Yurdagül Atun

Kıbrıs Türk Ticaret Odası (KTTO) Başkanı Günay Çerkez, suyun dağıtım maliyetinin büyüklüğüne dikkat çekerek, “Yalnız suyun pompalanması için, elektrik parası olarak günlük 3 milyon küsur TL’ye ihtiyaç var.  Bu yalnız elektrik parası. İşletmesi, arıtması, bakımı 3.5 - 4 milyon TL eder. Belediyeler bu kadar parayı verebilecek mi?” diye sordu. Belediyelere pay verilerek sorunun çözülebileceğini ifade eden Çerkez, yüzde 15-20 hissenin BESKİ’ye verilebileceğini kaydederek, “Kamu özel ortaklığı böyle bir şey” şeklinde konuştu.

Mersin'den KKTC'ye tatlı su ulaştıran "KKTC Su Temin Projesi"nin tamamlanmasının ardından başlayan tartışmalara, Kıbrıs Türk Ticaret Odası (KTTO) Başkanı Günay Çerkez de katıldı. Konuk olduğu bir televizyon programında konuşan Çerkez, suyun maliyetinin belediyelerce karşılanmasının mümkün olmadığına vurgu yaptı. 

“Su 4-5 kez kullanılmalı…”

Sorunun sadece suyu dağıtmak olmadığına dikkat çeken Çerkez, arıtma tesisine de ihtiyaç olduğunu kaydetti. Suyun bir kez kullanılıp atılmasının rantabl olmadığını belirten Çerkez, “Sistemi bütünlüklü olarak ele almak lazım ki en iyi faydayı makul fiyata elde edesiniz. Bu su 4-5 defa kullanılmalı. Bunu dağıtalım gitsin, başka gelsin olmaz”  dedi.

“Şimdiye kadar neden elde olmadınız”

Su kayıplarının ortadan kaldırılması gerektiğine dikkat çeken Çerkez, KKTC’nin toplam yüzde 40 kadar kaybı olduğunu, bunun belediyelerce de dile getirildiğini söyledi.  “Belediyeler ‘bunun yüzde 25’i borulardan, diğeri tahsilâttandır’ diyor. Bu ne demek? Bugün vatandaş kullanmadığı suya yüzde 40 fazla ödeyecek demek” diyen Çerkez, buna engel olunmadığını kaydetti. Bu sorunun devam etmesi halinde tüketicinin hakkını kimin koruyacağını soran Çerkez, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kaçakları azaltmak için belediyeler finans bulmadı?”

“Şimdiye kadar belediyeler niye engel olmadı? Asli görevini doğru yapıyorsa, kaçakları azaltmak için belediyeler finans bulmadı? Sen parasını alıyorsun, ama sorunu çözmüyorsun. Dolayısıyla suya ‘belediyeleri kurtarma projesi’ olarak bakılmamalı. Bunu yapabilirler belki, ama tam parayı toplayana kadar aradan 15 sene geçer. Biz bu arıtılan suyu satacağız. Bütünlüklü gelir olacak ki katma değer yaratılsın. Bir gelir de o sudan olacak. Ben üzülüyorum. ‘Suyu biz özel sektöre veremeyiz, su halkındır’ deniyor. Halkın dahi olsa, belediye daha iyi yapacaksa yapsın, ama tam tersi. Belediyeyi kim denetleyecek? Denetim Kurulu var ama uygulayamaz belediye. Denetim yapabilmek için özelin işletmesi lazım.”

“Bir oradan bir buradan kokteyl mi yapacağız”

Günay Çerkez, tüm veriler ışığında ortaya çıkan modelin kamu- özel sektör ortaklığı olduğunu, ancak bunun pay verme şeklinde yürütülebileceğini ifade etti. “Ya bunu özel sektör çalıştırır, su miktarına göre ücret verir, ya da belediyeleri bu işletme şirketinin ortağı yaparsınız. Ya da ihaleye çıkılıp, özel sektörden kim kazanırsa, elini taşın altına koyma anlamında yüzde 15-25 arası belediyeye pay verilir, denir ki ‘sen de bunun parçasısın’” diyen Çerkez şöyle konuştu: 

“Özelin, suyu getirdikten sonra belediyelere vermesi en kötü modeldir. Çünkü bu tür işletmelerde günlük, anlık kararlar almak gerekebilir. Seçeceğiz Sanayi Odası’ndan bir temsilci, Ticaret Odası’ndan bir temsilci, kokteyl yapacağız. Kokteyle bile uygun şeyleri koyarsın. Bu insanların başarılı olması için ahenkle çalışması, aynı vizyonu taşıması çok önemlidir. O yüzden böyle çok başlı bir yapı başarısız olur.”

“Sadece elektrik parası 3.5 - 4 milyon TL”

Yalnız pompalanması için günlük 3 milyon küsur TL elektrik parasına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Çerkez sözlerini şöyle tamamladı: 

“Bu yalnız elektrik parası. İşletmesi, arıtması, bakımı var. Dolayısıyla bu gider 3.5-4 milyon TL’ye ulaşacak. Belediyeler bu kadar parayı verebilecek mi?

“Özelin durumu belediyelerden daha iyidir”

KKTC’de özel sektörün sermaye birikimi yeterli değil, ama sermaye yetmiyorsa, çok uygun şartlarda para alabilir bankadan… Belediyelerden daha iyidir durumu. Üç sene için 600 milyon çok büyük bir para değil. Bankalarda 12-13 milyar TL mevduat var. Doğru şartlarla ihaleye çıkılır, iki üç işletme bir olabilir, yurtdışından biri de olabilir. Bunlara alışmamız gerek. Eskiden birçok şeyi devlet yapardı. Çünkü özel sektörün gücü yoktu. Şimdi her şey değişti. İhaleyi kazanan özel şirket, hissenin yüzde 15-20’sini BESKİ’ye verecek. Kamu-özel ortaklığı böyle bir şey... Burada en önemli şey halkın çıkarı olmalıdır. ‘Kaliteli, kesintisiz, en uygun fiyata’ misyonundan başlarsak, her şey kendi kendine şekillenir.”