ve evinden hangi güç hangi insan aklı ve hangi vicdan bunu yapabilir? Bunu çok merak ediyorum. Gerek Avrupa Birliği gerekse Birleşmiş Milletler bunları düşünüyor mu? Bu konuda insanlarımızı rahatlatacak bir şey söyleyebiliyorlar mı?” dedi.

“Kurduğumuz devleti bile kendimize bol görüyoruz”

Atun, TMT’ye yönelik eleştirileri de şu sözlerle değerlendirdi: “TMT olmasa bugün Kıbrıs’ta Türk olur muydu çok merak ediyorum. TMT’yi Türkiye ile birlikte kurduk. Kendi içimizde bunu kuramayız. Kendi içinde bu bir dalgalanma yaratır ve yanlış yollara sapar. O günün yöneticisine Genel Kurmay’ın bilgi, destek ve himayesinde olabilir dedik. Dolayısıyla bugün TMT’ye bile söz söyleyebiliyoruz. Kurduğumuz devleti bile kendimize bol görüyoruz. Bunu sıkılmadan, düşünmeden ve aklını kullanmadan söyleyenler için söylüyorum.