“Oku okut yay” pankartı açan Baraka aktivistlerini Pervin Gürler görüşmeye davet etti, mahkemenin kararına saygı duyduklarının ve reddetmediklerinin altını çizdi...

Baraka Kültür Merkezi, Polis Genel Müdürlüğü’ne 19 Temmuz Davası’nın karar metnini tebliğ etti. 19 Temmuz Davaları olarak bilinen ve üç yıl önce Tayyip Erdoğan’ın ülkemize geldiği esnada KHTY önünde yaşanan olaylar neticesinde polisin eylemcilere açtığı davaların tam bir zaferle sonuçlanmasının ardından, Baraka PGM önüne giderek bir basın açıklaması yaptı, ardından da polislere dava kararının yazılı olduğu kitapçığı hediye etti.  Polislerin mahkeme kararını okumaları için verilen kitapçıktan PGM’ye 50 adet hediye edildi. Baraka aktivistleri, örgüt olarak 50 adet kopya çoğaltabildiklerini, polisin daha da fazla çoğaltıp mesai arkadaşlarına da kararın kopyasını iletmelerini dilediklerini söyledi.  Basın açıklamasının okunmasının ardından Polis Genel Müdürü Pervin Gürler de Baraka aktivistlerinin yanına gelerek onları içeriye görüşmeye davet etti. Karşılıklı görüşlerin sunulduğu görüşmede Gürler, mahkemenin verdiği karara saygı duyduklarının ve reddetmediklerinin altını çizdi.

 

Eylem sırasında okunan basın açıklamasının tam metni ise şöyle;

“Dikkat Dikkat! Bu bir eylem değil bir mahkeme kararı tebliğidir.

Hatırlanacağı üzere 19 Temmuz 2011 tarihinde Kıbrıs’ın kuzeyi polis şiddetinin daha önce görülmemiş bir yüzünü görmekteydi. Dönemin T.C başbakanı, şimdiki cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, neo-liberal yıkıma uğratmakta olduğu, asimilasyon politikaları ve dini dayatmalarla kültürünü boğmaya çalıştığı,  insanından besleme diye bahsettiği ülkemize gelmiş ve geldiği an itibarıyle ülke baştan başa olağanüstü hal bölgesine dönüşmüştü. Gün boyu süren protestolarda onlarca kişi yaralanmış, sendikalar basılarak sendika yöneticileri polis tarafından gözaltına alınmış, sendikaya ait pankartlara el konulmuştu. Aynı günün akşamı KTHY binası önünde gerçekleşmekte olan protesto eylemi sırasında polis anayasal hakkını icra eden eylemcilere saldırıp 6 kişiyi gözaltına alarak dava okumuştu.

Elimizde tuttuğumuz kitapçıklar 3 sene sürmüş olan bukamu davasının karar metnini içermektedir. 19 Temmuz davası olarak da bilinen, 6 eylemcinin polisi darp, görevinden men gibi toplam 9 farklı itham ile yargılanmakta olduğu ve 8 Eylül 2014 tarihindeeylemcilerin beraatiyle son bulan davadan bahsediyoruz. Açıktır ki bugün burada bir terslik var, genelde dava tebligatları bize yapılırdı ancak dediğmiz gibi bu bir dava tebligatı değil, daha önce tebligatı zor da olsa yapılmış olan bir davanın karar metnini polis genel müdürlüğüne tebliğ etmek üzere buraya geldik, hem de kararın muhatabını tek seferde bularak.

Arkadaşlarımızın 3 yıl boyunca yargılanmış olduğu dava mahkemenin tüm suçlamaları düşürmesiyle son bulmuştur. Karar metninde geçen ceza davalarına ilişkin bir cümlede yargıç; “Ceza davalarındaki genel prensip uyarınca iddia makamının sanıklar aleyhine getirilen davalardaki suç unsurlarını makul şüpheden ari ispat etme yükümlülükleri vardır” demektedir, yani polis teşkilatının arkadaşlarımıza isnad ettiği suçlamaları ispat etmekle yükümlü olması durumundan söz edilmiştir,davanın seyrine ve polis ifadelerine bakıldığında bunun yanına bile yaklaşılmadığı görülür. Olayın kendisine dönüldüğünde polis anayasal hakkını icra eden eylemcileri bu hakkı kullanmaktan men etmiş dahası eylemcileri darp etmiş, yetmiyormuş gibi 6 kişiyi de gözaltına almıştır. Pek çok ülkede olduğu gibi burada da polis teşkilatının bir mevzuatı vardır. Bu mevzuatı elinize aldığınızda pek çok yerde “polis yasaları icra ve muhafaza eder” ifadesine rastlanabilmektedir. Ancak 19 temmuz 2011 günü polisin koruduğu şey yasalar ya da kaynağını yasalardan alan haklar değil padişahlığını ilan etmeye çalışan faşist bir diktatörün prensibinden ibaretti, işte bu karar polisin bu çabasını hükümsüz kılmakta, hala doğru bildiğini yapmaktan çekinmeyen yargıçlar olabildiğini bizlere göstermekte ve yeri geldi mi hukuksuzluğun karşılıksız kalmayacağını ifade etmektedir. Öyle ki davanın yargıcı, polis teşkilatının ithamlarına karşı karar metninde şöyle demiştir;“19.07.2011 tarihinde sanıkların da içerisinde bulunduğu Kıbrıs Türk Hava Yolları Binası önündeki topluluğun o gün adaya gelen Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gelişi ile ülkede uygulanan politikaları protesto etmek amacı ile toplandıkları, toplantıya sanıkların da içerisinde bulunduğu yüz elli iki yüz civarı kişi, sendika ve kurum mensuplarının katıldığı ve binanın ön kısmında “İmamın Ordusuna Geçit Yok Emperyalist Kuşatmayı Reddediyoruz, Paranı da Memurunu da Paketini de İstemiyoruz” yazılı pankartın açıldığı, oraya çıkan tüm şahadet, iddia ve beyanlardan gösterinin barışçıl, silahsız ve şiddet içerikli olmayan bir gösteri olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim polis tarafından pankartın alınması için harekete geçilene kadarki süreçte KTHY binası önünde yani pankartın açıldığı yerde herhangi bir olayın yaşanmadığı, göstericilerden herhangi birisinin şiddet içerikli bir davranışta bulunmadığı ve topluluğun silahsız olduğu taraflarca kabul edilmektedir ve dolayısıyla 19.07.2011 tarihinde KTHY binası önündeki gösterinin barışçıl gösteri olduğu hususunda bulguya varırım.” Barışçıl, silahsız, şiddet içerikli olmayan toplantı, yürüyüş ve gösteri yapma hakkı Anayasa’nın 32. Maddesinde düzenlenmiştir. Polis arkadaşlarımız dağıttığımız metnin içerisinde bu gibi bilgilere de ulaşabilecektir. Polislere dağıtacağımız bu kitapçıklar benzer bir durumda nasıl davranmaları gerektiğiyle ilgili kendilerine ışık tutacaktır, böylelikle yasaları uygulamakla yükümlü iken yasaları çiğnemekle ün yapmaz, dahası kafalarına estiğinde üzerimize çullanmazlar diye umuyoruz. Ancak affımızı kabul buyurun, maddi olanaksızlıklardan ötürü sayıca en fazla bu kadar çoğaltabildik, geri kalanını emsal olunması adına polis genel müdürlüğü çoğaltıp tüm teşkilata dağıtır ise amirinden memuruna iyi bir hukuki eğitim fırsatı yaratmış olur. Ola ki metni dağıtmazsanız diye davanın yargıcının ağzından karar metninde ifade etmiş olduğu bir paragraf alıntılayarak kafalarınızı konuyla ilgili biraz daha berraklaştırmaya çalışalım. “19.07.2011 tarihinde KTHY binası önünde Anayasal toplantı ve gösteri özgürlüğü ve ifade özgürlüğü haklarını kullanan sanıkların da içerisinde bulunduğu topluluğun astığı pankartı almak için hareket eden polisin darp ve görevinden men edildiğini iddia ettiği esnada yasal görev ve yetkileri kapsamında hareket etmediği hususunda bulguya varırırm. Bir diğer deyişle iddia makamı tarafından Fasıl 154 Ceza Yasası’nın 244(b) maddesi tahtında sankıları polisi darp ve polisi görevinden men edildikleri noktada, suçun “polisin gerekli görevini ifa ettiği” unsurunu makul şüpheden ari bir şekilde ispat edilmediğinden sanıkların itham oldukları polisi görevden men ve darp davalarından beraat etmelerine karar verilir.

Bu ülkenin geleceğinde en çok bizlerin söz hakkı vardır. Bu ülkenin kaldırımlarını, sokakların, topraklarını, meydanlarını en çok bizlerin yani bu ülkenin insanlarının zaptetme hakkı vardır. Biz bunu bu karardan önce de biliyorduk sonra da bileceğiz lakin dileriz siz polis arkadaşlar bu kararla ve bundan sonraki kararlılığımızla daha da iyi öğreneceksiniz, okuyunuz, okutunuz, yayınız.”