Eniz Orakcıoğlu

Türk-Sen Başkanı Arslan Bıçaklı, ülke gündemini değerlendirdi. Sağlıktan,  özelleştirilmye, 13’üncü maaştan, asgari ücret ve suya kadar birçok konuda önemli değerlendirmelerde bulunan Bıçaklı, 13’üncü maaş almayı hak eden kamu görevlilerine de çağrıda bulunarak geç ödenme gerekçesiyle  dava açmalarını tavsiye etti. “Eğer aldığınız 13’üncü maaşlarda 20 günlük faizinizi vermezlerse dava açın” dedi.

“Sağlıkta da hayır yoktur”

Türk-Sen Başkanı Arslan Bıçaklı, Domuz gribi meselesinin gündemin birinci sırasına oturduğu belirterek, “Her yerde bu konuşuluyor ve insanlarda da buna bağlı olarak bir panik içinde.  Devlet hastanesinde neredeyse doktor kalmıyor. Her hastanede bir doktora 10 veya 20  hasta düşmesi gerekirken, devlet hastanesin de bu sayı 50  veya 100'dür. Bu durumda hem kamuda çalışan doktor kendi açısından, hem de uzak köylerden devlet hastanesine sabahın saat 5'inde çıkıp gelen vatandaşta haklıdır. Yaşlı insanlarımız ta Karpaz’dan saat 5’de kopup gelip, sıra bekliyorlar ve karşılığında bazen numara bitti, doktor yok gibi söylemlerle karşılaşıyorlar, tabi bu durumda doktorda haklıdır, çünkü 20-30 hasta baktıktan sonra fazlası zaten onlar içinde sağlıklı değildir. Kısacası ülkemizde hiç bir şey de hayır kalmadığı gibi sağlıkta da hayır yoktur” şeklinde konuştu.

“Adam gibi vergi toplanmalı”

Bıçaklı, ülkede yaşanan ekonomik sıkıntının ve "maliyede para yok" söylemlerinin altını çizerek, “Bu ülkede hangi konuyu, hangi sorunu konuşursak konuşalım, para yok, ekonomik sıkıntı var gibi söylemlerle karşılaşıyoruz. Devletin ekonomik sıkıntısı varsa, bu sıkıntı sadece işçiye, hayvancıya, öğretmene ve çiftçiye geldiği zaman mı var? Benim ülkemin Türkiye, Amerika, Fıransa veya hangi ülkeden olursa olsun ekonomik bağımlılığı olmasını asla istemem. Eğer paran yoksa, ekonomik sıkıntı yaşıyorsak bir günde yasa gücünde kararname çıkararak 330 milyon vergi bağışı yapmak doğru değildir. Başka ülkelere veya Türkiye’ye ekonomik bağımlı olmamak için yapılması gerekenler, adam gibi vergilerin toplanması, vergi bağışı yapmamak, 4 siyasi partiye 8 buçuk milyon katkı yapmamak, örtülü ödenekleri kaldırmak, müdür ve müsteşarlar yaratarak ülke ekonomisine ekstra külfet getirmemekten geçer” dedi.

“Dava açın”

13’üncü maaşların geç ödenmesine de değinen Bışaklı, şu şekilde konuştu; “Makamı, sıfatı ne olursa olsun, buna Cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanlar, vekiller, müdürler, işçiler, hayvancılar ve emekliler de dâhil herkes bu ülkenin Anayasasına ve yasalarına uymak zorundadır. Yasada para olmadığı zaman 13’üncü maaşlar bulunduğunda ödenir diye bir şey de yoktur. Vatandaş su, elektrik, vergi ve telefon borçlarını parası olmadığı için ödeyememe durumunda faiz yiyerek hatta hapse  atılmaya kadar giden bir süreç yaşıyor. Bunun yanında Kasım, Aralık aylarında çalışanların büyük bir kısmı bankalarından 13’üncü maaşları çekerek kullandılar. Hal böyle olunca da bu çekilen para 20 günlük faiz yemiş oldu. Peki, soruyorum şimdi bu faizi kim ödeyecek. Ben buradan 13’üncü maaş almayı hak eden kamu görevlilerine dava açmalarını tavsiye ederim. Eğer aldığınız 13’üncü maaşlarda 20 günlük faizinizi vermezlerse dava açın.”

“Bilerek ve isteyerek yatırım yapmamaktadırlar”

Bıçaklı, açıklamalarında düzenli bir devlet yapısı için örnekler verdi. Bıçaklı, “Devlet sadece 10 bakan için kurulmadı. Devlet kurmak toprak, kurumlar, binalar, halk, meclis, daireler, sendikalar ve bankalar gibi birçok şey ister. Bu bağlamda bu küçücük adanın hava ulaşımı özelde bu da demektir devlet yok.  Eğitimin yüzde 60’ı özelde, sağlığın büyük bir oranı özelde, şimdi de sıra geldi elektriğe ve telefona. Özellikle Telekominikasyon konusunda senelerdir hiçbir yatırım yapılmaz buna karşın Telefon Dairesinin her yıl  55-60 milyon geliri sözkonusu. Günün sonunda da bu parayı maliyenin çukuruna atarak başka amaçlarla kullanıyorlar, ama Telefon Dairesine bir kuruş yatırım yok. Telefon Dairesinde araziye çıkana ekip araçların birçoğunun  içine su girmektedir. Bilerek ve isteyerek yatırım yapmamaktadırlar” diye konuştu.

“Önce maliyenin satılması gerekir”

Bıçaklı, sözlerine şu şekilde devam etti; “Telefon, elektrik ve limanların özelleştirme kapsamında olduğunu söylemektedirler. Geriye ne kaldı Maliye Bakanlığı mı? Mantık yeterince kar etmeyen ve ekonomik sıkıntısı olan kurumları satmaksa önce Maliye’nin satılması lazım ki en büyük açığı onun var. Bunun yanında devletinde büyük sıkıntıları var yarın bu kişiler devleti de mi satacak çok merak etmekteyim. Bunlar bilerek ve isteyerek yapılır.”

“Siyasilerin bir taş satma yetkisi yoktur”

Telefon Dairesine yönelik eleştirilere i de değinen Bıçaklı, konuşmasını şöyle sürdürdü; “Zaman zaman basından takip ediyoruz, vatandaş telefonu bozuk olduğu ve aylarca onarılmadığı  yönünde şikayette bulunuyor, bu tür haberlere rastladığımda ilk işim daireyi arayıp sorgulamak oluyor. Aldığım cevap, ‘oradaki ana kablolar oldukça eskidir ve sorunu çözümek için oraya yeni bir hat çekmek gerekmektedir.’ bu yeni hat için gerekli olan da 3-4 bin TL’dir, kaç kez söylememize rağmen de bu kablolar alınmamaktadır. Çünkü burada yapılmak istenen vatandaşın bezdirip, akıllara telefon dairesinin satılmasının daha verimli olacağını yerleştirmektir. Ben iddia ederek söylerim ki bu ülkedeki siyasilerinin hiçbirinin hiçbir şeyi bir tek taşı bile satma yetkisi yoktur.”

“Protokolün önünü açmak için söyledi”

13’üncü maaşların bu güne kadar Maliye’de toplanan parayla ödendiğininin açıklandığını anlatan  Bıçaklı, “Maliye Bakanı Birikim Özgür 13’üncü maaş açıklamasını yaparken bu ay sonuna 200 Milyon TL'ye ihtiyacımız olduğunu söyledi. Bakan bunu özellikle imzalanması gündemde olan Mali Protokolün önünü açmak için söyledi ve aynı gün ne tesadüftür ki su konusunda da uzlaşı noktasına gelindi. Maliye Bakanı geçen hafta yetki aldığını, görev üstlendiğini ve yetkisinin dışına da çıkarak TC yetkilileriyle masaya oturduğunu ve protokol ile su konusunda sonuç noktaya geldiğini, bütün ödemelerini de yapacağını söylemişti. Ancak Maliye Bakanı, CTP Parti Meclisi toplantısından sonra çıkıp bu iş olmadı diye açıklama yapıyor” şeklinde konuştu.

“Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok”

Açıklamalarında, Türkiye ile KKTC arasında "Kriz"e dönüşen su konusuna da değinen Bıçaklı, “Başbakan açıklamalarında protokoldeki sorunların ve 13’üncü maaşların ödenmemesinin su konusuyla ilgili olmadığını söyledi. Su konusu 2-3 ay önce gündeme geldiğinde Sayın Başbakanımız ‘ülkemizde su sorunu diye bir sorun yoktur. Suyu biz yöneteceğiz’ diye bir açıklama yapmıştı. Peki şu an tartışılan su değil midir. Bu sorun şu şekilde çözülecek ve şu açıklamalar gelecek, ‘istediğimiz hedefe ulaştık. En azından hepsinin özele gitmesini engelledik ve devletin kontrolünde yapılacak, belediyelerimizde bu konunun içinde olacaktır.’ Dünyadaki herhangi bir ülkeye başka ülkeden su veya gaz giderse o ülkeye giden bir şeyi kim yönetir? O ülkenin organları yönetir, bu durumda bugün hala konuşulan nedir” dedi.

“Ben olsam Sayın Akıncı’yı duman ederdim”

Bıçaklı, sözlerine şu şekilde devam etti; “Ben Sayın Anastasiades’in yerinde olsam Sayın Akıncı’yı duman ederim. O zaman Akıncı’ya derim ki; ‘sen dönüşümlü başkanlık istiyorsun ama senin anavatan dediğin Türkiye sana suyu yönetme yetkisi bile vermiyor ve buna rağmen sen benden devleti yönetme yetkisi mi istiyorsun’”

“Emek sömürülmeye devam ediliyor”

Sözlerine asgari ücret konusunda değerlendirmelerde bulunarak tamamlayan Bıçaklı şunları söyledi; “Özel sektörde örgütsüz çalışan işçilerin maalesef emekleri sömürülmeye devam ediyor, hem de emek en yüce değerdir diyen bir siyasi otoritenin hükümette olmasına rağmen. Emek sermaye tarafından sömürülmeye devam ediyor. 1 Ocak’ta belirlenmesi gereken yeni asgari ücret gündemde yok, hatta toplantı bil yok. Biran evvel asgari ücreti günün koşullarına ve 4 kişilik bir ailenin insanca yaşamını sürdürebileceği bir noktaya getirilmelidir.”

Kaynak: Yeni Bakış Gazetesi