Eniz Orakcıoğlu

Kıbrıs Türk Tabiplerİ Birliği Başkanı Filiz Besim, KKTC artık gerek devlet , gerekse bireysel anlamında herkesin ne oluyoruz deyip, kendine çeki düzen vermesi gereken  zamanın geldiğine dikkat çekerek, “Artık görünen köy kılavuz istemez. Artık ciddi boyutta dibe vuruyoruz. Başarısızlıklarımızın, beceriksizliklerimizin yanında maalesef illegal bir ülke haline gelme durumundayız. Bu da bir toplumun içine düşebileceği en kötü şey olarak tanımlanabilir. Kumarhaneler, gece kulüpleri, uyuşturucu, yasak tıbbi işlemler, denetlenmeyen birçok kesim ve daha birçok olumsuzlukla karşı karşıyayız. Böyle bir devlet olmaz. Artık biz hepimiz bireylerden tutun da bütün kurum ve devlet yapımızın her kesimine kadar, bir el atıp ne oluyoruz nereye gidiyoruz, ben ne yapıyorum, çocuğumun sonu ne olacak, bu topraklarda nasıl var olacağız diye düşünüp kendine çeki düzen vermenin zamanı geldi ve geçti diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.

“Devlet kurumları ciddi boyutta ele alınmalı”

Besim, gelinen aşamada devlet kurumlarının ciddi boyutta ele alınması gerektiğini belirterek, “Kurumsallaşamadık 1974 yılından sonra maalesef derme çatma yapıları kurduk bizi bir süre idare etti ama bunlar köklenip kurumsallaşıp dünyada çağdaş hale gelemediği için teker teker yıkıldı, bireyselleşti ve bu günlere geldik. Biz her zaman sağlıkta bir seferberlik ilan edilerek ekip kurulmasını dile getirdik, hukukçular, hekimle paydaşlar bir araya gelerek yasalar geçirilsin ve bu yasalar uygulanmaya başlansın diye her zaman savunduk” diye konuştu.

“Mesleği kötülemek çok çirkin bir şey”

KKTC'nin dibe vurduğunu belirten Besim, “Kürtaj olayı ile  toplumun vicdanı ayağa kalktı ve yaralandı, ancak konu yargıdadır ve yargı sürecine saygı göstermemiz lazımdır. Biz Tabipler Birliği olarak ihbarı ilk duyduğumuz an polisle birlikte iş birliği yaparak bütün bu soruşturma sürecine elimizden geldiğince hukukçumuz ve yetkililerimizle gerekli katkı koyduk, gereğini yaptık, bundan sonra da yapacağız. Ama bu demek değildir ki böyle bir olay oldu diye bütün tıp mesleğine yıllarca dürüstçe ve fedakârca, adanmışlıkla hizmet veren hekimlerimizin hepsini bir potaya koyup da mesleği kötüleyeceğiz bu çok çirkin bir şey olur” dedi.

“Yasal boşlukları kötüye kullanmak isteyenler olabilir”

Olayın, Türkiye medyasında yanlış aksettirilmesine de değinen Besim, “Türkiye medyasında Kuzey Kıbrıs’ın kürtajın merkezi haline geldi, hekimler işini gücünü bıraktı sadece kürtaj yapıyor gibi yansıtılan veya düşünülen şeyler de doğru değildir. Böyle bir şey asla yoktur, olmazda. Bu tür şeyler dünyanın her yerinde olan şeyler, özellikle bizim gibi var olmaya çalışan, yasalarının tam olmadığı, kurumlarının kurumsallaşamadığı ülkelerde ve yasal boşlukların olduğu ülkelerde elbette ki bunları kötüye kullanmak isteyen kişiler ortaya çıkabilir. Kaldı ki konu yargıdadır” şeklinde konuştu.

“Olaydan ders alalım”

Kürtaj olayının yargıda  olduğunu ve yargıya bırakılması gerektiğini söyleyen Besim, “Yargı devam ederken bizde yaşanan bu olaylardan ciddi dersler alalım. Ülkemiz lanse edilmeye çalışıldığı gibi bir ülke değildir. Biz namuslu, dürüst ve bu ülkede yaşamak isteyen insanlar el ele verip bu ülkeyi düzeltmek için çalışmamız lazım. Mağduriyet, öldük, bittik edebiyatı bizi kurtarmaz, toplumu birleştirmez ve moral motivasyon da vermez” diye konuştu.

“Hükümet basiretsizdir”

Reform Hükümeti adı altında göreve gelen CTP,UBP koalisyonuna da eleştirilerde bulunan  Besim, sözlerine şu şekilde devam etti; “AKP hükümeti ilk başa geldiği zaman Avrupa Birliği uyum yasaları ile ilgili ciddi bir reform başlatarak, mecli sabaha kadar hatta haftalarca çalıştı ve yasaları geçirdi. Fakat Biz burada bu kadar bir nüfusla Türkiye’nin bir mahallesi kadarız ve yasaları yapamıyoruz, bu artık basiretsizliktir. Bu konuda hukukçumuz yoktu gibi bahaneler öne sürülüyor. Kaldı ki AB buraya büro kurarak bize her konuda danışmanlık yapıyor. Aynı şekilde Türkiye zaten her an her konuda bize danışmanlık yapabilecek pozisyonda, peki biz bunları bir araya getirip de, masaya oturup bu yasaları yapmamamız ve de uygulamamamız normal midir?”

“Özel mi - devlet mi? Karar vermek zorundayız”

Dünyada başarılı sağlık sistemleri olduğunu vurgulayan Besim, “Bu sistemler artık herkesin bildiği, kabul ettiği kendine bir elbise biçtiği sistemlerdir, bunu biz yeniden keşfetmemize gerek yoktur. Daha devletçi yapıda olan sağlık sistemleri vardır ki onlarda genelde Kuzey Avrupa ülkeleridir. Bu ülkelerde esas büyük işler devletin kontrolünde olur, devletin hastaneleri çok gelişmiştir. Sosyal devlet yapısında devlet vatandaşına sağlık anlamında her şeyi sağlamaya çalışır, bunu da vergi sistemiyle yapar. Bu ülkelerde özel sektörde vardır ama esas güçlü yapı devlettir. Onun dışında prim sistemi vardır. Sigorta olayı dediğimiz genel sağlık sigortası vardır, ya da her kurumun kendinin sigortalarının olduğu sistemleri vardır. Bu da primlerle çalışan bir yapıdır. Biz ise hangi sektörün devlet mi, özel sektör mü buna karar vermek zorundayız. Kısacası bizim insanımız ne özelde, ne de devlette maddi, manevi yönden yeterince hizmet almak gibi bir ortamı maalesef bulamıyorlar. Biz önde bir buna karar vermek zorundayız ne yapacağız” dedi.

“Sağlık öncelikler arasına alınmadı”

Yasaların yapılıp uygulayabilmenin hayal olmadığını, istemekle ilgili bir şey olduğunu belirten Besim, “Mecliste milletvekillerimiz var, bir sürü hukukçularımız var, bin civarında hekimimiz var, yanımızda bize yardım eden bir sürü ülkeler var bu niye zor olsun. Buradaki esas konu sağlığın öncelikler arasına alınmamasıdır. Sağlıksız toplum hayatını idame ettiremiyor. Sağlık anlamında kırılıyoruz, toplumda kanser, kalp krizi, nörolojik sorunlar gibi hastalıkla aldı başını gidiyor çünkü koruyucu sağlık hizmetlerimiz yok. Biz kriz olmasını bekleyip, 10 gün bu konuyu konuşup, tartışıp sonunda bir şekilde bir şey bulup onu unutan bir yapıdayız. Örneğin suyu unuttuk, kürtajı konuşuyoruz, 3 gün sonra kürtajı unutup başka bir şeyi tartışacağız. Sadece krizler üzerine fikirler üretiyoruz, kalıcı oturmuş işler yapıp da sistemi kökleştirecek bir çalışmamız yok” diye konuştu.