Abbas Elmas

Türk-Sen Başkanı Arslan Bıçaklı, CTP – UBP Hükümeti’nin vatana millete hayırlı olmasını dilerken, 33 yıldır sendikacılık yaşamında 25 – 30 hükümet gördüğünü ve tüm hükümetlerin bugüne kadarki programlarının yüzde 90’ının aynı olduğunu söyledi.

Asgari ücretten sendikalaşmaya, halkın huzurundan, sağlık alanındaki sorunlara kadar her hükümet programında bunların yer aldığını ifade eden Arslan Bıçaklı, bugüne değin vatandaşa verilen vaatlerden kaçının hayata geçirildiğini sordu.

Yeni hükümetin de sendikalaşma, polisin sivile bağlanması, kamuda reform gibi programına aldığı unsurların daha önceki hükümetler tarafından da ortaya konulduğunu anımsatan Bıçaklı, “Ben laf çorbasını çok içtim. Ne söylenildiğine bakmıyorum artık, ne yapıldığına bakıyorum” diye konuştu.

“Bugüne kadar söylenenlerin tam tersi yapıldı”

Bıçaklı, bundan önceki hükümetlerde de olduğu gibi yeni hükümetin ne yazdığına ve ne yaptığına da bakacaklarını ifade ederek, daha önceki yıllarda hükümet programlarında yazılanların tam tersinin yapıldığını kaydetti. Ulusal Birlik Partisi’nin ana muhalefet partisi olduğu 2009 yılında sendikalara yazılı belge verdiğini ve “Bizi seçerseniz biz hayat pahalılığını 6 aydan 2 aya çekeceğiz. Göç Yasası’nı kabul etmeyeceğiz” dediklerini anımsattı. UBP’nin iktidara geldikten sonra 1 yıl boyunca hayat pahalılığını ödeneğini hiç vermediğini daha sonra ise 2 aydan 6 aya çıkardıklarını ifade eden Arslan Bıçaklı, ondan sonra da Göç Yasası’nı hayata geçirerek söz verdiklerinin tam tersini yaptıklarını belirtti.

“Muhalefette başka hükümette başka”

Ülkedeki siyasilerin “Muhalefette başka, hükümette başka”  hastalığına tutulduklarını anlatan  Arslan Bıçaklı, yeni hükümet kurulurken toplumun büyük bir kesimi gibi kendinin de şok yaşadığını kaydetti. Bıçaklı, “CTP’nin genel kurulunda Sayın Talat ‘UBP zihniyetinden ben bu ülkeyi kurtaracağım’ dedi. Peki, bir tersten bakalım Tahsin Bey, Zorlu Bey, Hüseyin Bey, Özkan Bey’in üstüne yürümedi mi de 10 kişi onları ayırdı ve gerginlik yaşandı? Diğer tarafına baktığımızda Kıbrıs konusunda uzlaşamadıkları açıktır. Düne kadar özelleştirme konusunda da anlaşamadıkları gayet net biliniyor. Ben eleştiriler konusunda bugüne kadar mütevazi davrandım ama bundan sonra öyle olmayacağım” diye konuştu.

“Koltuklar kalıcı değil”

Ne sendika başkanlarının ne de siyasilerin şu anda oturdukları koltuklarının kalıcı olmadığının herkes tarafından bilinmesi gerektiğine dikkat çeken Bıçaklı, bunu koltuklarda oturan siyasilerin halkın onayıyla koltuklara oturduklarının farkında olmalarının gerektiğini söyledi. Bugünden sonra bakan olacaklara da bundan öncekilerini örnek almalarını ve aynı hataları yapmamalarını tavsiye eden Bıçaklı, bakanların her şeyden anlarmış gibi davranmaktan vazgeçmelerini ve ülkeye nasıl katkı ‘yapılabilirim’i düşünmelerini talep etti.

“Yazılanlarda sıkıntı yok ancak endişeliyim”

Arslan Bıçaklı, önyargılı olmak istemediğini belirterek, basına bugüne kadar sızan hükümet programının tümünün hayata geçirilmesi durumunda bugünden bir nebze olsa da ileriye doğru gidileceğini kaydetti. Hükümet programında yazılanlara bakma noktasında sıkıntı olmadığını ancak, hükümetin bu programı hayata geçirmesi noktasında endişeleri olduğunu vurgulayan Bıçaklı, yazılana değil yapılana baktığını yineledi.

“Asgari ücretli eziliyor”

KKTC’nin bir hukuk devleti olduğuna dikkat çeken Arslan Bıçaklı, Anayasa’nın yılda en az 1, en fazla 3 kez asgari ücretin değiştirileceğini yazdığını, 1977 yılında bu yasanın gelenek haline geldiğini ve aklın da bunu emrettiğini belirtti.  Bıçaklı, özel sektörde sendikasız olarak çalıştırılan işçilerin sesi olmaya çalıştıklarını ve defalarca asgari ücretin artırılması için çağrıda bulunduklarını kaydetti. Çalışma Bakanı’nın Mayıs ayı içinde bir açıklama yaparak Haziran ayında asgari ücretin yeni halinin artırılacağını söylediğini ancak, Temmuz ayının nerdeyse bittiği şu günlerde hala bir artış yaşanmadığını söyledi. Ocak ayından bu yana alım gücünde yüzde 38 gerileme yaşandığına dikkat çeken Bıçaklı, memurların maaşlarına Ocak ayından bu yana 2 kez artış yaşandığını ancak, asgari ücret belirleme çalışmalarının Ocak ayından bu yana hala devam ettiğini söyledi. Özel sektörde sendikalaşmanın ve örgütlenmenin olmaması nedeniyle sonuç almanın güç olduğunu belirten Bıçaklı, özel sektörde şu andaki şartlarda sendikalaşmanın imkansız olduğunu söyledi. Sendikalaşmaya kalkan işçilerin patronlar tarafından işten atıldığını belirten Bıçaklı, “Eğer emeğin sömürülmesini istemiyorsak, ‘Ülkede çalışanların tümü hangi sektörde çalışıyorsa o sendikaya üye olmak zorundadır’ yasası hayata geçirilmelidir. Buna iş verenler karşı çıkıyor. Çünkü işçiyi günde 10-12 saat çalıştıramayacak, istediği zaman işçilerin işine son veremeyecek, iş güvenliğini istediği gibi riske atamayacak. Hükümet programına bu konu alındığı günden berridir sanayi ve ticaret odası ayaklandı” diye konuştu.

“Sermaye örgütlü, emekçi sömürülen”

Bıçaklı, Sanayi Odası’na üye olmayan bir üreticinin sektörde işi yapamayacağı, Ticaret Odası’na üye olmayan birinin nasıl ticaret yapamayacağı ve Tabipler Birliği’ne üye olmayan bir doktorun hekimlik yapamayacağı gibi yani yasada sermeyenin örgütlenmesinin zorunlu olduğu gibi emekçilerin sendikalaşmasının neden kabul edilmediğini sordu. Bıçaklı, “Çünkü emeğin sömürülmesine sendikalar müsaade etmeyecek. Son zamanlarda iş yerlerinin ne haline geldiğini ve iş kazalarının katliama dönüştüğü bir ortamda bunları kim denetleyecek? Sistem emek hırsızlığını ve sömürüsünü destekleyen bir sistem haline geldi” diye konuştu. 

“Verilen sözler tutulmadı”

Bugüne kadar yaptıkları her eylemde bakanlardan aldıkları sözlerin yıllar geçmiş olmasına karşın hala yerine gelmediğini belirten Arslan Bıçaklı, “Neyine güveneyim ben bunların? Niçin nasıl güveneyim? Koskoca ülkeyi yöneten bakanlar, başbakanlar anlaşmalara imza atmış olmalarına karşın sözlerini yerine getirmiyor. Eskiden imza atmak da yoktu sadece söz verilmesi yeterliydi. Kusura bakmayın ama geçmişte insanlar arsında sözleşme veya protokol yoktu. Eskiden insanlar söz verdiğinde sözleri yerine gelirdi. Bizim siyasilerimiz her şeyi yalanın üzerine kurdu ve yalan bir meslek haline geldi ülkemizde” diye konuştu.

“Mazeret istemiyoruz”

Arslan Bıçaklı, “Ülkenin yönetimine talip olan siyasiler ne dünküler ne bugünden sonra gelecek olanlar, kimseye mazeret üretmesinler. Bu ülkenin sorunları vardır. Bu ülkenin sorunlarına çare bulmak için gelsinler. Çare bulamayacak olanlar gelmesin. Ben vatandaş olarak mazeret dinlemek istemem” dedi.

Kaynak: Yeni Bakış