Ülkemizde yollarda can veren yılan sayıları azımsanamayacak derecede fazla. 2009 yılında 155 adet yılan yollarda ölürken, 2014 yılında ise bu rakam 402’ye yükseldi. Çevre Eğitimi ve Yönetimi Uzmanı Biyolog Nazım Kaşot, bu gerçeği “İçler acısı” olarak değerlendirdi

Kaşot, hayvanların doğal yaşam alanlarının gün gittikçe daralması ve bazı konularda olan bilinçsizliğin boy göstermesi ile birçok hayvan türünün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakıldığına dikkat çekti

Yollarda ezilerek ölen veya öldürülen yüzlerce yılan olduğuna dikkat çeken Kaşot, vatandaşlara, Hayvanları öldürmeyin” çağrısında bulundu

Yollarda ölen yılan sayıları:

Dört Farklı Türden:

Yıl 2009: 155 adet

Yıl 2010: 237 adet

Yıl 2011: 289 adet

Yıl 2012: 316 adet

Yıl 2013: 382 adet

Yıl 2014: 402 adet

Fehime ALASYA

İnsan kaynaklı suistimaller, küresel ısınma, kaçak avlanma, doğal su kaynaklarının giderek kuruması, devlet ayağından yaptırımın sağlanamaması gibi birçok nedenle bazı canlı türleri yok olma tehlikesi ile karşı karşıya.

“Yakın bir gelecekte birçok böcek, yılan, kuş, kaplumbağa ve fok türlerini göremeyeceğiz” uyarısında bulunan Çevre Eğitimi ve Yönetimi Uzmanı Biyolog- Biyoloji Öğretmeni Nazım Kaşot, “Doğaya o kadar müdahale ediyoruz ki, yok olmaya gidiyoruz.” ifadelerini kullandı.

Kaşot, KKTC genelinde devlet tarafından bilimsel araştırma yapılmaması ve ilgili olan şahısların kendi alanlarında yaptıkları çalışmalarla bir takım veriler elde etme çabası içerisinde olmasını ‘üzücü’ olarak nitelendirdi.

“Devletin doğaya ve hayvanlara artık gerekli önemi vermesinin zamanı geldi” diyen Kaşot, birtakım yasalar ve yaptırımlar ile nesli tükenmek üzere olan canlıların korunabileceğini vurguladı.

Yollarda ölen yılan sayılarının azımsanamayacak derecede fazla olduğunu dile getiren Kaşot, “Biz doğayı çok daralttık, iklimler çok değişti, kavurucu sıcaklar geldi, dağdaki su alanları kurudu, bilinçsiz avcılar çoğaldı, yetmezmiş gibi her gün de onlarca yılanı yolda öldürüyoruz. Yapmayın, yolda gördüğünüz yılanları basmayınız.” dedi.

ÇEVRE BİLİNCİ EKSİK

Çevre bilincinin eksik olduğu için doğaya gereken değerin verilmediğini kaydeden Kaşot, günün sonunda tükenen veya tükenmek üzere olan nesillerin de bu yüzden önemsenmediğine dikkat çekti.

Kaşot konuya ilişkin şunları kaydetti: “Özellikle basında yılanlar üzerine çıkan birçok yazım ve makalelerim var. Ne yazık ki gereken değeri vermiyoruz, bunun da en büyük nedeni çevre bilincinin eksik olması ve cezai yaptırımın olmamasıdır. Güney’e geçen birçok vatandaşımız yere bir çöp atmazken, bu vatandaşlar Kuzey’de çöplerini çok rahat yere atabiliyor, neden? Çünkü cezamız yok!”

“YILANI EZMEK İÇİN ÇABA SARF EDEN ŞOFÖRLER VAR. YAPMAYIN!”

Yollarda ölen yılan sayılarının azımsanamayacak derecede fazla olduğunu dile getiren Kaşot, yaptığı bilimsel araştırmaya dayanarak çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Kaşot, “Yollarda öldürülen yılanların bilimsel araştırmasını yapıyorum ve ölen yılanları kayıt altına alıyorum. Çevremin ve beni tanıyanların yardımı ile bu rakamları ortaya çıkarıyorum. Bu güne dek yolarda basılıp ölen yüzlerce yılan var. Kaç kez buna şahit oluyorum ve çok üzülüyorum. Yolu bir taraftan diğer taraf geçecek olan yılanı, mesafesi olduğu halde yılanı ezmek için çaba sarf eden şoförler var. Korna çalıyor, selektör yapıyorum ki öldürmesin, bir de üzerine yılanı koruduğum için dışlanıyorum. Yoldasınız, dağlık alanda, o yılan geçip ovaya gidecek, niye onu öldüresiniz ki? Niye size zarar vermeyen bir canlıyı öldürme gereği duyasınız? Yapmayın Allah aşkına, bilinçsizce bastığınız, öldürdüğünüz o yılan, neslinin son örneği olabilir. Öldürmeyin…” dedi. Bilinmeyen birçok noktaya veya doğru bilinen yanlışlara değinerek yaşamdan örnekler sundu.

Kaşot şöyle konuştu:

“İnsanlar, yollarda öldürülen yılan sayısının çok ciddi boyutlarda olduğunun farkında değil. Bu hayvanların doğaya çok ciddi faydaları var ve zararsızlar, basmayın! Yollarda ölen yılan sayısında çok ciddi artış var, her yıl da giderek artıyor bu sayı, her yıl daha fazla yılan öldürülüyor. Kimi insanlar öldürülmedeki bu artışı yılanların çok olduğundan dolayı yaşandığını söylüyor fakat öyle değil. Biz doğayı o kadar bir daralttık ki, iklimler o kadar bir değişti ki, kavurucu sıcaklar, dağda kuruyan su alanları, su kıtlığı yüzünden hayvanlar eve yaklaşıyor ve bizler de öldürüyoruz.”

Kaşot, tek istediğinin insanların duyarlılığını biraz olsun artırıp, yollarda ölen veya öldürülen sürüngenlerin artık son bulmasını sağlamak olduğunu dile getirdi.

 Yollarda öldürülen kirpi, tilki, baykuş, bukalemun, denizlerde öldürülen kaplumbağalar ve foklar gibi birçok canlıya kalbinde yer olan Kaşot, doğaya ve hayvanlara gönül verip, canla başla çalışan çevrecilerden. Yaptığı bilimsel araştırmalar sonucunda 2009 yılında 155 adet yılanın yolda basıldığı için öldüğünü belirtti ve bu sayının her geçen gün arttığını sözlerine ekledi.

 Kaşot, “2009 yılında 155 adet yılan yollarda ölürken, 2014 yılına geldiğimizde bu rakam 402 adet oluyor. İçler acısı…” ifadelerini kullandı.

ÇEVRE BAKANLIĞI’NDAN SEVİNDİRİCİ GELİŞME

 Toplumun farklı kesimlerine, farklı köylerine gidip yılanları anlatan Kaşot, ‘bilinçsizlik’ ve ‘batıl inançlardan’ yakındı. Toplumun yılanlar üzerinde olan bilinçsizliğinin neticesinden gelen yılan öldürmeleri yüzünden yılan nesillerinin tehlikeye girdiğini anlattı. “Yılan ölümleri bu hızla devam ederse yakında birçok yılanın nesli tehlike altına girebilir” diyen Kaşot, Kıbrıs’ta insanlar için tehlikeli tek yılanın engerek yılanı olduğunu dile getirdi:

“İnsanlar da kendine göre haklıdır, öldürmeyin diyoruz, “evime girdi, çocuğumu sokmasını mı bekleyecektim?” diyor… Yurt dışında bu farklı çalışıyor. İnsanlar ilgili makamı arıyor ve hemen gelip yılanı alıyorlar. Bizde ise benim şahsi girişimlerim ve Çevre Bakanlığı’nda çalışan bazı arkadaşların şahsi duyarlılığı sonucu, birkaç kez bu yapıldı ve çok büyük mutluluk duydum. Ara ara böyle durumlarla karşılaşıyoruz. Tabi 24 saat hizmet veren, tam profesyonel bir birim kurulsa, bu insanlara duyurulsa ve kimse artık yılan öldürmese çok daha iyi olur ama maalesef henüz böyle bir proje hayata geçmedi. Ne yazık ki henüz böyle bir birimimiz yok. İlgili dairede, bu görevi üstlenen arkadaş hafta sonu çalışmaz, hafta sonu birinin evine yılan girse pazartesine kadar mı bekleyecek? En azından hafta sonu çalışan memura ek mesai yazarak bu sorun giderilebilinir.”

BAZI CANLILAR YOK OLMAYA GİDİYOR

Adamızda birçok canlı türünün yok oluşa doğru gittiğini anlatan Kaşot, bunun nedenlerine de değindi. Hayvanların doğal yaşam alanlarının gün gittikçe daralması ve birçok konuda olan bilinçsizliğin boy göstermesi ile birçok hayvan türünün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakıldığına dikkat çeken Nazım Kaşot, sözlerine şöyle devam etti:

“Doğal yaşamın göbeğine kadar girdik, olmadık yerlere dağlara evlerimizi yaptık, sürüngenlerin yaşam alanına girdik ve evimize girmemelerini mi bekliyoruz? Mümkün değil, şahsi önlemler de almalıyız, dağın başına ev yapıyorsak, pencerelerimize kapımıza tel koymalı, bu sürüngenlerden uzak durmalıyız. Doğaya hükmetme arzusu hayvanlara zarar vermemize neden oluyor, örneğin av dönemi avlanan ama avlanmaması gereken hayvanlar. Vurulmaması gereken akbabayı veya baykuşu vuruyor. 

Kontrolsüz kullanılan zirai ilaçlar doğaya aşırı zarar verir. Doğaya zehir koyunca katliam yapıyoruz. Tüm doğayı etkiliyoruz, sadece birkaç tür hayvanı değil. Halen daha da zehirler atılıyor. Farenin en büyük düşmanı yılandır, ama biz farelerden şikayet edip, yılanları da öldürüyoruz, av avcı ilişkisini bozuyoruz. Doğal dengeye müdahale ediyoruz, besin zincirini bozuyoruz. Besin zincirimizi de bozuyoruz. Düşünün bir keklik tarladan ilaçlı bitkilerden beslenen kurdu yedi, o zehri aldı, biz de kekliği yedik, biz de o zehri aldık ve almaya devam ettik, vücudumuzda biriktirdik. Biz kendi neslimizi bile tehlikeye sokuyoruz böylece… Zirai ilaçlara da dikkat edilmeli.

Yurt dışında olduğu gibi çok ciddi eğitimler ve sınavlardan geçirilip avlanma ruhsatı verilmeli ve bilinçli avcılar yetiştirmeliyiz. Uçan her kuşun vurulmayacağını bilen, her gördüğü yılanı vurmayan avcılar… Yürüyüşe gidiyor ve lastik ayakkabı giyiyor veya terlikle yürüyorsunuz, bu olur şey değil, bizler de kendimizi korumalıyız. Kendini koruyan avcılar, bu kez de köpekleri için endişeleniyor, haklı tarafları da var tabi ama öldürmek çözüm olmamalı…”  

10-08-2015-09-04-03796000-001.jpg

Yolda ölmüş bukalemun

10-08-2015-09-04-75767900-001.jpg

Yol içinde can veren çukur başlı yılan

10-08-2015-09-04-04683400-001.jpg

 

Geçmişte binlercesini görebileceğimiz Üveyik kuşlarına, günümüzde rastlamak çok zor

10-08-2015-09-06-16877700-001.jpg

 

Zehirlenerek ölen Tavşancıl Kartal

10-08-2015-09-06-13780400-001.jpg

Kıbrıs’ta yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan ve yuva sayısı çok azalan Tavşancıl kartal

Tükenen veya tükenmekte olan canlı türleri

Kaşot, Ada genelinde nesli tükenen veya tükenmekte olan bazı canlı türlerine örnekler de verdi:

Kızıl Akbabalar: Kuzeyde tükendi güneyde birkaç çift kaldı

Akdeniz fokları: Popülasyon olarak azalmakta ve nesli tehlike altındaki türler arasında sıralanmaktadır

Tavşancıl kartal: Kıbrıs’ta yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan bir kuş türüdür. Yuva sayısı çok azdır

Develer: Tarih oldu

Çizgili kaplumbağa: Tehlike altında olan Çizgili kaplumbağa’nın Kuzey’de sayıları giderek azalıyor (bilimsel bir araştırmaya göre)

Su yılanı: Nesli tükenmiş bir Su yılanı (Natrix tessellata yılan) Bilimsel bir çalışmaya göre 2009 yılından bu yana hiç görülmedi.

İnce Yılan: Nesli tükendiği tahmil ediliyor (Latincesi: Platyceps najadum)

Dere Kuşu: Endemik bir kuşumuzdu ama ormanların azalmasına bağlı olarak tamamen yok oldu en son kaydı 1950’li yıllara aittir

Üveyik binlerce görülürken çok az sayılarda görülmeye başlandı. Sebebi, kuraklık, vigo tarlalarının eskiye göre daha az ekilmesi, kimyasal tarım ilaçları, vs.

Karabacaklı Martı, Sürmeli Kızkuşu, Elmabaş (Ördek) ve Çayır İncir Kuşu bize gelen türlerdir ancak sayıları gittikçe azalmaktadır.

Gökkuzgun (Bitli Granga) azalmaya doğru giden bir populasyonu var. (Asuman Korukoğlu’nun kuş gözlemlerinden yararlanarak ulaşılan bilgiler)

Foto: Olkan ERGÜLER