Deniz Abidin

Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Eski Müdürü Tuncer Bağışkan, sessizliğini Yeni Bakış’a bozdu. Bağışkan, ülkedeki eski eserlerin yok olmasının bir daha yerlerinin telafi edilememesi anlamına geldiğini ifade ederek, UBP-DP hükümetinin eski eser alanlarını peşkeş çekmeden başka bir icraatı olmadığını söyledi.

Bağışkan, UBP-DP hükümetinin eski eserleri koruma fonunu altı ay önce kaldırdığını anımsatarak, fonun iptaliyle eski eserlere para katkısının, bununla birlikte de eserlerin restorasyonunun durduğunu kaydetti.

Bağışkan, Anıtlar Yüksek Kurulu’nun üyelerinin de değiştirilmek istendiğine dikkat çekerek, “Bakan bunun içine ne diye karışıyor? Karıştığına göre peşkeşe adam arıyor demektir. Eski eserleri bırakın, eski esere müdahale etmeyin, sizin göreviniz siyasi işler yapmaktır. Sizin göreviniz restorasyon yapmak değildir” diye konuştu.

Başbakan Özgürgün’ün, “Kıbrıslı diye bir şey yoktur. Yunanlılar vardır, Türkler vardır. Kıbrıs’ta mesele budur” açıklamasını da eleştiren Bağışkan, yıllarca çeşitli kültürlerin Kıbrıs adasına gelip yerleştiğini anımsatarak, en sonunda Kıbrıslılar diye bir gerçeğin ortaya çıktığını kaydetti.

“DNA’lara bakarak, milliyetçi hava ile kanın rengine bakarak buna karar veremezsiniz” diyen Bağışkan, “buranın durumunu 1571 yılında yerleşen insanlara bağlayamazsınız. Ben terbiyeliyim, Arif Hoca’yı referans göstermiyorum” dedi. 

Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Eski Müdürü Tuncer Bağışkan, ülkede eski eserlere “Virane” şeklinde bir bakış açısının hakim olduğunu belirterek, buna karşın son zamanlarda gençlerin  bu varlıklara biraz daha duyarlı ve hassas olduğunu gözlemlediğini belirtti. Bağışkan, ülkedeki eski eserlerin yok olmasının bir daha yerlerinin telafi edilememesi anlamına geldiğini ifade ederek, UBP-DP hükümetinin eski eser alanlarını peşkeş çekmeden başka bir icraatı olmadığını söyledi. Bağışkan, Bellapais Manastırı’nın altına yapılmak istenen arıtma tesisini örnek göstererek, bunun projesini yapanın ise Eski Eserler Dairesi olduğunu belirtti. Bağışkan, Girne’deki Kara Kızın ise bir üniversiteye peşkeş çekilmek istendiğine dikkat çekerek, bu gibi örnekleri artırmanın mümkün olduğunu söyledi. Bağışkan, 64/94 sayılı yasadan önce   35/74 sayılı bir yasa olduğunu hatırlatarak, o dönem eski eserlerin vatandaşın elinden kurtarılmaya çalışıldığını kaydetti.

“Eski eserleri koruma fonunu kaldırdılar”

Bağışkan, vatandaşın eski eseri yıkıp,  yanına inşaat yapmaya çalışması durumunda mahkemeye verildiğini söyledi. “Mahkemeyi her seferinde kaybederdik” diyen Bağışkan, bunun sebebinin vatandaşların evlerini tamir etmesine  katkı sağlanmaması olduğunu belirtti. Bağışkan, mahkemenin bunu değerlendirdiğini ve “az gelirli vatandaşa katkı sağlamıyorsunuz, eski eserleri korumasını mı bekliyorsunuz” denilerek, davaların kaybedildiğini söyledi. Bağışkan, müdür muavini olduğu dönemde 64/94 sayılı yasayı çıkararak, Başsavcıların görüşleri doğrultusunda yasa içine eski eserleri koruma fonu koyduklarını belirtti. Bağışkan, eski eserleri koruma fonunun, özel mülkiyete konu olan eski eserlere para katkısı yaptığını ve tamir ettiğini söyledi. Bağışkan, “Vatandaş bunu tamir mi edemiyor? Devlet istimlak mı edemiyor? Öyleyse vatandaş burayı devletin katkısıyla tamir etsin dedik. Biliyor musunuz ki bu formu kaldırdılar. Üzerine de 6 ay önce yasa geçirdiler. Önceden müze ücretleri bu fona yatırken şimdi ise bu fonun kaldırılmasıyla eserlerin restorasyonu da durmuş oldu “diye konuştu.

“Eski Eserler Dairesi’nde restorasyon uzmanı yok”

Bağışkan, Mağusa’da şu anda harabelerin önünde bir takım taşlar ve bu taşların da önünde iş arabası olduğunu ifade ederek, tarihi bir şehrin korunmadığını, vatandaşın desteklenmediğini, restore edebilecek personelin dahi olmadığını belirtti. Bağışkan, Eski Eserler Dairesi’nde restorasyon uzmanının olmadığını belirterek, Vakıflar İdaresi’nin İnşaat Bölümü’nde de aynı şekilde restorasyon uzmanının olmadığına dikkat çekti. Bağışkan, “Bizim ülkemizde hiç mi restorasyon uzmanı yok” diyerek, bunu idarecilere ve eski eserciyim diye geçinenlere sormak gerektiğini kaydetti.

“Eski eserleri rezil edeceğinize, bırakın öyle kalsın”

Tuncer Bağışkan, şöyle konuştu:  “Bu ülkede Eski Eserler Dairesi varsa, her yıl proje üretmek zorundadır. Her yıl o yılın yapılacaklarının planı belirlenmelidir. Bütçeye de ona göre para konmalıdır. Bu ülkede böyle bir çalışma görülmüyor. Ancak ‘Eski eserleri rezil edeceğinize, bırakın da öyle kalsın’ demekten de kendimi alamıyorum. Benim dönemimde restorasyon uzmanımız İlkay Feridun’du. Büyük Hanı da o restore etti. Şimdi bu tarz çalışmaları görmek mümkün olmuyor”

“Uygulamalarda parmakçı mı istiyorsunuz?”

Tuncer Bağışkan, program yapılır ve güçlü bir programla bütçeye çıkılırsa, buna hiç kimsenin karşı çıkacağını düşünmediğini söyledi. Bağışkan, “Ancak proje sunmazsanız, proje uygulayacak fonu ortadan kaldırırsanız, Anıtlar Yüksek Kurulu denilen kurulun üyelerini görevden alırsanız  ve bakanın atayacağı adamları koyarsanız, bu şu demektir; Siz uygulamalarda parmakçı istiyorsunuz” diye konuştu.

“Bakan karıştığına göre peşkeşe adam arıyor demektir”

Bağışkan, Anıtlar Yüksek Kurulu’nun üyelerinin değiştirilmek istendiğine dikkat çekerek, yeni üyeleri bakanın atayacağını, dolayısıyla bunun da bu kurula gelecek olan projelerin hükümetin isteği doğrultusunda olacak anlamı taşıdığını kaydetti. “Anıtlar Yüksek Kurulu, yüksek bir kurul ise ve değişik uzmanlardan oluşuyorsa bakan bunun içine ne diye karışıyor? diye soran Bağışkan, “karıştığına göre peşkeşe adam arıyor demektir” dedi. Bağışkan, bu önerinin Cumhurbaşkanı Akıncı’dan  geri döndüğünü anımsattı ve “Eski eserleri yalnız bırakın, eski esere müdahale etmeyin, müdahale edecekseniz gidin siyasilere müdahale edin, sizin göreviniz siyasi işler yapmaktır. Sizin göreviniz restorasyon yapmak değildir. Bunu bütün siyasilerin öğrenmesi gerekir” diyerek tepkisini dile getirdi.  

“Kıbrıslılar diye bir gerçek var”

Başbakan Özgürgün’ün, “Kıbrıslı diye bir şey yoktur. Yunanlılar vardır, Türkler vardır. Kıbrıs’ta mesele budur” açıklamasını da eleştiren Tuncer  Bağışkan, Kıbrıs’ın bir ada ülkesi olduğunu ve tarihin bütün devirlerinde komşu ve uzak ülkelerin işgali altında yaşadığını söyledi. Tuncer Bağışkan, arkeolojik duruma ve tarihi yapılara bakıldığında da görüldüğü gibi yıllarca çeşitli uygarlıkların  Kıbrıs adasına gelip yerleştiğini belirterek, en sonunda Kıbrıslılar diye bir gerçeğin ortaya çıktığını kaydetti. Bağışkan, “Buranın durumunu 1571 yılında yerleşen insanlara bağlayamazsınız” diyerek, Anadolu’dan gelen insanların da değişik kültür çevresinden gelen insanlar olduğunu söyledi.

“Kanın rengine bakarak buna karar veremezsiniz”

“DNA’lara bakarak, milliyetçi hava ile kanın rengine bakarak buna karar veremezsiniz” diyen Bağışkan, bunun benzerini bir zaman merhum Cumhurbaşkanı  Rauf Raif Denktaş’ın da söylediğini hatırlattı. Bağışkan, şöyle devam etti, “Denktaş da o dönem Kıbrıs’ta sadece Kıbrıslı olarak eşekler var demişti. Başbakan da bugün aynısını söylüyor. Ben terbiyeliyim, Arif Hoca’yı referans göstermiyorum. Milliyetçi politikalar adına insanların kanını kabartmaya yönelik bu tarz açıklamalar içe dönük propagandadır”

“İçe dönük propagandadan başka bir şey değil”

“Zaten içe dönük propagandadan başka yaptıkları bir şey yoktur. Geçtiğimiz gün birisi ‘Kuzey Kıbrıs Arkeolojisi’ diye bir kitap çıkarttı. Bu ne demektir? Kuzey Kıbrıs Arkeolojisi diye bir şey yoktur. Kıbrıs Arkeolojisi vardır. Burada arkeolojik dönemlerde Kuzey mi vardı? Bir şey yapılacaksa meslek adına bir şey yapılsın. Örneğin, Kıbrıs Türk mutfağı yoktur, Kıbrıs mutfağı vardır. Bunu öğrenecekler”