Deniz Abidin

Doğancı (Elye) Üreticiler Birliği Başkanı Mehmet Bicen, ülkede bugüne kadar yapılan eylemlerde hep en ön sırada olduklarını anımsatarak, sürekli dile getirdikleri tarımın yapılanması konusunun ise hala geçerliliğini koruduğunu söyledi. Bicen, sorgulamayı üreticilerin kendi içinde yapması gerektiğine dikkat çekerek, birlik olarak isteklerinin toprak reformu olduğunu kaydetti. Bicen, 25 üretici bin ve 8  bin dönüm arasında devletin rezerv arazilerini kiralarsa, 15 kadar üretici 500 ve 3 bin arası büyük baş hayvan ve  2 bin baş küçük hayvan ile birlikte entegre olmuşsa ve devleti sömürüyorlarsa buna çanak tutmayacaklarını ifade etti. Bicen, birlikte mücadele etmek adına  küçük üreticilerin de desteklenmesi yönünde çalışma yapılması durumunda  eylemlere destek vereceklerini, bunun gerçekleşmemesi halinde ise  asla bu tarz eylemlere vermeyeceklerini kaydetti. Bicen, "Entegre tesislerin çıkar ve menfaatleri için kendimizi kullandırmayacağız"diye konuştu.

"İlk önce toprak reformu oluşturulmalı"

Bicen, şöyle devam etti, "İlk önce toprak reformunu oluşturacak rota belirlenmeli . Büyük baş hayvan üreticilerinin değil, küçük baş hayvan üreticilerinin devlet tarafından daha çok desteklenmesi yönünde talep ve mücadele olursa biz o zaman destek veririz. Aksi takdirde bu tarz eylemlere biz Doğancı (Elye) Üreticiler Birliği olarak destek vermeyeceğiz.Çünkü neredeyse bu adamlar doyumsuz olmaya başladılar. Bir çoğu benim dostumdur ama bunları da bilmeyen yoktur"

"Bu ülkede sadece  büyük toprak ağalarının sorunları yok"

Hayvancılar Birliği'nin ve eylemlerine destek veren kesimlerin toprak reformunu gündem yapmasını isteyenBicen, küçük üreticiler arasında yer alan hayvan üreticisi, sebze üreticisi, balıkçı, arıcı gibi kesimlerin de bütünlüklü politikalar çerçevesinde desteklenmesinin ön plana gelmesi gerektiğini vurguladı. Bicen, bu ülkede sadece büyük baş hayvancının veya çok büyük toprak ağalarının sorunları olmadığını ifade ederek, ülkede birçok işsiz üniversite mezunu genç olduğunu, bu gençlerin de rezerv arazilerden  toprak reformu çerçevesinde faydalanması gerektiğini kaydetti.

"Burada olan pay kapma meselesi"

Bicen, "Devletten iş istiyorlar, ancak iş yok. Devlet kadroları doldu. Bu çocuklar, devlet dairelerinde bugün çalışan büyük üreticilerin çocuklarıdırlar. Peki fakirin ve emekçinin gerçek anlamda eli nasır tutan üreticilerin çocukları ne olacak?"diye sordu.

Bicen, mazot konusunda iyileştirme isteyen hayvancılar birliğinin gerekçelerini haklı görmekle birlikte, burada olanın aslında pay kapma meselesi olduğunu söyledi. Kamuda çalışanla özelde çalışan arasındaki makasın gittikçe açıldığını ifade eden Bicen, bu durumun devletin bir hayat pahalılığı çerçevesinde emekçilere yapmış olduğu artış kalemiyle, memura yaptığı  artış gibi bir mesele olduğunu kaydetti.

"Üreticiler hayvanlarını satar duruma geldi"  

Bicen, şunları söyledi, "Eğer bir hayat pahalılığı olmuşsa bundan işçi de aynı şekilde etkilenir, devletin en yüksek kademesinde olan memur da etkilenir. Maalesef  sıraartış geldiğinde memur çok fazla artış alırken, emekçiler en  az artışı alıyor. Dolayısıyla bir dengesizlik oluştu. Şimdi bakıldığında aynı şekilde büyük baş hayvan üreticilerine yapılan destek  aynı şekilde yapılırken, küçük kesim üreticilerine fazla bir katkı sağlanmaz. Bu üreticiler hayvanlarını satar duruma geldiler, kredilerini ödeyemez duruma geldiler"

"Üretim adına bir ilerleme sağlanmadı"

 Bicen, KKTC'nin 33'ncü kuruluş yılının kutlandığını, ancak bu 33 yılda ülkede üretim adına hiçbir değişikliğin veya bir ilerlemenin söz konusu olmadığını söyledi. Bicen, "Bugün konuşulan 'Devlete sahip çıkalım'sözü safsafadan başka birşey değildir. Ülkenin üretimine, ekonomisine ve vatandaşlarına yönetim ile icraat bakımından hiçbir şey katmamıştır. Bunun nedeni KKTC'nin siyasal bakımdan tanınmamış olmasından kaynaklıdır. Ben tanınmayacağına da inanan kişilerdenim. Kıbrıs'ta bir anlaşmayla, Kıbrıs sorununun çözümüyle sektörler ve ekonomi düzelebilir. Bizim ülke olarak anlamaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Ancak Kıbrıs sorununun çözülmesiyle birlikte bu ülkede adalet, ekonomi ve siyasal anlamda bir hukuk devleti olabiliriz. Ben ve birkaç kişi daha uçakla İngiltere'ye ihracat yapıyorduk. KKTC kurulduktan sonra menşeyi değiştirdiler ve böylece biz yasaklı duruma geldik. Bugün İngiltere'ye ya da AB ülkelerine süt ürünleri, narenciye, patates ve üzümü satmakta sıkıntı çekiyoruz. Bunun yanında Türkiye'ye de satmakta sıkıntı çekiyoruz. Bunun nedeni  Türkiye Cumhuriyeti KKTC'den giden ürünlere sıfır limitasyon uygulaması yapmamasıdır"diye konuştu.

"Üretim ve ticaret geriledi"

ABAD kararı ile AB ülkelerine ihracatın  yasaklanmış olmasının üretimin çok ciddi anlamda gerilemesine neden olduğunu ifade eden Bicen, ticaretin de bundan ciddi şekilde etkilendiğini kaydetti. Bicen, "Bunun sorumluları hala siyasetin içindedir"diyerek, bu kişilerin yargılanması gerektiğini belirtti. Bicen, KKTC kurulduktan sonra menşenin  değiştirilmesinin sıkıntı yarattığına vurgu yaparak, o yıllarda dava edildiklerini, hukukçu ve temsilci göndermediklerini ve ABAD kararlarıyla karşı karşıya kaldıklarını söyledi.

"Sorunlar Kıbrıs sorununun bitmesiyle çözülür"

AB ülkelerine yasaklanmış ürünlerin satmak istenmesi durumunda yüzde 17 gümrük ödenmesi zorunluluğu olduğunu kaydeden Bicen, Güney Kıbrıs'ın sıfır gümrükle ürünlerini satarken, KKTC üreticisininyüzde 17 gümrük ödeyerek bu ürünleri satmanın imkansız olduğunu belirtti. Bicen, "Bu durum Kıbrıs sorununun bitmesi ve bir anlaşmayla ancak çözülebilir"dedi.

Bicen, "KKTC'yi yaşatacağız, devlete sahip çıkalım"söylemlerinin bir kurtuluş olacağına inanmadığını belirterek, "Biz bu memeleketi nasıl yöneteceğimize karar veremedik, bizim adımıza başkaları hep karar verdi. Bize bir şeyi empoze ettiklerinde itiraz bile edememek düşündürücüdür"diye konuştu.