Son günlerde tezgahlarda yenilemeyecek halde bulunan domateslerin giderek artması üzerine Yeni Bakış’a açıklama yapan Beylerbeyi Danışmanlık Şirketi İthalat Sorumlusu Ayata, bugün tezgahlarda bulunan domateslerin başka ülkelerde hayvanlara yem olarak verildiğini belirterek, Tarım Bakanlığı’nın politikasını eleştirdi:

Eniz ORAKCIOĞLU

Özellikle son bir aydır market tezgahlarında yenilemeyecek durumda bulunan domatesler vatandaşları illallah ettirdi. Fiyat olarak cep yakmasına rağmen yenilebilecek durumda olmayan domatesler hakkında Yeni Bakış’a açıklama yapan Beylerbeyi Danışmanlık Şirketi İthalat Sorumlusu Özgür Ayata, ülkemizde yaşanan domates sıkıntısının arz talep faktöründen kaynaklandığını, bu nedenle de üretilen domateslerin vatandaşlara yetmediğini aktardı. Bu sebeple elde kalan son domateslerin piyasaya sürüldüğünü aktaran Ayata, Kuzey’de yaşanan bu tablonun başka ülkelerde yaşanmadığını dile getirerek, Tarım Bakanlığı’nın politikasının da bu konuda yetersiz olduğuna dikkat çekti.

Güney Kıbrıs’taki domatesin büyük ihtimalle Avrupa’dan geldiğini anlatan Ayata, “Ülkemizde yaşanan domates sıkıntısı, piyasada az oluşu ve olanında kötü oluşunun sebebi şu anda geçiş dönemi domatesi olmasıdır. Tarla domatesi bitti ve sera domatesi hasat edilmeye henüz başlanmadı. Her sene Eylül sonu, Ekim başı ve Mayıs Sonu Haziran başı gibi aynı sıkıntı yaşanıyor. Aynı şekilde salatalık içinde bu geçerlidir. Şuanda yaşanan en büyük sıkıntı tarladan çıkan son domatesin piyasaya sürülüyor olmasıdır. Ama Avrupa ülkelerinde böyle bir şey mümkün değil. Gördüğünüz gibi şu an Rum tarafında da Antalya’da da hatta dünyanın birçok yerinde güzel domatesler var.  Domates bu mevsimde de üretilebiliyor, sadece bizim burada tarımın babadan kalma, ezber yöntemlerle yapılmasından kaynaklanan sıkıntılar var” dedi.

“Hayvan yemi olarak ayrılıyor”

“Ülkemizdeki en büyük sıkıntı iyi tarım uygulamasına henüz geçilmemesinden kaynaklanıyor” diyen Ayata, “Bugün ülkemizde satılan domatesi, başka ülkeler ve en yakın örneği olan Antalya hayvanlara yem diye ayırılmaktadır. Bugün bizde satılan domates Türkiye’nin yanı sıra İspanya’da ve İtalya’da da hayvancılara hayvan yemi olarak veriliyor. Burada olmadığı için insanlar ya bu ıskarta domatesleri alıyor ya da kilosu 7-8 TL’ye çeri domates almak zorunda kalıyor”açıklamalarında bulundu.  

“Üretim kotasına göre izin açılıyor”

Tarım Bakanlığı’nın ithalat izni olan firmalara üretim kotasına göre izin açtığını belirten Ayata şunları söyledi:

 “Bu izinde açıldığı zaman 15 gün açılıyor. Örneğin; bakanlık, ‘bu hafta Kıbrıs’ta 10 ton domatese ihtiyaç var ve bunun dışında ithalat izni vermiyorum diyebiliyor. Aynı şekilde bir sonraki hafta 5 ton domatese ihtiyaç var, 5 ton ithal edilecek, 5 tonda üretilecek diyor.’ Bu gelen domateste az olduğu için yine belli marketlere ve yüksek fiyatlara satılıyor. Ya da restoran ve otellere gidiyor, halka ulaşmıyor. Buradaki sıkıntı bu bizim ürettiğimiz mal ne olursa olsun biz bunu mal olarak görüp yerine başka bir şey gelmesini engelliyoruz. Şu anda salatalıkta da, limonda da aynı problem yaşanıyor” dedi.

“Limonda da problem var”

Aynı problemin limonda da yaşandığını belirten Ayata, “Şu anda ülkede limon olsa da yeşildir. Örneğin Türkiye’de limonlar yeşilken toplanıyor Ürgüp’te Peribacalarının içine mağaralara konuluyor ve şu sezonda limon kalmadığı zaman Türkiye’de marketlerde sapsarı limonlar satılıyor. Bulduğunuz limon geçen senenin limonu olsa da son derece sağlıklı ve ilaçsızdır. Fakat KKTC narenciye ülkesi olduğu halde şu anda 8 TL’ye limon alıyoruz. Kısacası ülkemizde de limonun uygun koşullarda yeşilken saklanarak daha sonra sarartım satışa sunmamız gerekir” diye konuştu.

“Domates talebi karşılamıyor”

Ayata, piyasadaki domatesin arz ve talebi karşılamadığına dikkat çekerek, “2 ay önce evinize her gün uygun fiyatlara 2 kilo domates alabiliyordunuz, çünkü domates yetişiyordu. Ama şu an sizin evinize alabileceğiniz kadar domates yetişmiyor. Ayı şekilde üreticide elinde mal olmadığı için malı daha pahalıya satmak zorunda kalıyor veya bunu fırsat bilerek pahalıya satıyor” şeklinde konuştu.

“Ürünler tarladan çıkmadan kontrol edilmeli”

Birçok ülkede bugün iyi tarım uygulamasına geçildiğine dikkat çeken Ayata şöyle devam etti:

“Avrupa Birliği müktesebatına binayen domatesin üstüne sıktığınız ilacı 25 gün sonra toplamanız gerekiyor. Bunun kontrolünü de devlet kurulan tahlil laboratuvarlarında yaparak, ilaç bulduğu zaman bu ürünleri imha ediyor. Bizde böyle bir uygulama henüz başlamadı. Daha markete gelmeden, tarlada toplanma esnasında devletin ürünleri kontrol etmesi gerekir ki bu ilaçları anlayabilecek laboratuvarımız elimizde var. Ya da devlet bunu yapamıyorsa ithalatı serbest bırakması şarttır, örneğin, Türkiye’de ihraç edilen meyve sebze gümrük kapılarında tahlile tabi tutuluyor.”

“Organik tarım yapmaktan vazgeçtik”

Daha önce organik tarım için girişimlerde bulunulduğunu da ifade eden Ayata son olarak şunları aktardı:

 “Biz 2009-2010 yıllarında Tarım Bakanlığında organik tarımla ilgilenen bir ofis olduğunu öğrendik ve biz ise dünya çapında çalışan İsrail’den bir firma ile anlaşarak organik tarım yapmaya yeltendik. İsrail’deki bu firma akıllı sera sistemleri kurarak, serada tamamen organik olarak domates, çilek, salatalık gibi ürünleri yetiştiriyorlar. Bunun akıllı seranın dönümü ise 150 bin Euro civarında bir paraya mal oluyor. Bunun üzerine bizde Mağusa Kalecik bölgesinde 15 dönüm kadar arazi alıp akıllı sera kurmak için planlarımızı yaptık. Kısacası, akıllı sera sistemi, soğuk hava deposu ve paketleme tesisi kurmayı hedefledik. Bu hedeflerle Bakanlığa giderek, organik ofisin yetkilisi ile konuştuk. Amacımız maddi yardım değil manevi yardım almaktı, orda görüştüğümüz kişi bize aynen şunları söyledi, “Burada organik üretim yaparsanız fiyat yüksek olur satamazsınız, burada organik olup olmadığını denetleyebilecek bir kurum da yok, organik olduğunu nasıl ispatlayacaksınız” gibi negatif bir yaklaşımla bize yanaştığında bizde bu projemizden vazgeçtik.” 

Kaynak: Yeni Bakış