Özge Kizir

KTAMS Örgütlenme Sekreteri Devrim Barçın CTP’nin şu andaki mevcut yönetsel yapıyla toplumla barışamayacağını ve yüzünü sola dönemeyeceğini belirterek, “Erhürman’ın başkanlığı durumunda CTP yüzünü tekrardan topluma dönebileceği düşüncesindeyim” dedi.

Kartal Harman’ın sunup yönettiği “Ayaküstü 1 Saat” programının konuğu Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası (KTAMS) Örgütlenme Sekreteri Devrim Barçın oldu.

Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) sürecini değerlendiren Barçın, CTP’nin ciddi bir tartışma sürecinin içerisinde olduğunu kaydetti. Barçın, “CTP organik olarak bölünmüş değildir, ama CTP’nin içerisinde bir sürü CTP’lilerin oluştuğunu görüyoruz. CTP’nin bu toplumda geçmiş geleneğinden bugününe baktığımda parmaklarımın arkasına saklanmadan söylemekle mükellefim. CTP ciddi anlamda Kıbrıslı Türklerin hak gaspına dur diyebilmiş bir parti geleneğine sahiptir. En azından kendi alternatifinin varlığından daha ileri bir noktaya bizi yüzde yüz olmasa da taşıyabilmiştir. Fakat CTP şu andaki mevcut yönetsel yapıyla toplumla barışamaz ve yüzünü sola dönemez. Şahsi düşüncem böyledir. Kesinlikle iç işlerine karışmak gibi bir derdim yoktur. Erhürman’ın başkanlığı durumunda CTP yüzünü tekrardan topluma dönebileceği düşüncesindeyim” şeklinde konuştu.

“Başbakana gittiğimizde basın çıktı, kapılar kapandı ve ‘Türkiye bize bunu dayadı’ dedi”

Tufan Erhürman’ın partinin başına geçmesi arzusunu dile getiren Barçın şöyle konuştu: 

“Erhürman çıkıyor ve diyor ki ‘bize böyle böyle söylediler, biz bu nedenden dolayı yapmadık’ diyor. Bunu eski Başbakan Ömer Kalyoncu çıkıp da toplumla her şeyi şeffaf bir şekilde paylaşsaydı, eminim aynı şeyi Kalyoncu için de söylerlerdi. CTP’yi en çok eleştirdiğim nokta şu; Başbakana gittiğimizde basın çıktı, kapılar kapandı ve ‘Türkiye bize bunu dayadı’ dedi. Çıkacaksın ve diyeceksin ki ‘Sendikalar gelin buraya, bize bu bir dayatma var. Gelirlerimle ayın 1’inde yüzde 50 maaş, ayın 15’inde de yüzde 50 ödüyorum’. Sen bir Faiz Affı Yasası yaptın ve Anayasa Mahkemesi senetteki borç faizini düşürebileceğini kabul etti. Ne yapacaksın? Maaşları eksik yattığı için elektrik kurumuna yasa yapacaksın, insanlara ve bankalara faiz işletmeyeceksin ‘ben dayatmalara karşı direniyorum, yanımda mısınız’ dese, bu toplum, sendika ve sivil toplum örgütleri yanında olur.” 

“Eğer hafta içine gelseydi memurun tatili noktası oluşacaktı”

KTAMS’ın 1956 yılında kurulduğuna dikkat çeken Barçın, “Bu sene de 60. yılını kutlayacak bir sendikadır. Bizim örgütlü bulunduğumuz alan olan kamu sektöründe gerek hak gasplarına karşı, gerekse gerçekten hakkı olan ve alınması gereken noktalarda mücadelemize devam ediyoruz. 1 Mayıs konusunda genç bir sendikacı olarak klasik sendikacı söyleminde konuşmayı sevmiyorum. Sosyal paylaşım sitelerinde yazan 1 Mayıs, pazara geldiği için bu yazılmadı. Eğer hafta içine gelseydi ‘memurun tatili’ noktası oluşacaktı” dedi.

“Emekçilerden çok küçük burjuvalar 1 Mayıs noktasında yürüdü”

1 Mayıs’ta yapılan yürüyüşü değerlendiren Barçın, “Emekçilerden çok 1 Mayıs’ın hakkını verecek kavramlarla konuşacak olursak, daha çok küçük burjuvalar 1 Mayıs noktasında yürüdü. Tabi ki emekçiler ve emekçilerin örgütleri vardır, ona bir şey demiyorum. Fakat 1 Mayıs’ın içeriğini boşaltmamak gerekiyor. Doğrudur işçinin-emekçinin bayramıydı, fakat işçiler ve emekçiler çalışıyordu. Resmi tatil olmasına rağmen çalışıyordu” şeklinde konuştu. 

“Özel sektörde de ek mesai vardır...”

Barçın, sözlerine şöyle devam etti: 

“22-92 sayılı bir İş Yasamız var. Bu İş Yasası’na göre eğer sen resmi tatile düşen bir günde işçiyi çalıştırırsan -ki çalıştırabilirsin- ‘bu kişiye ek mesai ödeyeceksin’ diyor. Ek mesai sadece kamuda var algısı yaratılıyor ya, aslında böyle değildir. Özel sektörde de ek mesai vardır, ama kamudaki insanlar örgütlü olduğu için yasal hakkı olan ek mesaiyi talep etme noktasında bir birlik sağlayabiliyor. Örnek vermek gerekirse Belça Süpermarket örgütlü bir süpermarkettir. Belça’da 1 Mayıs günü işleyen insanlar ek mesai aldı. Dolayısıyla oraya gidip konuştuğumda, ‘bizim kurumumuzun devamlılığı anlamında işlememiz lazım, ama işlediğimizin karşılığını da ek mesai olarak alıyoruz’ diyorlar.

“İş Yasası’nın 29. Maddesi ‘sen bir insanı düzensiz mesai işletirsen, düzensiz mesai işlettiğin insanın maaşına her ay yüzde 15 artı vereceksin’ diyor”

Hiç denetime gerek yoktur. Hiçbir çalışma müfettişinin çıkıp denetim yapmadan bugün nasıl bunun tespitinin yapılabileceğini söyleyeceğim. İş Yasası’nın 29. Maddesi diyor. Düzensiz mesaiyi de, normal mesai dışında haftada 40 saatten fazla çalıştıramazsın. Bu 40 saati Cumartesi ve Pazar dolacak şekilde ayarlayabilirsin. Fakat ben Pazartesi’den Cuma’ya 40 saat çalıştım diyelim, Cumartesi ve Pazar da çalışırsam ek mesaimi ödemen gerekir. Resmi tatil de aynı şekildedir. 

“Peki, biz Kıbrıslı Türkler olarak ne yaptık?”

Özel sektörde sendikalaşamama konusunda örnek verecek olursak, bir toplumun kültürü, geleneklerini ve geçmiş tarihini ortaya koymaktadır. ENOSİS veya Rum’u savunan bir noktadan değil ama şunu belirtmek isterim: biz resmi Kıbrıs tarihi kitaplarımıza göre büyüdük. Orada bile 1930’lu yıllarda ENOSİS’in çıkışı ilk başta İngiliz sömürgesine karşı kurulmuştu. Peki, biz Kıbrıslı Türkler olarak ne yaptık? Direniş yapmak yerine İngiliz’in polisi olmuştuk. Hatta merhum Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın da kitaplarında okuduğumuzda 1960’lı yıllarda İngiliz sömürgesinde kalmanın Kıbrıslı Türkler için bile daha iyi olacağı öngörülüyordu.”

“Artık insanlığımızı yitiriyoruz”

Dışarıdan işçi alımı konusunda değerlendirmede bulunan Barçın sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Artık insanlığımızı yitiriyoruz. Evim Yenikent’te ve apartmanda kalıyorum. Karşımda Kıbrıs’ın çok ileri gelirli bir ailesinin ve büyük bir arsa üzerine yaptıkları evler var. Tam benim karşımda, çalışanlarının kaldığı 3. Dünya ülkelerinden çalışan hizmetçileri var. Bu çalışanların benim evim gibi bir evleri var. Adam jeneratörü çalışanların kaldığı evin dibine koymuş. İş sağlığı veya güvenliği hepsini geçtim, insan hayatına verdiğimiz değere bakın. O büyük arsadaki yerde bula bula yardımcıların kaldığı evde duruyor. Kıbrıslı Türkler olarak kendimizi kaybediyoruz. İnsanlığımızı kaybetmeye başlıyoruz.” 

“50 bin tane yorum yapıp eleştiren insanların kendi hayatlarına dokunan bir eylem yapmaya geldiğimizde bakıyorsunuz ki hiçbiri sokakta yok”

Sosyal medyanın iyi ve kötü yanları olduğunu ifade eden Barçın, “Herkes vicdanını rahatlatıyor. Biz sendikacılıkta da yaşıyoruz. Örneğin bir daire ile ilgili bir gönderi paylaşıyoruz. Altına 50 bin tane yorum geliyor. O 50 bin tane yorum yapıp eleştiren insanların kendi hayatlarına dokunan bir eylem yapmaya geldiğimizde ve onları birebir davet ettiğimizde bakıyorsunuz ki hiçbiri sokakta yoktur. Fakat ben artık rahat bırakmam. Çünkü işi kuralına göre oynayacak. Sen beni herkesin içerisinde rencide edersen, haklı olarak bir eleştiri yapabilirsin. Fakat bu yaptığın eleştirinin gereğini kendin günü geldiğinde yerine getirmezsen de benim eleştirim doğar” dedi.

“Biz bu doğruluğun yanlış olduğunun farkına vararak, doğruyu tam tersine çevirmek için mücadele veriyoruz”

Toplumun büyük bir kesiminde sendikaların aslında tam bağımsız olmadıklarını, sendikaların, belirli siyasi partilerin de organları oldukları ve siyasi partileri kayırarak hareket etme konusunu doğrulayan Barçın, sözlerine şöyle devam etti: 

“Doğrudur. Ancak biz bu doğruluğun yanlış olduğunun farkına vararak, doğruyu tam tersine çevirmek için mücadele veriyoruz. Bir sendika iktidarda kimin olduğuna bakmaksızın kendi durduğu cepheden yasal haklarını neyse savunmasını sonuna kadar yapmalıdır. ‘Benim soyadım Barçın, dolayısıyla ben CTP’liyim, CTP’ye eylem yapmam’, ya da ‘UBP hükümette, eyleme çıkalım’ diye bir şey yoktur. KTAMS’ı açsınlar ve tarihine baksınlar, en çok eylemi yapan KTAMS’tır. 

“İzne çıkar, kazanmazsa geri gelirdi”

Biz oturduk ve şöyle bir eleştiri yaptık: Hiç kimse gocunmasın. Bir kere herkesin bir siyasi görüşü olabilir. Bununla beraber herkesin bir siyasi partisi de olabilir. Olay şudur: Örneğin, eğer yarın bir yerde siyasal bir partide aday olacaksan, sendika kalemini bırakacaksın ve ‘istiyorum’ diyeceksin. İzne çıkarak, ‘kazanmazsam geri geleyim’ demeyeceksin. Çünkü öyleydi, izne çıkıyordu, kazanmazsa geri gelirdi. Dolayısıyla bu, sendikanın bağımsızlığına gölge düşürür. Fakat biz hem siyasal partilerin milletvekiliydik, hem de sendikaların başkanıydık.”   

“Eğer sen bu ödeneği vermeyeceksen neden toplu sözleşmeyi Harmancı olarak imzaladın?”

Lefkoşa Türk Belediyesi LTB konusunda LTB Başkanı Mehmet Harmancı’nın sosyal medyadaki paylaşımına değinen Barçın sözlerini şöyle tamamladı:

“Harmacı’nın paylaşımını gördüm, ama seçim bildirgesini aradım. Çünkü kendisi seçim bildirgesinde bunu öngördüğünü ve yazdığını söyledi. Devrim Barçın olarak, LTB’nin mali yapı anlamında sürdürülebilir olmadığını herkes gibi biliyorum. İki tarafta da suç vardır. Eğer sen bu ödeneği vermeyeceksen neden toplu sözleşmeyi Harmancı olarak imzaladın? Bu da ayrıca sorgulanması gereken bir durumdur. Fakat Harmancı’nın eğer seçim bildirgesinde bu önermesi var ise ben hiçbir şey demem.”